Dünya çok hareketli

   Yeni bir yıla girdiğimiz bu günlerde, ülkemizde yaşananları şimdilik dikkate almadan dünyada neler olduğuna bir bakmak gerekir diye düşünüyorum.
   Meselenin özü, dünyanın birçok ülkesinde farklı boyutlarda yaşanan "sosyal eşitsizlik ve adaletsizlik"tir.
   Çok yabancılık çekmeyeceğimiz bu ana eksenli sorunu on yıllardır yaşayan bir ülkenin yurttaşları olarak iyi düşünmemiz lazım. Çünkü, dünya bu konuda çok hareketli.
   Orta Doğu’dan Asya’ya, Güney Amerika’dan Karayipler’e ve Avrupa’ya kadar yüz binlerce kişi sokaklara dökülüyor.
   Ülkelerinde yaşanan yoksulluk, zamlar, siyasi problemler, işsizlik ve gelir dağılımındaki adaletsizlik nedeniyle halklar değişim çağrısında bulunuyor.
   Tek nedeni de Neoliberalizm ve bu dayatma karşısında öfke dalgası  büyüyor.
   Lübnan’dan Irak’a, Şili’den Pakistan’a geniş yelpazede gerçekleştirilen eylemler, bu öfkenin boyutunu gösteriyor. Ve, artık eskisi gibi yaşamak istemeyenlerin sesi sokakları dolduruyor.
   Örnekleme yaparsak;
   Şili’de halkın zamlara tepki olarak başlattığı eylemler büyüyerek sürerken hükümet, diktatör Augusto Pinochet’den kalma anayasayı değiştirme kararı almak zorunda kaldı. Çünkü, eylemler sırasında ordunun saldırısı nedeniyle ülkede en az 20'nin üzerinde insan hayatını kaybetti, 1200'ün üzerinde yaralı ve de 9 binin üzerinde de gözaltı var.
   Ülkede, bir milyondan fazla kişi sağcı Başkan Pinera’yı istifa çağırırken, 1973’te gerçekleşen askeri darbe sırasında stadyumda işkenceciler tarafından öldürülen Victor Jara şarkıları dilden dile dolaşıyor.
   Lübnan'da da, bir ayı aşkın süredir devam eden protestolarda halk sokakları terk etmiyor.
   Halk, vergi politikaları, mezhep kotası sisteminin yapısal yetersizliği, güç ve refahın yetersiz standartlara göre paylaşılması ve tekelleşen bir rant sistemini protesto ediyor.
   İspanya'da ise Yüksek Mahkeme’nin bağımsızlık yanlısı Katalan siyasetçilere verdiği mahkûmiyet kararlarını protesto eden on binlerce kişi Barcelona sokaklarını dolduruyor.
   Ve, Endonezya halkı...
   Bu ülkenin halkı, şeriat kurallarını uygulamaya sokan, evlilik dışı birliktelik, eşcinsel ilişki, doktor kararı olmadan kürtaj yapılmasının suç sayılmasını öngören tasarıya karşı protestolar düzenleniyor.
    Irak halkı, işsizlik, kamu hizmetlerinin yetersizliği ve yolsuzluk nedeniyle protesto gösterilerini sürdürüyor. Eylemlerde, ekim ayının başından bu yana 250'den fazla kişi hayatını kaybederken, 8 bin civarında kişi de yaralandı.
   Sürekli sokağa çıkma yasağı ilan edilen ülkede halkın sözü ise "bizi evde tutamazsınız" oluyor.
   Yıl boyunca Sarı Yelekliler’in damgasını vurduğu Fransa’da son olarak, Lyon kentinde bir üniversite öğrencisi, ekonomik nedenlerden ötürü üniversite restoranının önünde kendini yakıyor. Bunun üzerine de 40'a yakın kentteki üniversiteliler sokaklara dökülüyor.
Çünkü kapitalizm, Fransız öğrencilerin yüzde 20'sinin fakirlik sınırının altında yaşamasına yol açıyor.
   İki öğrenciden biri çalışmak zorunda kaldığı bu ülkede yaşananları özetleyen, öğrencilerin Paris duvarlarındaki bir yazılaması özetliyor. Onlar, "Yaşadığımız depresyon değil kapitalizm" diyor.
   Haiti, Hong Kong, İngiltere, Mısır, Ekvador, Güney Afrika, Almanya ve ABD tabi ki.
   Başkan Trump’a duyulan öfkenin yanı sıra özellikle eğitim kesintileri, gençlerin hızla borçlandırılması, öğretmen grevleri, hızla büyüyen evsizlik derken ‘sosyalizm’ konuşulmaya başlandı.
   Tüm bu yaşananlardan da anlaşılacağı üzere, kapitalizm dünyayı uçuruma va kargaşaya sürüklüyor.
   Söz konusu kargaşadan kurtuluşun tek yolu herkesin de çok iyi bildiği gibi emeğin karşılığını aldığı, sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaşama sermaye yerine emekçilerin hakim olduğu bir düzeni kurmaktır...