Afet uzmanı Dr. Kubilay Kaptan, Hendek’te gerçekleşen patlamada binanın durumu, yapı içi güvenlik, işçi güvenliği, denetim, çevre güvenliği başlıklarında 5 farklı ihmalin ortaya çıktığını vurguluyor.

Hendek'teki patlamanın nedenine dair resmi rapor henüz açıklanmadı. Ancak fabrikada çalışan işçiler ve bölgeye giden uzmanlar, patlamanın depoda istiflenen malların ısınmasından kaynaklandığı görüşünde. Afet uzmanı Dr. Kubilay Kaptan, içinde soğutması bile olmayan bir alanının patlayıcı madde üreten bir fabrikada depo olarak kullanılamayacağının altını çiziyor ve “Bu doğal bir durum değildir, insan hatasından kaynaklanan bir faciadır” diye konuşuyor.

Gazete Duvar'dan Aynur Tekin ile konuşan Kaptan, işçilerden Nuray Cihangir’in “4 gündür söylüyordum ve yanımdaki işçileri de uyarıyordum. Patronun da şimdi hakkını yemeyelim, o bile diyordu: ‘Dikkat edin, dışarı atılmalı. Az getirttirin” şeklindeki  fabrika içinde alınan önlemlerin vahametini gösteren sözlerini “İç içe geçmiş ihmal haklarının özeti” diye adlandırıyor ve şöyle diyor:


“Fabrikalarda ‘aman dikkat edin’ ile değil yasalar gereği olması gereken güvenlik önlemleri ve bu önlemlerin denetlenmesiyle iş yapılır. Dikkat edin demek hiçbir anlam ifade etmez.”

Kaptan, Hendek’te gerçekleşen patlamada binanın durumu, yapı içi güvenlik, işçi güvenliği, denetim, çevre güvenliği başlıklarında 5 farklı ihmalin ortaya çıktığını vurguluyor.

BİNALAR HATALI’

Kaptan’a göre ihmaller zincirinin ilk halkası yapının hiçbir yönüyle patlayıcı madde üreten bir fabrikaya uygun olmaması; “Bunlar son derece iptidai fabrika binaları. Patlamanın olduğu noktada kalmasını sağlayacak, onu bloke edecek şekilde yapılmış binalar değil. İnşaat mühendisleri patlayıcı üreten veya kullanan fabrikaların ve konutların hepsini farklı ölçütlere göre yapar. Doğal olarak bir konut yapar gibi bir fabrika yapamazsınız. Binalar hatalı. Üst yapıları çelik kafes olarak yapılmış, yani tamamen yanıcı. Çelik yangında ilk olarak eriyip yanacak şeydir. Depolama yerlerinde patlamayı önleyecek bir perde duvar bile yok. Dolayısıyla patlama sırasında bütün duvarlar aşağı inmiş. İlk patlamanın olduğu yerde bir perde duvar olsaydı yangın o bölümde kalırdı ve hiçbir yere sirayet etmezdi.”

Peki, teknik açıdan patlayıcı madde üretimine uygun olmayan bir yapı nasıl ruhsat alıp iş yapabiliyor? Kaptan, bu soruyu şöyle yanıtlıyor:

“Türkiye’deki pek çok binamız dönüştürülmüştür. Mesela tahıl ambarı olarak inşa edilmiştir, sonra birden bire patlayıcı üreten bir fabrikaya çevrilmiştir. Okul diye açılmıştır, konuta çevrilmiştir. Bu çevirmenin her birinde yapacağınız yeni işe göre binanın statik açıdan tekrar incelenmesi gerekir. Ancak bu yapılmıyor ya da yapılsa bile kağıt üstünde yapılıyor. Binaların uygun şekilde dönüştürülmesine neden olarak üretime geçmek adına hemen bunlara izin veriliyor.”

‘SATILAMAYAN HAVA FİŞEKLER 33 DERECEDE BEKLETİLDİ’

Patlayıcıların depo olarak kullanılacak teknik özelliklere sahip olmayan bir ortamda saklandığını belirten Kaptan, bu uygulamayla yapı içi güvenliğinin rafa kaldırıldığını ifade ediyor.

