DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, 2016 yılında CHP Sapanca İlçe Örgütü'nce düzenlenen"Türkiye nedreye gidiyor" konulu paneldeki konuşması nedeniyle, 'halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek' suçlamasıyla hakim karşısına çıktı. 

Sapanca Adliyesi'nde görülen davanın ilk duruşmasını çok sayıda kurumun temsilcisi, sendikacılar ve  ITUC (Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu) ve EPSU (Avrupa Kamu Hizmetleri Sendikaları Federasyonu) başta olmak üzere uluslararası sendikal hareketten temsilciler de izledi.

Çerkezoğlu, "Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, neredeyse üç yıl önce yapmış olduğum bir konuşmanın tartışılması gereken yer burası, yani mahkeme salonları değildir" sözleriyle başladığı savunmasında, "Demokratik ülkelerde fikirler mahkeme salonlarında tartışılmaz. Demokratik ülkelerde fikirler ve hatta en rahatsız edici fikirler, ifade özgürlüğünün bir parçasıdır ve bu fikirlerin açıklanması ya da yayılması için çeşitli mekanizmalar vardır. Ama ifade özgürlüğü asla mahkemelerin konusu değildir. Mahkemeler ifade özgürlüğünü yargılamak için değil olsa olsa ifade özgürlüğünü korumak için var olmalıdır. Anca ülkemiz maalesef yaşanan rejim değişikliği ile beraber, fikirlerin, özellikle de ülkeyi yönetenlerin beğenmediği fikirlerin mahkemelerde sorgulandığı ve cezalandırıldığı bir ülke haline gelmiştir" dedi.

DEMOKRATİK HAK

Sistemin ve rejimin değişmesi gerektiğini söylemenin suç olmadığını, fikir olduğunu vurgulayan Çerkezoğlu, ". Bu değişikliğin asıl olarak, sokakta da verilecek demokratik bir mücadeleyle gerçekleşebileceğini söylemek de suç değildir. Bu bir fikirdir. İfade özgürlüğü hatta rahatsız edici fikirlerin özgürlüğü Türkiye’nin tarafı olduğu İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve AİHM kararları ile güvence altına alınmıştır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, grev hakkı, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kavramıyla ‘etkili eylem hakkı, aynı ifade hakkı gibi, seçme ve seçilme hakkı gibi evrensel-demokratik bir haktır" ifadelerini kullandı.

YENİ REJİMİN İNŞASI

Sözlerinin muhatabının mahkemeler olmadığını yineleyen ve asıl muhatabın ülkeyi yönetenler olduğunu belirten Çerkezoğlu, şöyle devam etti:
"Düşüncelerimin muhatabı ülkemizde rejimi değiştirerek, bu toprakların eksiğiyle gediğiyle de olsa var olan 150 yıllık demokrasi birikimini yok etmeye çalışanlardır. Yani ağır aksak da olsa işletmeye çalıştığımız parlamenter sistemin, güçler ayrılığı ilkesinin, hukukun üstünlüğünün tümüyle ortadan kaldırıldığı yeni bir rejimin inşası sürecinde bugün bunları konuşuyoruz. Anca bu ülkede çok soyadı gazeteci, akademisyen, siyasetçi, sendika/meslek odası/demokratik kitle örgütü yöneticisi ve hatta kahvede konuşan yurttaş, twit atan genç, iktidarın beğenmediği fikirleri ifade ettiklerinde karşılarında polisi, savcıyı ve hakimi görmektedir. Aslında bu bile  eleştirilerin ne kadar haklı olduğunu göstermektedir. Fikrin karşısına kolluk gücü, iddianame ve hapishane çıkarılan bir rejim, çok sayıda sıfatla anılabilir ancak ‘’demokrasi’’ kavramı ile anılamaz. Bu antidemokratik rejimin demokratik yollarla değişmesini istemek de, benim açımdan sadece bir yurttaşlık görevi değil aynı zamanda Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu yöneticisi olarak görevimdir."

SÖYLEMEKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ

Burada ‘’halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek’’ ile suçlanıyorum. ‘’Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek’’ değil, işçi sınıfının ve halkın ekonomik-demokratik ve siyasal taleplerini işyerlerinde, sokaklarda, meydanlarda ifade etme ve tepkilerini dile getirmesine dair tespitler söz konusudur. TBMM’yi bile devre dışı bırakan, tek kişinin kararnamelerle ülkeyi yönetmesine olanak sağlayan bu anlayışa karşı emekçilerin nasıl bir yönetim şekline ve işleyişe ihtiyacı olduğuna ve bu ihtiyaç için yapılması gerekenlere dair tespitler vardır. Bu eleştiri ve tespitleri zaten bu eleştirilerin muhatabı olan ve farklı düşüncelere sahip olduğumuz iktidar temsilcileri beğenmeyebilir. Ama bu durum, bizi doğrularımızı sonuna kadar savunmaktan, dile getirmekten ve gereğini yapmaktan alıkoyamaz.

Bizler bildiklerimizi söylemekten vazgeçmeyeceğiz: Ülkemizde kurulmak istenen yeni rejim, Türkiye nüfusunun ezici çoğunluğunu oluşturan ve ücretiyle yaşamaya çalışan işçi sınıfı için, yani ‘‘Cumhur’’un çok büyük bir çoğunluğunun hakları için ciddi tehlikeler, tehditler içermektedir. Kalıcılaştırılmak istenen yeni rejimin nasıl bir rejim olduğuna, bu rejimin hangi sınıfların çıkarına, hangi sınıfların zararına olduğuna bizler tanığız. Bu rejimin demokrasinin tüm kırıntılarını ortadan kaldırırken, işçi sınıfının haklarını savunması ve geliştirmesini engelleyen bir rejimdir.

İddianamede tarafıma isnat edilen suç, on yıllardır bayrağını onurla taşıdığım ve bugün de genel başkanlığını yürüttüğüm DİSK’in bana verdiği bir görevdir. Gereğini yapmaktan ancak onur duyarım. İşçi sınıfının bizlere verdiği görevin ışığında, tarih önünde hesabını vereceğim bir şey varsa, o da bu rejime karşı mücadelenin gerekliliğini ifade etmem değil, bu ifadelerin gereğini yeterince yerine getirip getirmediğimizdir."

Duruşma, Çerkezoğlu hakkında açılmış başka bir dava bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve konuşma kayıtlarının mahkeye getirilmesine karar verilerek, ertelendi.