“Türkiye'de iş cinayetleri, kapitalizmin gündelik yaşamın her yerine yaydığı despotik çalışma rejiminin en görünür yüzüdür. İş cinayetleri politiktir. İş cinayetinde yitirdiğimiz işçilerin yüzde 95'inden fazlası sendikasız, güvencesiz halde çalıştırılan işçilerdir.

“Ankara’daki 56 iş cinayetine dikkat çekmek amacıyla yapmak istediğimiz basın açıklaması keyfi bir şekilde polis tarafından engelledi. Bu sadece bir yıldırma politikası değil, aynı zamanda cinayetlerinin görünürlüğünü engellemek istiyorlar.”

Kansu Yıldırım, 12 Ocak Pazar günü “2019 Türkiye ve Ankara İş Cinayetleri Raporu”nu açıklamak isterken polis tarafından gözaltına alınan isimlerden sadece bir tanesi.

Yıldırım’la birlikte gözaltına alınan Pınar Abdal, Özgür Bozkurt, Furkan Bircan, Osman Çokaman ve Zarife Çamalan açıklamalarını gözaltı aracında yaparak “2019 yılında 1736 işçi yaşamını yitirdi. Çalışırken ölmek istemiyoruz" dedi.

Gözaltına alınan altı kişinin Emniyet'teki işlemlerinden sonra serbest bırakılmasının ardından İSİG Meclisi’nden Kansu Yıldırımla konuştuk.

"Gözaltına alınmamız yıldırma politikası"

İş cinayetlerinin politik olduğunu söyleyen Yıldırım, polisin müdahalesinin ise bir yıldırma çabası olduğunu dile getirdi. Yıldırım şöyle konuştu:

“Ankara İSİG Meclisi olarak hem Türkiye genelindeki 1736 iş cinayetine hem de Ankara’daki 56 iş cinayetine dikkat çekmek amacıyla Madenciler Anıtı önündeki basın açıklamamız keyfi bir şekilde polis tarafından Valilik kararı gösterilerek engelledi. Polisin okutmak istemediği basın açıklaması metnini gözaltı aracında okuyarak kamuoyu ile paylaştık.

“İş cinayetlerinin görünürlüğünü engellemek üzere yapılan bu girişim yıldırma politikasından başka bir şey değil.

“Kaldı ki, Türkiye'de iş cinayetleri, kapitalizmin gündelik yaşamın her yerine yaydığı despotik çalışma rejiminin en görünür yüzüdür. İSİG Meclisi'nin her açıklamasında belirttiği "hangi savaşta bu kadar arkadaşımızı kaybediyoruz" sloganı bu nedenle önemlidir. Her gün işyerlerinde dolaysız bir sınıf savaşı yaşanıyor. Hakkını arayan işçiler işten çıkarılıyor, işyeri önünde eylem yaptığında ise kolluk güçlerinin şiddetine maruz kalınıyor.

Çocuk işçiler

“2019’da bu anlamda ekonomik krizin, işçi direnişlerinin ve iş cinayetlerinin devam ettiği bir yıl oldu. Geçtiğimiz yıl 115 kadın, 1621 erkek olmak üzere 1736 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. En fazla tarım-ormancılık (442), inşaat-yol (336) ve taşımacılık (234) işkollarında ölümler yaşandı. Bunun öncelikli nedeni, bu işkollarında istihdamın yoğunluğu yanında, sermaye birikiminin hızlandırılması için işçiler üzerindeki üretim baskısının artırılması ve iş güvenliğinin "maliyet" gibi görülerek kısıtlanmasıdır.

“14 yaş ve altında 29, 15-18 arasında 38 olmak üzere 67 çocuk işçi çalışırken yaşamını yitirdi bu ülkede. Çocukların eğitim çağında diğer yaşıtlarıyla birlikte okul sıralarında olması gerekirken çalışırken ölmesi, bütün toplum adına utanç verici. Çocuk işçilik yasaklanmalı ve çocukları patronların insafına terk eden politikalardan vazgeçilmelidir.

"Mülteciler ucuz ve güvencesiz emek gücü deposu"

“Diğer bir kanayan yara göçmen/mülteci işçilerin yaşam ve çalışma koşulları... 2019’da Türkiye’de 112 göçmen/mülteci işçi yaşamını yitirdi. Haberlere yansıdığı üzere başta tekstil ve hizmet sektöründeki sermayedarların "Suriyeliler olmasa yandık" türünden açıklamalarını düşününce, kriz dönemlerinde ucuz ve güvencesiz emek gücü deposunun göçmen/mülteci işçiler olduğu açık. Kötü barınma, beslenme, çalışma koşullarında yaşam mücadelesi veren göçmen/mülteci işçilerin yüzde 99.9'u güvencesiz bir şekilde çalıştırılıyor, milliyetçi propagandanın hedefi haline getiriliyor. Adana’da yol kenarında ölü bulunan Suriyeli işçi Mustafa El Recep’i hatırlayabiliriz; çalıştığı fabrikada can verdiği, ancak cesedinin işyeri sahibi ve üç çalışanı tarafından battaniyeye sarılarak yol kenarına bırakıldığı ortaya çıkmıştı.

“2019’da iş cinayetlerinin istihdam biçimlerine göre dağılımına baktığımızda 1433 ücretli (işçi ve memur) ve 303 kendi nam ve hesabına çalışan (çiftçi ve esnaf) yaşamını yitirdi. Yani ölenlerin yüzde 83’ünü ücretliler yüzde 17’sini kendi nam ve hesabına çalışanlar oluşturuyor. İş yaşamında yitirdiğimiz işçilerin çoğu asgari ücret ve daha altında ücretlere çalıştırılıyor. İş cinayetlerinden kurtulabilen işçiler yaşarken geçim sıkıntısı ve yoksullukla mücadele ediyor.

 "İşçiler ölmeye devam ediyor"

“İşte bu nedenle 'İş cinayetleri politiktir' diyoruz. İş cinayetinde yitirdiğimiz işçilerin yüzde 95'inden fazlası sendikasız, güvencesiz halde çalıştırılan işçilerden oluşuyor. Ben bu nedenle işyerlerinde sendikalaştıkları için işten çıkartılan ve işyerleri önünde direnen işçilerin tekil eylemleri çok kıymetli ve sınıf mücadelesi açından önemli buluyorum.

"Bütün bu ölümler, alınmayan önlemlerin, yapılmayan denetimlerin, sermayenin kar hırsının ve devlet politikalarının bir sonucu sonuçta. İş cinayetlerinde 'işçi kusuru' arayan sermaye mantığı işçileri maliyet kalemi dışında hiçbir şey olarak görmeyen sermaye mantığını perdelemek için 'Sıfır kaza deklarasyonları', 'Çocuk işçilikle mücadele yılı' atılımları reklam çalışmasının ötesine gitmiyor, bunların gölgesinde işçiler hala ölmeye devam ediyor."