Bu seferki yazı kent sorunlarından birine dokunsun: Ulaşım.

Korucuk’ta yaşıyorum. Her gün merkezdeki işime gitmek için 2 defa otobüs kullanıyorum. Taşıma bedeli olmuş 2,50 TL. Sanırsın İstanbul ile fiyat yarışına girişilmiş. Üstelik bir de Kart54 diye bir bela sarmışlar. Gerçekliğe baktığımızda yolunmuş kazdan farkımız kalmamış. Nispeten daha yakın yerleşim yerlerinde oturanların da pek bi farkı yok ya, benim gibi Korucuk’ta ikamet edenler basit bir hesap yaptığında kişi-başı günde 5 TL’den ayda 150 TL’yi ulaşım giderine ayırmak zorunda. Kamucu ve sosyal bir anlayışla ulaşım politikası belirlendiğinde gerek halkın refah içinde güvenli seyahat ettiği gerekse de belediyenin “kâr” ettiği birçoğumuzun malumu Dersim (Tunceli)’in Ovacık ilçesinden biliniyor.

Ovacık
Bilmeyenler vardır belki ama bilenler için de pekiştirme olsun: Ovacık’ta ulaşım ücretsiz. Bakınız bedava değil ücretsiz. Çünkü bedava denildiğinde sanki birileri birilerine lütufta bulunuyormuş gibi bir anlam çıkıyor. Oysa yönetimlerin birincil görevi olan refah ilkesi yapılan işin sorumluluğu gereğidir. Bir bakkala gidip “bakkal efendi bana 2 ekmek 1 süt” deyip veya bir banka gişe memurundan hesabınızdaki parayı çekmek istediğinizde ve bu işleri ilgili kişiler yerine getirdiklerinde onlara müteşekkir olmuyoruz herhalde. Yapılan işin/mesleğin sorumluluğu gereği yerine getirilen hizmetler vardır ve bu anlamda Ovacık Belediyesi doğru olanı hakkıyla yapmaktadır. Yalnızca ulaşım konusunda değil yaptıkları tüm sosyal belediyecilik uygulamaları örnek olarak alınmalıdır. Kitap okuma teşvikleri, organik ve doğal tarım, dayanışma ağları, kentin tarihi ve kültürel yapısı konusunda bilgilendirmeler, belediyenin tüm gelir-gider tablosunun şeffaf bir şekilde halkla paylaşılması ve daha birçok uygulama…

Şartlar aynı mıdır? 6 bin kişi civarında bir nüfus yerleşimiyle bir büyükşehir olan Sakarya tam olarak karşılaştırılabilir mi? Değil tabii ki. Birebir kıyas da doğru olmaz hani. Sakarya’nın çok daha fazla avantajı vardır. Bunlar “pat” diye olacak işler de değildir nihayetinde ancak belediyeler (ve dahi diğer yönetim/idare birimleri)’in sorumlulukları gereği bu gibi toplumsal yaklaşımlar geliştirmeleri mecburidir, işlerinin asaleti gereğidir. İlk sırada belediyenin kasasının doldurulması değil yurttaşların refahı gelir. Ardından yine yurttaşların güvenliği ve yine ardından kalırsa diğer toplumsal yaklaşımlara aktarmak üzere “kâr”. Ulaşım ücretlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi örnek(!) alınacağına bütünleşik bir yönetim hususunda Ovacık Belediyesi rol model alınabilir. Belediye harcamalarının her yıl herkesin anlayabileceği açıklıkta ve şeffaf olarak afişe edilmesi bilhassa... Yanlış görmediniz afişe, evet. Ovacık Belediyesi her sene gelir/gider tablosunu kocaman bir pankartla belediye binasına asıyor.

Kart54
Yine bir başka ulaşım sıkıntısı Kart54. Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kart54 diye bir şey çıkardı ama altyapısı tamamen neredeyse sıfır. Yükleme noktaları yok denecek kadar az ve var olan bakiye yükleme yerlerini de çoğu yurttaş bilmiyor. Kart bakiyesi yetersiz kalınca otobüs şoförleri verilen talimat gereği nakit ücret almıyorlar ve sonrası curcuna… Ya beyhude bir şekilde şoförle kavga edeceksiniz ya da otobüste olan yolculardan rica-minnet nakit ücreti karşılığında kartlarını kullandırmalarını isteyeceksiniz. Hâlbuki bu uygulamalar maliyeti düşürmek ve seri bir ulaşım sağlamak için gerekli. Ne yazık ki belediye yönetimi bu uygulamayı kasaya gelir olarak düşünmesinden kaynaklı olarak kârlı bir iş olarak görmekte. Öyle haftalarca billboardlara afiş asmalarla olmuyor yaşayıp gördüğümüz üzere. Altyapısı vatandaşlara anlatılmadan, ne getirisi olduğundan bahsedilmeden uygulamaya geçildiğinde çile haline geliyor.

