Acısıyla tatlısıyla 2018’i bitirdik. Geride bıraktığımız yıl, ‘’Türkiye yine Türkiye’liğini yapmayı ihmal etmedi’’ dedirtecek öylesi olaylar var ki, şaşmamak elde değil.

Bu düşünceden hareketle, soru şu: Ne kadar acayip bir ülkede yaşadığımızın farkında mıyız acaba ?

Bu soruya ‘evet’ diyebileceğinizi pek sanmıyor ve okuyunca da bana hak vereceğinizi düşünüyorum.

Hadi başlayalım ve o olayları anımsayalım…

“Oğlum evlenmedi” diyen bir kadın, niyetinin de olmadığını görünce nişan töreni sırasında komşu kızına taktığı altını geri istiyor.

Yeni Türkiye söyleminin altını doldurmak için cumhuriyetin yarattığı değerlere ve toplumsal olgulara her fırsatta saldıran, ötekileştirme eyleminin teorisyenlerinden ve aklı uçkurunda gezinen Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız “Kahve, ketçap ve baharat şehvet uyandırır” dedi. Bu meczup, daha önce de 6 yaşındaki çocukların evlenebileceğini söylemişti.

Akit Gazetesi yazarı olan Hacı Yakışıklı adındaki meczup da, akıllara zarar değerlendirmesiyle gündeme geldi. ‘’Vatikan'a gittik ve duvarlara yapılmış dev resimleri gördük. Kimler yapmış? Michelangello, Rafael, Donatello. Vatikan'ın Hristiyan ressamlarını çocukluğumuzda bize Kaplumbağa diye sevdirmeye çalıştılar’’ içerikli tweet ile ninja kaplumbağalardan Hristiyanlık propagandası çıkarttı.

Kuryeden ahlaksız bir tavrın mide bulandırması. Eskişehir’de siparişi sahibine götüren bir kurye, pizzaya tükürüp bunu da selfie yaparak görüntüledi. Bu iğrenç eylemini, bir apartmanın güvenlik kamerası yakalayınca gizleyemedi.

İkinci Gezi’nin işaret fişeği tanımlaması. Bu benzetmeyi, gazeteci Ömer Turan yapıyor. İzlediği La Casa De Papel filminin fragmanını yorumladığı tweetinde  ‘’Bir dizi filmin Bilmem kaçıncı sezonun fragmanı adı altında resmen ikinci Gezi çağrışımı yapan bir ayaklanma kurgusu yapmışlar. Fragmanın Her karesi siyasi mesaj içeriyor. Fragman değil de, sanki ikinci Gezinin işaret fişeği’’ diyerek, hem kendisinde hem de muhafazakar kültürle siyaset yapan kesimde gezi paranoyasını atlatılamadığını gösteriyor.

Üniversite kitabındaki cinsiyetçi soru. Soru şu: Aşağıdakilerden hangisi kadını daha çok evde yaptığı işlerle uyumlu ya da evdeki sorumluluklarını aksatmayacak işler arasında yer almaz. Yanıtlar ise şöyle: a) Hemşirelik b) Hasta bakıcılık c) Ev temizliği d) Mühendislik e) Öğretmenlik. Yanıtı merak mı ettiniz ? Doğru yanıt D şıkkıymış.

Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki metro durağı. Büyükşehir Belediyesi, henüz daha çivi bile çakılmamış olan metro projesini seçim malzemesi olarak kullanmak amacıyla birçok yere Metro istasyonunu gösteren tabelalar dikiyor.

LGS sınavındaki gariplikler. Öğrencilere adeta işkence yapılan söz konusu sınavda, öğretmenlerin ortalama 2 dakika 32 saniyede çözdüğü Fen-Matematik sorularını, öğrencilerin 1 dakika 30 saniyede çözmesi beklendi.

Samsun esnafının bilgiçliği. Dolardaki ani yükselişi göğüslemek ve hükümete destek söylemini dillendirmek isteyen uyanık esnaf, ekonomi bilgisini “Biz TL ile çalışıyoruz, dolar umurumuzda değil” sözleriyle tescilledi.

Konferans veren lise mezunu sahte beyin cerrahı. Kendisini Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nden mezun olmuş bir beyin, sinir ve omurilik cerrahi profesörü olarak tanıtarak televizyonlara, konferanslara çıkan meczubun, lise mezunu olduğu kısa sürede ortaya çıkıyor.

Mabel Matiz’e FETÖ soruşturması. Yeni bir klibinde 1 dolar kullanan şarkıcı Mabel Matiz hakkında, FETÖ propagandası yapmaktan soruşturma açılıyor. Korku iklimini daha da derinleştirmek için açılan bu soruşturma, tabi ki sonuçsuz kalıyor.

Kayserili’nin adalet anlayışı. Bir yakınının çocuğuna evlenirken çeyrek altın takan şahıs, kendi çocuğunun düğününe gelmeyen o eski dostu hakkında icra takibi başlatıyor.

Geneleve kayyum atanması. Adana, ülkemizde hep enteresan olayların yaşandığı illerimizden birisidir. İşte, ‘hadi canım, bu kadar da olmaz’ dedirten bir olay daha bu ilimizde yaşanıyor. Ve, 2 geneleve kayyum atanıyor. O kayyumlar neyi yönetti ve neyi nasıl bölüştürdü bilinmez. Ama, hem Adana, hem ülkemiz hem de dünya tarihine geçtikleri kesin.

Ve daha nice olaylar…

Tamamına bakınca, ‘’Canım ülkemde meğer neler olmuş da önemsememişiz’’ ya da ‘’haberimiz bile olmamış’’ diyerek ağlanacak halimize gülümsüyoruz.

İnsan hakları ihlalleri, anti demokratik uygulamalar, ekonomik ve sosyolojik krizler, toplumsal tepkiler, iş yaşamındaki gariplikler ve daha nice başlıkları da alt alta sıraladığımızda, 2018’in bireysel olarak bize, topluma ve ülkemize pek hayırlı gelmediğini söylemek yanıltıcı olmaz.

2019’dan beklentilerimize gelince;

Umutsuzluğu hiç sevmem ve ‘’her yeni gün yeni bir umuttur’ diyerek başlarım sabaha. Ama, mevcut tablo pek de umut verici değil.

Tarihin ileri akışını durdurup kültürel ve sosyolojik anlamda geriye çevirmek konusundaki ısrarın yaratacağı tahribatları, sadece yeni yılda değil, on yıllarca yeni yılda giderme olasılığımızın kalmayacak noktaya geldiğini de görmek zorundayız.