Yeni bir seçim öncesi de en çok konuşulan konu başlığı ekonomi oluyor, doğal olarak.

Çünkü, uzun bir süredir baskı altında tutulan para politikalarının iflası, TL’nin dolar karşısında aşırı değer kaybı ve piyasalarda yaşanan üst düzey dalgalanma, Saray ekonomistleri, hükümet ve Merkez Bankası politikalarını boşa çıkardı.

Cumhurbaşkanı’nın ‘faizleri düşürün’ talimatı işe yaramadı ve parayı yönetenler İngiltere çıkışlı yeni ayarlamalar sonucu faiz yükselmesine boyun eğmek zorunda kaldı.

Bir bütün içerisinde incelendiğinde, bu boyun eğme sürpriz değil. Ülkemizde uygulanan ekonomik modelin belki de kaçınılmaz sonucu.

Ama, Cumhurbaşkanı adaylarından Muharrem İnce’nin hemen her mitinginde dile getirdiği ekonomi başlıklarına bakılırsa, içine girilen ekonomik çıkmaz aslında sistemin zorunlu bir sonucu değil, sistemi yönetme iddiasında olan siyasal bakışın tercihlerinin sonucudur.

Şimdi o iddiaları anımsayalım..

-Hukuk devleti olmaktan çıkartılan Türkiye yeniden rayına oturtulacak.

-Merkez Bankası bağımsız olacak.

-Çiftçiye verilen mazotun litresi 3 lira olacak.

-Hayvan sağlığı için verilen ilaçları devlet karşılayacak.

-Çiftçi borçlarının faizi, Temmuz ayı bitmeden silinecek.

-Kanal İstanbul Projesi iptal edilecek.

Bir Cumhurbaşkanı adayının bu başlıklar altında tercihlerini net olarak paylaşıyor olması bile çok önemli.

Çünkü, 16 yıldır yapılanlardan, fatura ödeme vakti gelince haberimiz oluyor. Bunun nedeni AKP-Saray ittifakının demokrasi anlayışıdır.

Mesela, Ankara Beştepe’deki saraya harcanan 2 milyar dolar. Bir iddiaya göre, bu parayla 100 bin konut yapılırdı.

Öyle yapılsaydı fena mı olurdu ?

Başka önemli başlıklar da var tabi ki. Bunlardan biri de merkez medyadaki büyük el değişimi. Para Ziraat Bankası'ndan (1 milyar dolar kredi). Bu para, 1000 fabrikaya 4 milyon 500’er bin lira, 100 bin çiftçiye de 45’er bin lira olarak dağıtılabilir ve üretim ekonomisi canlandırılabilirdi.

Bunu yapmak yerine bir kişiye para transferini tercih ettiler.

Barışmak, büyümek ve adil bölüşmek için mevcut durum önce sandıkta daha sonra mekanizma işleyişinde, en sonunda da vatandaşa yansıdığı noktalarda ters yüz edilmeli ki, yarınlar güvence altında olsun.

Ekonomideki denge(sizlik)leri, sadece seçim propagandalarına malzeme olan alt başlıklarıyla tanımlamak yetmez. Öyleleri var ki, günlerce, haftalarca ve sayfalarca yazsanız bile yetersiz kalır. Her satırı yeni bir başlık oluşturacak yazılar yumağı haline dönüşebilecek bu konu herkesi derinden yaralamasına rağmen, bu sorunu ertelemenin yolunun seçim rüşveti dağıtmaktan geçtiğini iyi bilen AKP-Saray ittifakı, emeklilere iki bayram ikramiyesini gündeme getirdi. Ve de adil olmayan biçimiyle uyulamaya koydu.

Bu rüşvetten çok sayıda kişinin hoşnut olmadığına tanığımdır. Ama, hoşnut olanların sayısı da azımsanmayacak oranda olabilir. Asıl mesele, gerçek maaşlarını almaya geldiğinde yoksulluk göstergelerinin çok altında kalan parayla yüzyüze kalacak olan 10 milyon civarındaki emeklinin 24 Haziran’daki tercihidir.

Sonuç olarak, ‘devam’ ya da ‘siyasi istikrar’ palavralarına yeniden prim verilmesi halinde ‘’ekonomideki denge(sizlik)ler’’, başta emekliler olmak üzere toplumun bütün kesimlerini etkileyecektir. Yani, mevcut durum sürecektir.

TAMAM denmesi halinde yeni dönem için gerçekleştirileceği söylenen uygulamaların takipçisi ve sağlayacağı rahatlatıcı yöntemlerin birebir muhatabı olunacaktır.

Kritik sürece etki edecek kritik tercih, ellerimizde…