Saray-AKP ittifakının Yeni Türkiyesi, artık TBMM ve oradan çıkartılacak kanunlara gerek kalmaksızın rahatlıkla yönetilebilecek.
Bu yeni duruma 'dur' diyecek bir düzenleme ve mekanizma bulunmuyor.
İktidar güçleri, kış lastiği kullanımı zorunluluğundan evlilik programlarının yasaklanmasına kadar birçok alakasız konuda düzenleme yapıp uygulamaya sokuyor.
Birgün Gazetesi'nden Uğur Şahin'in bu konudaki araştırma haberi, çarpıcı veriler içeriyor.
KHK’lerle yüzbinlerce kişi kamu görevinden ihraç edildi, onlarca dernek, vakıf, dergi ve gazete kapatıldı. Ancak ‘FETÖ ile mücadele’ kapsamında çıkartıldığı belirtilen KHK’lerde; sosyal yaşamı da düzenleyici maddeler bulunması, Saray-AKP ittifakının TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ niyetini açıkça gösteriyor.
Şimdi gelelim TBMM'de olmanın ne anlamı kaldı' deyişinin altını doldurmaya. (Özellikle de kendisini sosyalist ya da komünist olarak tanımlayan yeni vekiller açısından)
Uğur Şahin'in "Meclis’i adeta by-pass eden KHK’ler"ı "Çıkarılacak başka KHK kaldı mı" başlığıyla 8 Temmuz tarihli gazetede yayimlanan haberi, yeni dönemin ne olacağına ilişkin çarpıcı tabloyu gözler önüne seriyor.
Ayrıntılarına girmeyeceğim, merak eden okumalıdır. Zaten aynı şeyleri tekrar etmenim yararı yoktur, yeri de burası değildir.
Asıl mesele, Yeni Türkiye'nin işlevsizleştirilen Meclisi'ne giren sosyalist ve komünist kökenli yeni vekillerin ne yapabileceğidir.
Çünkü, düzene kökünden karşı olan, sosyalizm ve devrim hedefi bulunan siyasi kimliklerin yemin metnine bağlı kaldıkları Meclis zemininde herhangi bir değişim ve dönüşümü gerçeklertirme şansı yoktur.
Mesela;
KHK'lar ile kapatılan kurumların yeniden açılmasını sağlayacak adımlar atabilirler mi ? Diyelim ki attılar, sonuç alabilirler mi ?
Kamu görevinden ihraç edilenleri geri döndürebilip ve kazanılmış haklarının iadesini sağlayabilirler mi ?
Kanunsuz atamaları durdurabilirler mi ?
Hazine arazilerinin talanı ve gerici vakıflara uzun süreli tahsisini durdurabilirler mi ?
-Kayyum atamalarını durdurabilirler mi ?-Grevlerin 60 gün ertelenmesini engelleyebilirler mi ?
Daha da çoğaltılabilir bu sorular. Ama, derdim bu sorulara 'evet yapılabilir' ya da 'hayır yapılamaz' yanıtını almak değil. Beklentim, mücadele zeminlerinin nasıl kullanıldığı konusunda sokak muhalefetinden gelenlerin aklının netleşmesidir.
Çünkü, hiçbir kişi, kurum, sermaye grubu ya da devlet, tapulu arazisine gecekondu yapılmasına izin vermez.
Yeni Türkiye'nin işlevsizleştirilmiş parlamentosuna seçilen sosyalist-komünist kökenli vekiller ünlü bir düşünürün 'hukuk, sermayenin fahişesidir' sözünü bilmez mi ?
Bu yeni vekiller, sınıflararası mücadelenin sürdüğünü ve parlamentonun sermayenin taleplerinin gerçekleştirildiği zemin olduğunu bilmez mi ?
Bilirlerse (ki bilirler), sokak muhalefetinden neden vazgeçip zemin değiştirdiklerini en azından bugüne kadar birlikte yol yürüdükleri insanlara tüm çıplaklığıyla anlatmaları gerekmez mi ?
Yoksa, Meclis'te var olmak yeni dönemin yeni mücadele anlayışı mı olacak ?