Bitmedi, o kavga halen sürüyor. Çünkü sınıfsal tercihler öne çıktı.
12 Eylül faşist darbesinden söz ediyorum.
   Şu kadar kişi gözaltına alındı, şu kadar kişi tutuklandı, şu kadar kişi idam edildi, şu kadar kişi 1402'lik oldu, şu kadar kişi işinden aşından oldu ve benzeri şeyler yazmayacağım. Çünkü bunları hemen herkes ezberledi artık.
   Mesele o gün de "Faşizmin  kurumsallaştırılması"  idi, bugün de öyle. Faşizmin kurumsallaştırılması süreci, bunca yılın ardından ülkeyi ekonomik, sosyal, siyasal ve psikolojik açmaza sürüklüyor. 

   Bunu bildiģimiz için yıllardır "İşi, aşı ve yaşam hakkı için DİRENENLERE selam olsun" diyor ve bu sesi çoğaltmaya çalışıyoruz. En azından emekçi halk ölçeğinde. Ama, ne yazık ki yeterince başarılı olduğumuzu söyleyemeyiz.
   Biz, karınca adımlarıyla kazanım elde etmeye ve yaşanabilir bir ülke iddiamızı anlatmaya çalışırken, karşımızdaki güç (sermaye) ise "işçilerin, emekçilerin ve yoksulların çalışma ve yaşam hakkını elinden almaya, halk sağlığını yok saymaya yeni  düzenlemeleriyle devam ediyor.
   İşte bu yüzden, kavganın özünde sınıfsallık yatıyor. Bu kavgayı kaybetmeye tahammülü olmayan sermaye, hemen her zaman her yola başvurarak hegemonyasını sürdürmenin peşinde.
   Peki, biz her şeye rağmen bu durumu seyretmeyi mi sürdüreceğiz?
   Elbette ki hayır...
   Emekçilerin iktidarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulan bir süreçten geçerken, toplum olarak yaşadığımız krizleri analiz edip hareket halinde olmalıyız.
   Çünkü, sermaye sınıfı iktidarının emekçiler ve yoksullara yani halka nefes aldıracak önlemleri hayata geçirmeyecektir. 

   Bu, yaklaşık yüz yıllık devlet geleneğinin en net alışkanlığıdır. O nedenle, 12 Eylül faşizminin bittiğini söylemek pek de mümkün değil.

   Yeni sistem dedikleri işte tam da böyle bir şey...