Gerçekliği olmayan tanımlamalar üzerinden deyim yerindeyse ‘edebiyat yapmayı’ sevmem, yapana da sıcak bakmam. Ama, ‘edebiyat yapma’ diye başlayan seslenişlerin altında gerçekleri gizleme gayretlerinden de nefret ederim. Böylesi girişimleri teşhir etmek gerektiğine inanırım.

Gelelim, herkesin uzun zamandır dillendirdiği ekonomik kriz meselesine…

İktidar, her ne kadar ‘ekonomik kriz yok’ dese de, ekonomik kriz söylemlerini ‘boş edebiyat yapma’ olarak nitelendirip karalamaya çalışsa da, gerçekler farklı.

Çünkü, batık krediler 73.6 milyar lira ile dramatik boyutlara ulaşmış durumda. Hal böyle olunca, ortaya çıkan tabloda ‘bankaların durumu nedir ?’ diye baktığımızda, hemen hepsi

icra yoluyla elde ettiği gayrimenkullerle ‘emlak kralı’ unvanını kazanmış görünüyor.

Sözünü ettiğim bu durumu resmi veriler de doğruluyor.

Bankalar, neredeyse emlakçılık yapar hale geldi. Ödenemeyen ticari ve bireysel krediler sebebiyle binlerce konuttan fabrikaya, otelden düğün salonuna, kümesten bağ bahçeye kadar binlerce gayrimenkul bankaların eline geçti. Geri dönmeyen kredilere karşılık haciz yoluyla el koydukları gayrimenkuller nedeniyle bankalar, emlak zengini oldu.

Eldeki bilgilere bakıldığında, bir kısım gayrimenkulün değerleme aşamasında olduğu için henüz satışa çıkmadığı görülebiliyor. Bunlar da dikkate alındığında, finans sektörünün elindeki satılık gayrimenkul sayısının 15 bini geçmesi yüksek olasılık.

Borç takibi nedeniyle el konulan gayrimenkullerde ise kamu bankaları başı çekiyor. Bankaların internet sitelerinde yer alan ilanlara bakıldığında ise ilanların Anadolu illerinde yoğunlaşması dikkat çekiyor. Kamu bankalarında satılık toplam 6 bin 421 gayrimenkul mevcut. VakıfBank 2 bin 556 gayrimenkulle başı çekiyor. Bankanın elindeki satılık gayrimenkullerin bin 643’ü konut. Ziraat Bankası’nın portföyünde ise bin 962 satılık gayrimenkul ilanı var, bunların 434 tanesi işyeri. Halkbank’ta ise satılık gayrimenkul ilanı sayısı bin 903.

13 özel bankanın portföyünde 5 bin 570 tane gayrimenkul satışı ilanı mevcut. Şekerbank, 999 ilanla özel bankalar arasında ilk sırada. İkinci sıradaki İş Bankası’nın satılık gayrimenkul ilanı ise 893’ü buldu. Bunların 512’sini konut oluşturuyor.

Özel bankaların satılık portföyünde zeytinyağı fabrikasından otellere, kümesten konuta birçok gayrimenkulün satış ilanı yer alıyor.

Katılım bankalarında satılık 753 tane gayrimenkul bulunuyor. Türkiye Finans’ın ipotek yoluyla el koyduğu ve satışa çıkardığı gayrimenkul sayısı şu anda 471.

Bankaların, bu gayrimenkul satışlarından ekstra avantajı da var. Sorunlu krediler ödenmeyince öncelikle devlet devreye giriyor ve icra çalışmaları başlatılıyor. Halka açık bu ihalelerde bankanın borçlusunun dairesini bankadan önce alma imkanına sahip oluyor. Ancak banka KDV mükellefi olmadığı için icradan aldığı mala KDV vermiyor. Vatandaş aldığında ise KDV veriyor. Bu avantajdan dolayı da bankalar daha iyi alıcı olabiliyor. Böylelikle gayrimenkuller bankanın tapulu edinimi olabiliyor.

Bankaların elinde kalan gayrimenkuller sektöre yönelik düzenlemeleri de beraberinde getiriyor. Geçen yıl Temmuz'da bankaların Öz kaynaklarına İlişkin Yönetmelik ile yapılan düzenlemeyle bankaların ellerindeki gayrimenkulleri 3 sene içinde satma zorunluluğu kaldırıldı. Bu baskı kalkınca bankalar ellerindeki gayrimenkulleri satmakta acele etmiyor, piyasa koşullarını gözetebiliyor.

Öte yandan, Geçen yılın ilk 11 ayında, bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı da 820 bin kişiyi bulmuş. Resmi kayıtlara girdiği üzere, bireysel kredi veya bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı 2017 Ocak-Kasım döneminde 1.2 milyon kişi oldu.

İyi de, halkın ekonomisi nasıl bu hale geldi ?

Yani, halk hesapsız kitapsız hareket ettiği için mi bu durum ortaya çıkıyor ?

Durum buyken, ‘kriz var’ demek edebiyat yapmaktan öte bir gerçekliğe işaret etmektir.

Bu alandaki uyarıların dikkate alınmak istenmemesi anlaşılabilir. Ama, mevcut durumu hiç yokmuş gibi göstermek, reel verileri sümen altı ederek halka toz pembe tablolar sunmak, bugün değilse bile gelecekte daha çok baş ağartacak sorumsuzluk örneğidir.