Saray-AKP-medya ittifakı ülkenin gündemini sürekli değiştirerek, emeğini satarak geçinmeye çalışan on milyonlarca insanı gerçek gündemden (işsizlik-yoksulluk ve açlık) uzaklaştırmak için her yolu deniyor.

Ama, ne yaparlarsa ve de nasıl yaparlarsa yapsınlar, güneş balçıkla sıvanmıyor, sıvanamıyor. Bir yerlerden, söz konusu ittifak için aykırı kabul edilen sesler yükseliyor.

Yeni yılı siz nasıl karşıladınız bilemiyorum ama direnişte karşılayan işçiler olduğunu iyi biliyor ve onların unutulmaması gerektiğini düşünüyorum.

"Bizim iktidarımızda grev kalmadı" diyen Recep Tayyip Erdoğan'ı tekzip eden binlerce işçi, grev ve direnişleriyle 2019’u karşıladı.

Sene boyunca devam eden işçi direnişlerinin bir kısmı kazanımla sonuçlandı. Büyük bir çoğunluğu ise polis baskısına rağmen devam etmekte.

Sendikalı oldukları için işten atılan, yoksulluk sınırının altındaki ücret artırımlarını kabul etmediği için greve çıkan, insanlık dışı koşullardaki çalışma şartlarına karşı gelen işçiler yeni yılı da direnişle karşıladı, karşılamayı da sürdürüyor.

Hemen örnekleyelim…

'Köle Değiliz' diyerek başlattıkları eylemlerle büyük ses getiren İstanbul Havalimanı işçilerinin direnişi aralıklı olarak sürüyor. Hem de, eylemler sırasında 600'den fazla gözaltı ve 31 tutuklamaya rağmen.

Ses getiren başka bir işçi direnişi de İzmir’de uç verdi. Demiryolu İşçileri Sendikası (Demiryol-İş) İzmir Şubesi ve İzmir Banliyö Sistemi A.Ş. (İZBAN) arasında yapılan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde, zam talepleri kabul edilmeyen işçiler greve çıktı.

10 Aralık'ta başlayan bu grevin, ‘işçilerin talepleri kabul edilene kadar devam edeceği’ duyurulmuşken, grev, önce Cumhurbaşkanlığı kararıyla durduruldu. Ardından da, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Demiryol-İş Sendikası, yüzde 25 zam konusunda uzlaşmaya vararak Toplu İş Sözleşmesi’ni imzaladı.

İşçi gündeminde en fazla aktüalitesi olan Flormar işçilerinin direnişi de 250 günü geride bıraktı.

Kozmetik markası Flormar’ın Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan fabrikasında sendikalı oldukları için işten çıkarılan işçilerin direnişi işveren ve kolluk kuvvetlerinin her türlü baskısına rağmen sürüyor.

Ege’den gelen bir direniş haberinin öznesi de Tariş işçileri…

İzmir’in Çiğli ilçesinde bulunan TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı fabrikasından DİSK/Gıda-İş sendikasına üye oldukları için işten atılan ve fabrika önünde direnişe geçen işçilerin eylemleri de 75 günü doldurdu

Bir yılı aşkın süredir devam eden bir başka işçi direnişi de Real işçilerinin. Beğendik Grubu'na ait şirket 2017 yılında iflas ettiği gerekçesiyle işçilerin kıdem tazminatlarını gasp edip işsiz bıraktığı 1700 işçinin, hakları için Metro ve Media Markt mağazaları bulunan yerlerdeki eylemleri aralıklı olarak devam ediyor.

Başka bir direniş öyküsü de, Ankara’daki TOKİ işçilerinden çıktı.

TOKİ 2’nci Etap’ın bin 312 konutluk inşaatında çalışan 15 işçi, 2 yıldır ücretleri ödenmediği için direniş yapıp inşaat önünde çadır kurdukları için pek çok kez gözaltına alındı. Yetmedi, bu işçilere para cezaları verildi.

Her ne olursa olsun yılmayacaklarını ifade eden bu işçiler, haklarını alıncaya kadar mücadeleden vazgeçmeyeceklerini dile getiriyordu.

CHP’li Aydın Belediyesi’ne bağlı Aydın İmar A.Ş’de çalışan 9 işçi, daha iyi bir ücrete sahip olmak için DİSK’e bağlı Sosyal-İş sendikasına üye oldukları için işten atıldı. İşten atılan işçiler, Aydın İmar A.Ş. önünde, yaklaşık 200 gündür aralıklı olarak gerçekleştirdikleri ve ‘Efeler işe iade edilsin’ sloganını kullandıkları direnişlerini sürdürüyor.

Sözünü ettiğim bu işçi direnişleri ve grevler, yoğun kara propagandaya rağmen sürüyor ve hak arayışının bayraktarlığını yapıyor.

İşçileri, işçi direnişlerini sevmediğini her defasında deklere etmekten kaçınmayan Saray-AKP ittifakı sözcüleri işi daha da ileri götürerek, dönemlerinde hiç grev olmaması ile övünüyorlar, .çünkü anayasal hak olan grevleri kararnamelerle yasadışı gibi gösterip erteliyorlar ya da ‘güvenlik’ gerekçesiyle kaldırıyorlar.

Bu yaklaşım, bana ‘anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz’ diyen zihniyetin halen acımasızca sürdürüldüğünü anımsatıyor.

Bu yaklaşıma söylenecek tek şey, ‘anayasaların delinmek için yapılmadığı’ gerçeğidir. Hele ki, bir anayasanın yapanlar tarafından delinmesi kabul edilemez. Kendilerinin koyduğu yasalara uymayanların, idare ettikleri bir ülkede kurallara uymayan başkalarına söyleyecek sözleri olamaz.