Ve insan, karşısına çıkan her engeli aşmış, her düşmanı yenmiş. Yalnız bir tanesinin üstesinden gelememiş. Evet, yalnızca kendisini yenememiş. İnsanlık nasıl da nefret ediyor kendi kendisinden.

John Steinbeck

İnsanlık nasıl da nefret ediyor kendi kendisinden… Bir insanın nefret söylemleriyle ortalıklarda dolaştığını, televizyonlarda böğürdüğünü, etrafa tehditler savurduğunu görüyorsanız ondan korkmayın; ona sadece acıyın. Çünkü nefret ettiği ve tahammül edemediği tek kişi, kendisidir, kendi düşünceleridir, kendi inançlarıdır, kendi yandaşlarıdır. Hıncını kendine çevirmiştir; ancak onu göremez. Öfkesi kendi asalaklığınadır; ama fark edemez. Nefreti kendi gibi olanlaradır; ama bilemez. Bir insanda ne eksikse en çok ondan söz eder, dikkat edin buna. Namussuz insanların diline pelesenk olmuştur namus. Züğürdün çenesini yorar para. Ahlak yoksunu en çok “ahlak” diyendir. Ve en korkak insanlar en cesaret dolu sözleri sarf ederler.” 50 kişiyi götürecek(!)” aile toplanıp 50 kişiyi hamama götüremez. Yüzde elli evde zor tutulmuyordur, gayet rahat oturuyorlardır evlerinde. Güçlüye tapınmanın getirdiği bir özgüvendir hepsi bu. Güçlünün ise altında sadece bir sandalye vardır; ve devrildiğinde milyonlar altında kalır. 

Eril  zihniyetle yetişmiş  Karadenizli bir ailenin çocuğuyum. Karadenizli bir ailede küfür bazen sevgi söylemidir. Argonun jargonuna yabancı değilim. Ağız dolusu küfür- hem de en erilinden -duyduğumda tüylerim diken diken olmaz. Ama mutaassıp bir kadının “götürmek” sözcüğünü milyonların önünde fütursuzca kullanması beni aşırı irite eder.  Boş, kuru, yakışıksız, bilinçli söylenmiş bir bilinçdışlılık gibi gelir bana. Çünkü çirkin ve bir o kadar da itici…  

Ancak bize kavgadan kaçmamak da öğretilmiştir. Ve kavganızın haklı bir dayanağı yoksa cezanız asla şiddet değildir, daha kötüsü; aile içinde itibarınızı kaybederdiniz. Hatta Karadeniz’de sülale kavgalarının olduğu dönemde atalarım; düşman ailelerle vuruştuklarında düşman aile: “Biz açız, karnımız acıktı, yiyecek yemeğimiz yok” dediğinde eşek sırtında düşmana yemek gönderip yemeği bittikten sonra vuruşmaya devam edecek kadar deli(!) insanlardır.

 Düşmanın açına bile tahammül edemeyen bir anlayışın komşusunu götürmek(!) istemesini elbette anlaması mümkün değil.

Götürmek… 50 kişiyi…. O kadar donanımlıyız… Hem maddi hem manevi… Ailecek… 

Bu zihniyet meselesi değil, sadece şuursuz bir insanın lafı olsaydı hafif bir tebessüm eder, Karadenizli bir ailenin çocuğu olarak “Afkur” der geçerdim. Ancak bu bir zihniyet söylemi. Ve maalesef bu sözleri alkışlayacak milyonlar var bu ülkede. 

Ben anlayamam bu zihniyeti; anlamam da mümkün değil. Ama götürme sözcüğünü iyi bilirim. Götürdükleriniz getirdiklerinizden fazlaysa zarardasınız demektir. O yüzden ne olursa olsun bir gün bu sözleri sarf ettiğiniz için sizi de götürmek istediklerinde “Durun bir dakika nereye götürüyorsunuz?” diyecek olanlar yine bizleriz. Tıpkı tehdit ettiğiniz komşularınıza zamanında dediğimiz gibi. 

Çünkü biz eşeğin sırtına o yemeği koyanlarız ve komşularımıza gözdağı vermeyecek kadar onurlu. Hadi şimdi götürün bakalım…Ne de olsa götüren götürene(!)…