Sakarya İşçi Sağlığı Ve İş Güvenliği Meclisi Girişimi, 3 Temmuz ve 9 temmuz tarihlerinde meydana gelen patlamalarla ilgili yaptığı açıklamada, her iki olayın da kaza değil cinayet olduğunu öne sürdü. Meclis, “Gerçek sorumlular yargılanmadığı sürece iş cinayetleri son bulmayacaktır” ifadelerini kullandı.

Cengidost Öngüç / MEDYAYAZAR - Sakarya İşçi Sağlığı Ve İş Güvenliği Meclisi Girişimi’nce Adapazarı Kültür Merkezi önünde Hendek ve Taşkısığı patlamalarıyla ilgili toplu basın açıklaması yapıldı. Meclis adına TMMOB Sakarya Temsilciliği Başkanı Salim Aydın’ın okuduğu basın açıklamasında şu görüşler savunuldu:

“09/07/2020 tarihinde büyük coşkunlar havai fişek fabrikasında yaşanan patlama sonrası kalan patlayıcıların imhası için taşınırken yeniden bir patlama meydana geldi. Bu patlama 3 askerin ölümüne ve biri sivil 12 kişinin yaralanmasına neden oldu. Adeta seri bir cinayet gibi 6 gün içinde ardı ardına yaşanan patlamalar 10 insanımızın ölümüne onlarcasının yaralanmasına neden oldu. En yetkili ağızlardan gelen ilk açıklama ise “ihmal varsa gereği yapılacaktır” şeklinde. Peki, ihmal yoksa yıllardır bu patlamalar ve bu ölümler neden oluyor.

Sakarya İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Girişimi olarak aşağıdaki soruların hükümet tarafından yanıtlaması gerektiğini düşünüyoruz.

  • Süleyman Soylu yaptığı açıklamada değerlendirmelerin 1987 yılında yayınlanmış bir tüzüğe göre yapıldığını, bu tüzüğün eski olduğunu söylemiş, peki 2007 yılında açılan bu fabrika tüzük hükümlerine uymadığı halde nasıl açılmış, çalışmasına kim neden izin vermiştir? AKP 18 yıllık iktidarı boyunca bu alandaki mevzuatı neden yenilememiştir?
  • Yılda en az 3 kez denetlenmesi gereken bu fabrika kaç kez denetlenmiştir, denetim sonuçlarında tespit edilmesi gereken eksikler raporlarda var mıdır? Ya da bu eksiklerin giderilmesi için ne tür yaptırımlar uygulanmıştır?
  • İçişleri bakanlığı tarafından oluşturulmuş herhangi bir komisyon bu işletmeyi denetlemiş midir?
  • Daha önce yaşanan patlamalar sonrasında bu işletmenin faaliyetleri neden durdurulmamıştır?
  • Burada üretilen ürünlerin uygunluk testleri ve üretim onayları nasıl verilmiştir?
  • Kalan patlayıcı maddelerin neden 30 km uzaktaki bir alana taşınmıştır ve kullanılan araç Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun mudur?
  • Neden 1,5 tonluk patlayıcı madde bir araca yüklenmiştir. Neden daha küçük parçalar halinde taşınmamıştır?
  • Çalışma öncesinde ayrıntılı risk değerlendirmesi yapılmış mıdır?
  • Taşınan patlayıcılar hakkında askerler ve kamyon şoförü bilgilendirilmiş midir?
  • Taşınan maddelerin patlayıcı olmadığı fitil olduğu yönünde bir bilgi verildiği iddiası araştırıldı mı?
  • Üniversiteler ve meslek örgütlerinden bu süre zarfında teknik açıdan neden destek alınmadı?
  • Meclise sunulan meclis araştırma önergesi neden reddedilmiştir?

Her yıl yüzlerce insanımız iş cinayetlerinde hayatını kaybetmektedir. Meslek hastalıkları sebebi ile ölenlerin ise sayısı bile bilinmemektedir. Bu kara tabloyu kader ve fıtrat ile açıklamak, her iş cinayetinden sonra suçun iş güvenliği uzmanı, ustabaşı ve mühendislere yüklenmesi ise gerçek sorumluların korunması için bu kişilerin günah keçisi ilan edilmesidir. Kanunlar işyerinde her türlü önlemi alma, gerektiğinde üretimin durdurulması gibi sorumlulukları işverene vermiştir. Bununla birlikte önlem alma konusunda gerçek anlamda yetki ve güce sahip olan iki kesim vardır. Birincisi işveren diğeri ise kamu otoritesidir. Her iş cinayeti sonrasında bu iki kesimin korunduğu ve fiil yükümlülüğü ve yetkisi olmayanların cezalandırıldığı, kanuna ve adalete aykırı uygulamalar son bulmalıdır. Sorumluluğu olan üst düzey kamu görevlilerinin yargılanmasını engelleyen tutumdan vazgeçilmelidir. Soruşturmalar gizlilikle değil, şeffaflıkla yürütülmeli, sorumlular kamuoyunun gözünden kaçırılmamalıdır.