AKP’nin sağlık alanındaki piyasacı politikaları, döviz kurundaki artışla birlikte hasta sağlığını tehdit eder boyuta ulaştı.

Öyle ki, döviz kurunda yaşanan yüksek artışlar, kamu hastanelerini tıbbi cihaz ve malzemeleri alamamakla karşı karşıya bıraktı. İktidar kanadı bu tespiti her ne kadar yalanlamaya çalışırsa çalışsın fiili durum böyle…

Tıbbi cihaz ve malzemelerin fiyatlarını belirleyen Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) yer alan fiyatlar uzun süre güncellenmeyip üzerine bir de tıp alanında kullanılan araç-gerecin yüzde 85’inin ithal olması eklenince, ortaya hiç de hoş olmayan bu sorun çıktı.

Birçok hastanede sargı bezi, kalp pili, tümör, diz, kalça protezleri, pediatrik beyin cerrahisinde kullanılan malzemeler, enjektörler, yoğun bakımlarda kullanılan diyaliz makineleri en temel tıbbi malzemelere ulaşım konusunda sıkıntılar yaşandığı bilinen gerçek. Bu gerçeğin, yakın zamanda daha görünür hale geleceğinden de kuşku yok. Çünkü, üreticiler ve ithalatçılar yakın zamanda hastanelerde bu sorunların büyüyebileceğine dikkat çekiyor.

Araştırmacı Tıp Teknolojileri Üreticileri Derneği (ARTED) verileri, son aylardaki nakit sıkışıklığı ve yan hizmetler için satın alınan ürünlerdeki fiyat artışları sebebiyle hemen tüm hastanelerin ödemelerini daha da geciktirdiğini gösteriyor.

Kredi faizlerinin yüzde 40’lara dayandığı ülkemizde, bu alandaki kriz zincirleme etkili oluyor. ARTED üyeleri, sorunu ‘maliyetler artıyor ama satış fiyatları aynı oranda artmıyor ve bir de hastanelerden para tahsil edemiyoruz’ ifadesiyle sorunun gerçekte gizlenemez hale geldiğini vurguluyor. Ama, iktidar kanadı böyle bir sorun yok’ yalanlamasıyla krizi geçiştirmeye çalışıyor.

Sektör mensupları, mevcut durumu ‘şu an tam bir kusursuz fırtına senaryosu yaşanıyor” ifadesiyle açıklarken, içinde bulundukları durum hakkında ironik bir yaklaşım sergiliyor.

Sektör, kur baskısı, güncelliğini yitirmiş ve kurala bağlı olmayan SUT, yüzde 40’lardaki banka faizleri, geç ya da yapılamayan tahsilat süreci, ham maddede dışa bağımlılık dolayısıyla nefessiz bırakılınca, sağlık alanında tehlike gizlenemez hale geldi.

Yaşanan bu gelişmelerin sonucu en çok vatandaşı etkileyecek. Sağlık hizmetlerinin AKP eliyle niteliksizleştirilmesine, tıbbı malzemelerin yoksunluğu eklenince, halkın sağlık hakkı daha da gasp edilmiş olacak.

Tıbbi cihaz ve malzemeler piyasasında sorun böylesine büyük de, sağlık alanının en önemli konularından biri olan ilaç piyasasında durum farklı mı ?

Kesinlikle hayır, ilaçta da önemli bir kriz eşiğindeyiz ya da yaşıyoruz.

Dövizdeki yükseliş durdurulamayınca ilaç sektöründe de alarm zilleri çalmaya başladı. 6 ay önceki anlaşmayla Sağlık Bakanlığı ile ilaç firmalar arasında 2.69 TL’de sabitlenen Euro’nun 7 TL’yi aşması endişeyi büyüttü.
Yüksek kur artışı nedeniyle ürün girişi olmayan İlaç depolarındaki, stoklar gün geçtikçe eridi ve bu erime sürüyor. Hal böyle olunca depolardaki stokların tükenmesinin ardından sabit kurla ilgili yeni bir değerlendirme kaçınılmaz hale gelecek.

Şu an için ilaç yokluğu yaşandığını söylemek tam olarak doğru değil. Ancak ilaç bulunurluğunun kısıtlı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Özellikle de ithal ilaç kalemlerinde.

İlaç firmaları, bu durum karşısında ilacı piyasadan çekmiyor ama limitli biçimde dağıtıma gidiyor. Bu durum da arz-talep dengesini karşılamıyor, ilaca erişim konusunda sıkıntılara yol açıyor.

Bu da, en açık tabiriyle İLACA ZAM demektir…

Hastanelerdeki tıbbi malzeme yetersizlikleri ve ilaç sıkıntısı arasında sıkışan bizler, sözde sağlık dileklerinin ötesine geçememek riskiyle karşı karşıyayız.

Sonumuzu ben pek hayırlı görmüyorum, ya siz ?