Yargıtay, Geyve Boğazı’ndaki taş ocağı hakkında yaptığı açıklamalarda şirket ve yetkililerine hakaret ettiği gerekçesiyle Akıncı Köyü Vadilerini ve Şelalelerini Koruma Derneği Başkanı Kamuran Tan aleyhine yerel mahkemenin verdiği 100 bin liralık tazminat kararını bozdu. Yüksek mahkeme, dava konusu açıklamaların düşüncenin açıklanması ve ifade özgürlüğü olarak yorumlanması gerektiğini bildirdi.

DAK Piliç Sanayi ve Limited Şirketi tarafından Geyve Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılan davada, medyabar.com’da yayımlanan ‘Yine O Taş Ocağı’ başlıklı haberde, Kamuran Tan tarafından çekilen video görüntülerine yer verildiği ve Tan’ın o görüntüler eşliğinde kişilik haklarına saldırdığı, asılsız ve hakaret içeren yorumlar ile ifadelerin kullanıldığı belirtilerek, tazminat talebinde bulunuldu.

Kamuran Tan ise habere konu olan taş ocağının evine 200 metre mesafede bulunduğunu, meydana gelen patlamaların usulüne uygun olmadığını. Çevreye ve yakın evlere büyük zarar verdiğinibelirterek, davanın reddini istedi. Mahkeme ise, dava konusu haber ve yorumların kişilik haklarına saldırı oluşturduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verdi ve Kamuran Tan’ı manevi tazminat ödemeye mahkûm etti.

Harç parasını köylüler topladı

Yerel mahkemenin bu kararının ardından Kamuran Tan Yargıtay’da temyize gitme kararı aldı. Ancak, temyiz başvurusu için 3 bin TL harç yatırılması gerekiyordu. Bunun üzerine dernek aracılığıyla harekete geçen köylüler kısa sürede aralarında bu parayı toplayarak, başvuruyu gerçekleştirdi.

İfade Özgürlüğü

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi, söz konusu davayla ilgili kararında, AİHM’nin 22 Nisan 2013 tarihli kararında yer alan “İfade özgürlüğünün demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğu” ifadelerine işaret etti. AİHM’in söz konusu kararında, “ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen zararsız ya da farklı olan bilgi ya da düşünceler için değil, ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğuna” vurgu yapıldığı, “bu özgürlüğe herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir şekilde ortaya konulması gerektiği” yönünde tespitte bulunulduğu ifade edilen kararda şöyle denildi:

“Dosyanın incelenmesinde, internet ortamında sesli ve görüntülü yayınlanan haberin düşünce açıklaması ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığı kabul edilerek, istemin tümden reddi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması, usul ve yasaya uygun düşmediğinden, kararın bozulması gerekmiştir.”