Dünyayı saran Covid 19 virüsü (Coronavirüs) telaşı, toplumsal kaoslar yaşanmasının da yolunu açtı.

Egemen güçler, toplumu yasalara uygun biçimde yönetmek yerine genelgeler ve el yordamıyla bulunan önermeler ışığında yönetmeyi seçiyor.

Ülkemiz özelinde de, Saray yönetimi, kendi partisinin gençlik kolları üyelerinin doldurulduğu kadrolarla yeniden kurduğu bekçilik müessesesiyle sokakları iyice kontrol edip, herşeyi ve herkesi zapt-u rapt altına almanın özgün provasını yapıyor.

Bu yol nereye gider ?

Bu yol, topluma sindire sindire açik faşizmin kurumsallaşmasına gider.

Faşizmin ayak seslerini birer ikişer yakından duyumsamaya başladığımız şu günlerde, muhalif duruş sergileyen kişi, kurum ve kuruluşlar önce abluka altına alınıyor, sonra da gözaltı ve cezaevleri uygulaması geliyor. Medya sektöründe ise sansür başarılamıyorsa para cezası, yayın durdurma cezası gibi uygulamalara gidiliyor.

Mesela;

Fox TV Ana Haber'e 3 kez yayın durdurma ve para cezası veriliyor.

Bu tür cezalandırmalar  ölçüsüz, haksız ve orantısızdır.

Demokratik toplumlarda, iktidar erkinin eleştirilmesi yayın durdurma ve para cezası gerekçesi olamaz, olmamalıdır.

Bu kaosu derinleştiren bir başka adım ise MHP'nin ısrarlı tavrı ile netleşen infaz düzenlemesidir.

Söz konusu düzenlemeye göre Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan'ın da aralarında olduğu çok sayıda gazeteci ile düşünce suçlusu cezaevinde tutulurken, hirsòzlık, gasp, tecavüz ve cinayet suçlularının yanı sıra organize suç örgütü elebaşı olmaktan hüküm giymiş Alaattin Çakıcı ve diğerleri tahliye ediliyor.

Bunun adı 'hukuki kaos'tur...

Yaşamsal kaos ile hukuki kaos yanyana anılmaya baslayınca toplumsal ve siyasal kaos da kaçınılmaz olur.

İşte, böyle bir süreçten geçiyoruz. Hem de, demokratik devlet geleneklerini hiçe sayan bir anlayışı durdurmak yerine seyrederken...