Özünde seri ve dertsiz gibi görünen bu “proje” yetkililerin birçok örneğe rağmen hala “yaşayarak deneyimleme” fantezilerinden ötürü hem yurttaşın hem de şoförlerin sıkıntısı haline geliyor. İ.Şener Sak’ın Yenihaber Gazetesi için hazırladığı haberde Korucuk Halk Otobüsleri Durağı Başkanı Kamil Çelebi “Kart54 uygulaması ile her geçen gün esnaf olarak sıkıntılarımız katlanıyor. Özel Halk otobüsleri olarak toplu taşıma ile ilgili belediyenin bizlerden istediği her türlü şartı yerine getirdik. Araçları değiştirdik. Engellilere yönelik alçak tabanlı 9 metrelik araçları borçlanarak aldık. Standartlar ölçüsünde araçlarımızı revize ettik. Öte yandan zorunlu Kart54 uygulaması nedeniyle kartı olmayan vatandaşlar, bu güzergâhlarda minibüsleri tercih ediyor. Bizim durağımızda temmuz ayı içinde toplam 64 bin 598 kişi kart kullanmış. Bu rakamın 18 bin 669’u serbest kart, 5 bin 427 indirimli kart, 7 bin 352’si B grubu indirimli kart, 6 bin 181’i % 30 indirimli öğrenci, 12 bin 725’i yüzde 50 B grubu öğrenci ve 44. Bin 109’u tam kart. Bu rakamlara baktığınızda, esnafımızın durumunun ne kadar vahim olduğu ortadadır” diye dert yanıyor.

Talepler Ne Olabilir?
​Çözüm basit; “halkla birlikte halk için” bir ulaşım politikası belirlenmesi, ulaşım ücretlerinin azami ölçüde düşürülmesi, otobüs saatlerinin yoğunluğuna göre ek değil kalıcı seferler eklenmesi -hatta böylece mesai başlangıç ile bitiş saatlerindeki seferlerde balık-istifi gibi yolculuk yapmaktan da kurtulmuş oluruz, malum ülkemizde ayakta yolcu taşımak ayıp(!) değil hala-, belki Sakarya’nın gündemi değil ama deniz araçları için sağlanan ucuz yakıt uygulamasının denetimleri arttırmak suretiyle toplu taşıma araçları için de sağlanması ve konunun uzmanlarının görüşlerine göre belirlenecek diğer talepler...

Raylı Sistem Geliştirilmeli
Ulaşım demişken raylı sisteme değinmeden olmaz değil mi! Gelişmiş kentlerin hepsinde bir raylı sistem kurulmuş durumda. Maliyeti düşük, güvenli, planlı ve hızlı, aynı zamanda vatandaş için de ekonomik olarak en uygun ulaşım tipi olan raylı ulaşım hani. Şu tren meselesi var ya. Birçok insan, demokratik kitle örgütü ve bilumum yapının kente tekrar geri dönmesini istediği tren hani. Top sürekli bir taca atılma halinde. Bakanlık TCDD’ye, TCDD Belediye’ye, Belediye bilirkişiye, bilirkişi mühendislere ve saire… Kent trafiği, rayların yeni sisteme uyumsuzluğu, “metal yorgunluğu”, yol güzergâhları, rayların yer altına alınması ve saire…

Uzmanlık alanım olmadığı için teknik konulara giremem yalnız bu kentte yaşayanlar şayet bu denli ısrarlı ve yoğun şekilde tren taleplerini iletiyorlarsa bu yerine getirilmelidir. Konuyla ilgili bir çok kişi yazdı gerçi ama biz de bi hatırlatalım: Neden şu anda mevcut olan eski yeri değil de Mithatpaşa? Çok mu merkezi bir yer Gar Meydanı? Çok mu değerli? Çok paraya mı satılacak? Yine AVM mi yapılacak? Ya da şöyle gösterişli şaşalı bir cami… Aynı “cin” fikirler –konumuz dışında ama aklımızın hep bi köşesinde- eski Sakarya Spor stadyumu için de geçerli değil mi?

Mithatpaşa Garı zaten öylece duruyor. Duruyor yani. Mithatpaşa Garı’nın neresinden bahsedelim? Yetkililer ve uzmanların gecekondu mantığı gibi inşa etmesinden mi? Tuvaletlerinden mi? Gara ulaşmak için bir ulaşım olmamasından mı?
 

Bu uygulamalar toplu taşımanın teşvik edilmesiyle hayata geçirilmeye başlandığında öncelikle son 1-2 yılda yüksek artış gösteren araç trafiği rahatlamış, buna mukabil trafik kazaları gibi egzoz salınımının da minimum seviyelere düşmesiyle çevre kirliliği gibi, araç park sorunları gibi sorunlar azalmış ve zamandan tasarruf edilmiş olacaktır. Bu güzel –gerçekten güzel- kent kamucu bir yönetime muhtaç! Kuşkusuz ki böylesine bir yönetim yaklaşımı bu kente çok yakışacak. Şu bir üst paragraftaki sıkıntıların bir kısmı minimum düzeyde bile olsa azalsa, neredeyse bir milyonluk nüfusa erişen Sakarya kat be kat rahata erişir.

Ulaşım haktır…

Hayde selamlar...