Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, öğrencilerin yetenek ve becerilerinin tespiti çalışmaları kapsamında okullarda zekâ taraması uygulamasının başlatıldığını açıkladı. Bakanın açıklamasına göre pilot okullarda 800 bin öğrencinin taraması yapılırken, taramalar üç yıl içinde tüm Türkiye'de tamamlanacak. Peki bu sistemin uygulanabilirliği ve sonuçları ne olacak?

Yapılan çalışmaya göre ilkokul birinci sınıftan itibaren lise son sınıfa kadar öğrencinin becerileri, sosyal etkinlik faaliyetleri, analiz yapma yeteneği gibi veriler internet üzerinden bakanlıkça geliştirilen e-rehberlik modülüne işlenecek. Bu şekilde, öğrenci başka bir öğretmenden eğitim almaya başladığında, o öğretmen sistemden bakıp öğrencinin geçmişine dair bilgileri öğrenebilecek.

Eğitim-Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, "Milli Eğitim Bakanlığı’nın amacı öğrencileri tanımak, ilgi, yetenek ve becerilerini öğrenmekse öğretmenler bu yönde çalışmaları halihazırda gerçekleştiriyor" diyor. Aydoğançocukların bireysel farklılıklarını bir zenginlik olarak değerlendiren, ilgi, yetenek ve becerilerini öne çıkaran, rehberlik çalışmalarını güçlendiren bir planlamanın önemli olduğu görüşünde. Ancak bunun yapılabilmesi için öncelikle eğitimde fırsat eşitsizliği sorununun çözülmesi gerekiyor.

"Sınıfsal ayrışmaya yol açar"

Aydoğan, öğrencileri kategorilere, gruplara ayırarak yaşama geçirilecek uygulamaların yeni mağduriyetlere yol açacağına işaret ediyor: "Bu taramayla yoksul ailelerin çocuklarını ezen ve varolan eşitsizlikleri daha da artıran bir sonuç ortaya çıkar. Milli Eğitim Bakanlığı’nın asıl sorumluluğu, eğitim yatırımlarına öğrencilerimizin, okullarımızın ihtiyacı doğrultusunda bütçe ayırmak, özel okul sahiplerine, özelleştirmeye kaynak aktarmaya son verip müfredatı ve tüm eğitim politikalarını bilimsel eğitimi esas alarak düzenlemek."

Psikolojik danışman ve rehber öğretmen İsmail Deniz Korkmaz da, Aydoğan ile aynı görüşü paylaşıyor. Korkmaz "Maddi durumu iyi olan ailelerin çocukları basketbol, piyano gibi sosyal faaliyetlerde bulunuyor. Dolayısıyla çocukta bir gelişme oluyor. Ancak velinin maddi gücü yoksa, çocuğun bir yatkınlığı varsa bile, bu testlerin sonucunda yine maddi durumu iyi olanların çocuklarının becerisi yüksek çıkacak. Diğer çocuklar fırsat eşitsizliğinden dolayı geride kalacak, bir yerlere yerleşemeyecek. Bu olanaklara sahip olmayan öğrenciler aşağı yukarı aynı zekaya sahip ama olanakları farklı" diyor.

Tüm okullara aynı envanterin uygulanacağını ancak okulların olanaklarının eşit olmadığını vurgulayan Korkmaz, önce okulların aynı olanaklarla donatılması gerektiği görüşünde.

Kreşlerde de test var

Öte yandan Korkmaz, ilkokul birinci sınıftan itibaren uygulanacak sisteme daha sonra kreşlerin de dahil edilebileceğine işaret ediyor. Korkmaz'ın verdiği bilgiye göre Türkiye'de devlete ait ve özel kreşlerde çocuklara "Metropolitan" testi yapılıyor. Görsel algılama üzerine kurulu olan test ile çocukların ilkokula uygunluğu ölçülüyor. Geometrik şekillerle eşleştirme, yerleştirme, tamamlama, renk ayrıştırması gibi bölümleri olan testten 80 üzeri puan alan çocuklar için ilkokul, 80 puanın altı için ise okul öncesi öneriliyor. Ancak testin herhangi bir yaptırımı yok ve sadece öneri aşamasında kalıyor. Korkmaz'a göre, Metropolitan testi de sisteme eklenebilir.

Pelin Ülker