Bir şair, bir programcı, bir masal anlatıcısı, bir felsefeci, bir kaotik çizgi oluşturmak amacıyla bir araya gelirler. Her birinin birbirini tanımadığını, ama aslında birbirlerine bir şekilde sıkı sıkıya bağlı olduğunu, bu kopmaz bağlar nedeniyle de birbirlerine kin, nefret, belki de düşmanlık beslediklerini öğreniriz. Aaa, dikkat ettiniz mi, bu tam da yaşadığımız hayat değil mi? Bugün, her nerede yaşıyorsak orada da aynı şeylerin hayatın gündelik akışı içerisinde yer aldığını görmüyor muyuz?

Yazar Necla Akdeniz, yaşamı romanına aktarmış. Onun kahramanlarının yerine bir mülteci, bir üniversite mezunu işsiz, bir sevdalıyı koyun ve tanrılarını oyununu siz de kurgulayın.

Hayatın ta kendisi…

Necla Akdeniz, ilk kitabı “Gök Kuşaksız” ile (Agora Kitaplığı, 2018), sevgililer arasında umudun pek fena olduğunu, umudun naylon dünyanın en büyük silahı olduğunu, ama okul denilen “yarı açık cezaevi”nin çok da belirleyiciliğini, şu “çokbilmiş” öğretmenlerin eğitmekten çok kararttığını; bunların tamamında da yüzleşemediğimiz yanımızın bizi yansıttığını, eskimekten değil, hayal edememekten korkmak gerektiğini anlatmıştı. Kuşkusuz okurun da ilgisini çekmişti. Bu kez Kaotika ile yine muhalif bir tutumla okuru taşırken düşündürüyor, düşündürürken gözünü açıyor, gözünü açtıkça yeni döngülerle yaşamın farklı yönlerini, duygularını sokuyor işin içine… tam bir felsefe.

Küresel değişim için…

İnsan olma serüveninin başlangıcından bu yana bilinçaltımızda taşıdığımız her şeyi yeniden kurgulasak şu yıkılası düzeni değiştirebilir miyiz, iklim krizini engelleyebilir miyiz, savaşları, kadın katliamlarını, anaların akan gözyaşlarını durdurabilir miyiz? Kolay değil kuşkusuz. Kolay olsaydı zaten, yaşanmazdı tüm bunlar. O zaman ne duruyoruz, sıvayın kollarınızı, bu “kaotika”yı romanın kahramanlarına inat çözelim.

(siyasihaber4.org'ta yayımlanmıştır)