Sosyal medya yokken, onun bugün üstlendiği görevi duvarlar yapıyordu. Ya yazılar ya da afişlerle düş, duygu ve düşüncemizi aktarıyorduk hedef kitleye.

Bir miting yapılacaksa, bir kampanya -tabii ki siyasi kampanya- hazırlanmışsa, özellikle de 1 Mayıs geliyorsa… sokaklar, duvarlar “çiçek” açıyordu.

Bir afişin en büyük özelliği dikkat çekici olması, mesajını daha ilk bakışta, görene vermesi ve tabii, tasarımıyla da beğenilmesidir. Tasarımcılar, afiş hazırlayanlar ve/veya uzmanlar ne der bilemem, ama ben bugün kentlerde yaşanan görsel kirliliğin arasından sıyrılmasını önemsiyorum. Dolayısıyla da bir afişi “çiçek” olarak niteliyorum.

Eskisi kadar yok…

Kanada’da, G-20 toplantılarını protesto edenler ummadıkları kalabalıkları sosyal medya üzerinden duyuru ile toplayınca artık duvarlar “facebook” veya “twitter” duvarı oldu… Benzer başka sosyal medya mecraları da vardır muhakkak, bilenler bilmeyenlere duyursun (ben de öğrenirim bu arada).

Eskiden ne kadar çok duvar varmış, ne kadar çok afiş yapıştırılabiliyormuş… Şimdilerde duvarlar, birçoğu firmalara kiralandığı, billboard adı verilen büyük panolara taşındığı ve teknolojinin de katkısıyla düz ve boş olmaktan çıktığı için afişlere yer kalmadı.

Peki, bu durumda, biz, duygu, düşünce ve düşlerimizi nasıl ileteceğiz?

İletmek zorundayız…

Afiş tasarımı sadece siyaseten yapılan bir eylemlilik değil, ekonomik hayatın da en belirgin, göze çarpan alanlarından biri. Öyle tasarlanmalı ki, bir diğer (belki rakip) afişin önüne geçmeli, göreni çarpmalı, ikna etmeli, unutulmamalı… dolayısıyla da görevini yerine getirmeli.

Buna da bağlı olarak, ister sosyal medyada yayınlansın isterse az sayıdaki duvarlara yapıştırılsın, afişlerin gücü tartışılmaz ve tabii önemi de… Tam da bu nedenle afişler hayatımızda hep olacak.

1 Mayıs!

Billboardları dolduran ticari afişlerin arasında kaybolsa da 1 Mayıs afişleri belli bir mutluluk, belli bir heyecan yaşatıyor, özellikle benim gibi ununu eleyip eleğini asmış ‘78’li dediğimiz ihtiyar delikanlılara.

Fahrettin Erdoğan, yıllardır yapageldiği 1 Mayıs afişlerini bu kez Divriği Kültür Merkezi (İstiklal Caddesi, Suriye Pasajı 166/2) Mehmet Atay Sergi Salonunda, 21 Nisan-15 Mayıs tarihleri arasında sergiliyor.

Fahrettin Erdoğan, DİSK’in uzun yıllardır 1 Mayıs afişlerini tasarlayan ve tamamlayan bir sanatçı. Şimdilerde İstanbul Aydın Üniversitesi’nde genç tasarımcılara destek oluyor, deneyimlerini aktarıyor.

Her yıl, belirlenen tema çerçevesinde sloganın da içeriğine uygun tasarladıkları afişler bir araya gelince, bir anlamda yakın bir tarihi izliyorsunuz afişlerle. Birkaç yıl önce Taksim’e çıkmak belirleyiciydi, 1 Mayıs için de belirleyiciydi, çünkü 1 Mayıs 1977’de yapılan hain provokatif saldırıyla insanlar öl(dürül)müş, panzerler altında ezilmişti.

O yıllarda bütün işçi sendikaları konfederasyonları 1 Mayıs temelinde buluşabiliyor ve güç birliği gösterebiliyordu. Bugün, artık farklı konfederasyonlara bağlı sendikalar (İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yeni yönetimiyle birlikte daha bir belirginleşti) birbirleriyle dayanışma değil, çatışma içerisinde… Bizimle birlikte, en çok da sendikacıların gözetmesi gereken bir durum bu. Kaybeden işçi oluyor, ne yazık ki!

Yine de DİSK, KESK, TMMOB ve TTB ortak tavır alabiliyor, ortak hareket edebiliyor. Tabii ki, gönül tüm sendikaların, tüm işçi sınıfının, halkların yine Taksim’de, 1 Mayıs’ta yan yana, omuz omuza güle oynaya buluşmasını istiyor.

(Bu yazı siyasihaber.org'ta yayımlanmıştır)