“Pandemi süreci nedeniyle başta düğünler olmak üzere pek çok etkinlik iptal edildi. Anlaşılıyor ki zaten fabrikada sayısı çok fazla olan kullanılmadığı ve satılmadığı için birikmiş patlayıcılardan bahsediyoruz. Patlayıcı madde ve havai fişek biriktirmenin ya da saklamanın fabrikalarda bir usulü vardır, yazılı olarak belirtilmiştir. Havai fişek üretildikten sonra serin ve nemsiz bir ortamda saklanmalıdır ve uzun süre tutulmamalıdır. Eğer uzun süre tutulursa muhakkak imha edilmelidir. Çünkü içindeki kimyasal maddeler sıcaklıkla beraber özelliğini yitirip çok daha yanıcı ve patlayıcı bir hal alıyorlar. Havai fişeklerin içerisinde yandıktan sonra patlasın ve daha çok ışık çıksın diye oksijen üreten maddeler var. Bu çok kötü; çünkü oksijen yangını besleyen bir maddedir. Siz şimdi bunları alıp 33 derecelik bir hava sıcaklığında bir depoya üst üste yığarsanız yapı içi güvenliğini sağlamamış olursunuz.”

Kaptan, Türkiye’deki pek çok işyerinde işçilere yeterince uygulama yaptırılmadığına ve tatbikatların kağıt üzerinde kaldığına dikkat çekiyor.

“Normalde bütün işçilere gece ve gündüz oluşabilecek herhangi bir yangın ya da patlamaya karşı tatbikat yaptırılması lazım. Bu tatbikatların kağıt üzerinde kalmayıp işçiler tarafından içselleştirilmiş olması, kaçış yollarının renklendirilmiş ve ışıklandırılmış olması, gaz maskelerinin verilmiş olması gerekir. Ayrıca kaçış yolundan veya çıkıştan uzaktalarsa onlara bir emniyet odası belirlenmiş olması şarttır. Bunların uygulanmış olması gerekirdi. İşçilerin ifadesinin vahametine baktığımız zaman bunların yapıldığını söylemek mümkün değil.”

‘ÜÇ AY ÖNCE DENETİMDEN GEÇEN BİR FABRİKA BU DURUMDA OLAMAZ’

Dr. Kubilay Kaptan, Türkiye’nin afet yönetimi mevzuatını ve bu mevzuatı destekleyen standartları gayet yeterli buluyor. Ancak işyerlerinin yönetmeliğe ne kadar uyup uymadığının denetlenmediğini belirtiyor. Kaptan’a göre endüstriyel kazaları ve iş cinayetlerini önlemek için en çok üzerinde durulması gereken konu, denetim.

“Önlemleri, müteahhitin ya da işverenin inisiyatifine bıraktığınız zaman iş yürümez. Bu, kişilerin vicdanına, iyi niyetine bırakılacak bir durum değildir. Burada denetim yapılacak, gerekirse ceza kesilecek ve süreç sıkı bir şekilde takip edilecek. İlk gün çıkıp bu fabrika üç ay önce denetimden geçti dediler mesela. Çok merak ediyorum üç ay önce denetimden geçen bir fabrika nasıl bu şekilde, bu kadar acil bir durumda olabilir? Bu mümkün değil. Burada Soma‘dakine çok benzer bir örnek görüyoruz, denetim sadece kağıt üzerinde.”

BÖLGEYE GÖRE AFET EĞİTİMİ ŞART’

Sakarya’da gerçekleşen patlamadan yola çıkarak toplumun afetlere hazırlıklı olmadığını söylüyor, Dr. Kaptan. Bu durumu değiştirmek içinse herkese yaşadığı bölgeye özel afet eğitimi verilmesi gerektiğine dikkat çekiyor:

“Burada şans eseri hemen sokağın köşesinde bir yerleşim yeri yok. Bu tamamen bir şans. Çünkü Türkiye’de patlayıcı madde üreten birçok fabrikanın dibinde yerleşim yeri var. Patlayan şey ister zehirli olsun ister olmasın hiç önemli değil. Soluduğunuz zaman sizi zor duruma düşürecek bir dumandan bahsediyoruz. Bu duman yayılmaya başladı. Şimdi dışarıda insanlar var ve bu havayı solumaya devam ediyorlar. Dönüp dışarı çıkmayın pencerenizi kapatın uyarıları yapmaya başladık. Gördük ki insanlarımız hazır değil ve böyle bir durumda ne yapacağını bilmiyor. Artık lütfen Türkiye’de bölgeye göre afet eğitimi verin. O bölgedeki ilkokullarda, belediye meclislerinde afet riskine göre eğitimlerin düzenlenmesi gerekiyor.”