Titanic* filmini izlemeyeniniz yoktur sanırım, en azından hikayesini bilirsiniz. Filmin en duygusal sahnesi geminin battığı ve iki sevgilinin sonsuza dek ayrıldığı andı.

Filmin romantizminden uzaklaşıp başka gözle baktığımızda hayatını kaybedenin aynı gemide olmasına rağmen üçüncü sınıf kamarada bulunan gençti.

Ne zaman birilerinin başı sıkışsa ve desteğe ihtiyaç duysa ya da birileri yaşadıkları ekonomik sıkıntıdan seslerini yükseltmeye başlasa hemen bilindik nidalar havalarda uçuşuyor, ‘’hepimiz aynı gemideyiz’’ doğru hepimiz aynı gemideyiz ama siz kaptan köşkü ya da birinci sınıf kamaralarda seyahat ederken bizler ya 3. Sınıf ya da kazan dairesinde.

Moğolların şarkılarında** dediği gibi ‘’kaptanın yüzdüğü deniz biziz abicim biziz’’

Sizler incinmeden yolculuğa devam edin diye bizler en kötü koşullara dayanıyoruz. Üstelik kazan dairesinde gemiyi yüzdüren de biziz. En kötüsü gemi battığında binecek filikamız da yok. Sayı ancak sizlere yetecek kadar.

Emekçilerin alın teri üzerinden kendi rahata hayatını sürdürenlerin en büyük korkusu ise onların birleşik bir mücadele içine girmesidir. Bu nedenle ne zaman böyle bir emare ortaya çıksa aralarına nifak sokmak için her yolu denerler ve kabul etmeliyiz ki şu ana kadar da başarılı oldular.

Ülkenin bütün kaynaklarından sınırsızca yararlanırken hatırlamadıkları emekçileri bu şaşanın bedeli ödenmeye geldiğinde bu ülke hepimizin, ona sahip çıkmalıyız diyerek yedeklemekten imtina etmediler, etmiyorlar.

Onlara kızmak gereksiz çünkü kendi sınıf çıkarları açısından doğrusunu yapıyorlar, kimi zaman farklı düşünüyor gibi görünseler de imtiyazlarının tehlikeye girdiğini gördüklerinde nasıl da kenetlendiklerini görmemek mümkün değil.

Siz hele bir emeğimin hakkını istiyorum, yoksa greve çıkarım de bakalım o zaman dünya görüşleri birbirine zıt gibi görünen arasında bir fark kalıyor mu?

Yani başta da söylediğim gibi doğru gemi aynı ama kamaralar farklı.

En kötü durum ise kendisi en altta iken en üsttekinin çıkarlarını koruduğunun farkına varmadan hareket ediliyor olması.

İstediği zam karşısında hakkını vermek istemeyen patron için ‘’biz onları da zor duruma düşürmek istemeyiz’’ diyen sendikacılar gördü bu ülke. Ama ülkemize gelmek zorunda kalan Suriyelilere bakın, buradaki işçilerden daha ucuza ve daha uzun süre çalışmak zorunda oldukları halde sanki diğer işçilerin işsiz kalmasının sorumlusu onlarmış gibi davranmaktan da geri durulmadı.

Sistemi ayakta tutmayı başaran da onların maharetinden çok bizim bu dağınıklığımız oldu, oluyor.

Sonuç; birbirimizin ayağına çelme takmaya devam edersek uzaklaşan filikalara bakarak gemiyle birlikte batan biz olacağız.

*Titanic, 1197, drama.

**Moğollar, Dinleyiverin Gari