Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), temel insan haklarından düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğüne yönelik her geçen gün artan saldırıların, bizzat anayasal sorumluluk üstlenmiş kişilerden kaynaklandığını,  özellikle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin ve Basın İlan Kurumu (BİK) Genel Müdürü Rıdvan Duran'ın  yaptıkları açıklamalar, aldıkları kararlarla bu saldırıların simge isimleri haline geldiğini öne sürdü.

ÇGD Genel Yönetim Kurulu'nun açıklaması şöyle:

"Her ülkenin anayasası aynı zamanda o ülkenin hüviyetidir. Anayasada yazan yönetim şekli ve ilkeler, hak ve sorumluluklar; ister kadın, ister erkek, ister işçi, ister köylü, ister bürokrat ister siyasetçi isterse cumhurbaşkanı olsun istisnasız herkesi bağlar. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda da bir kimlik tanımı yapılarak, değiştirilmesi bile teklif edilemeyecek maddeler arasında hukuk devleti ilkesine yer verilmiştir. Anayasamızda ayrıca yargının bağımsız, basının hür ve sansür edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bu ilkelerin ihlali, ağır cezai yaptırımları öngören anayasal bir suç olarak sayılmıştır. Anayasaya uymak herkes için zorunlulukken, yetkili makamlarda bulunanların buna ek olarak uygulama sorumluluğu söz konusudur. Aksi durumda bizzat anayasayı uygulama sorumluluğu üstlenmiş kişiler eliyle ihlal gündeme gelecektir ki bu tutum, doğrudan toplum sözleşmesine, toplumsal birlikteliğe kastetmektir.

ANAYASAL SUÇ

Bugün işte bu durumu yaşamaktayız. Anayasal sorumlulukla görev almış ve anayasayı uygulama görevini üstlenmiş kişiler, doğrudan anayasal suç işlemektedir. Hukuk devleti ilkelerini yok sayarak tehditler savuran, kendilerini yargının yerine koyarak cezalar kesen, temel insan haklarından düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğüne yönelik her geçen gün artan saldırılar, bizzat anayasal sorumluluk üstlenmiş kişilerden kaynaklanmaktadır. Bu kişiler içinde özellikle üç isim, yaptıkları açıklamalar, aldıkları kararlarla özellikle basın özgürlüğüne yönelik saldırıların simge isimleri hale gelmiş durumdadır. Bu kişiler İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin ve Basın İlan Kurumu (BİK) Genel Müdürü Rıdvan Duran’dır.

Her ağzını açtığında gazetecileri tehdit eden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun son aylardaki açıklama ve tutumları, ‘bakan’ sıfatını fiili olarak bir köşeye bırakarak, suç işleme özgürlüğüne sahip biri konumuna geçtiğini net olarak gösterdi. Süleyman Soylu’nun, sosyal medya hesabından tehditler savurduğu ve suçlamada bulunduğu gazeteci Müyesser Yıldız, ne tesadüftür ki geçen ay tutuklanarak cezaevine konuldu. Müyesser Yıldız, eşi görülmemiş biçimde ve akılları durduracak bir suçlamayla, yazmadığı haberler gerekçe gösterilerek tutuklandı. Üstelik Soylu hakkında 1 liralık tazminat davası açmasından iki gün sonra… Bu gelişmelerin üst üste yaşanması akıllara şu soruları getirdi: Soylu, gazetecilerin takibe alınmasında etkili olmuş mudur, telefonlarının dinlendiğini bilmekte midir, tutuklanmalarında rolü var mıdır? Süleyman Soylu benzer bir tutumu Haziran ayı içinde de sergiledi. AKP’nin Trabzon milletvekillerinden birinin eşinin bürokrasideki hızlı yükselişini yazan Sözcü gazetesi Ankara Temsilcisi ve köşe yazarı Saygı Öztürk, bu haberinden kaynaklı Süleyman Soylu tarafından ağır hakarete uğradı. İçişleri Bakanı, sosyal medya hesabından gazeteci Saygı Öztürk’e “namussuz” diyerek hedef gösterdi… Meslek hayatında onlarca içişleri bakanını emekli eden gazeteci Saygı Öztürk’e yapılan bu muamele de bugüne kadar eşi görülmemiş düzeyde gerçekleşti.

'ERDEMLİ KARAR ALIP İSTİFA ETMELİLER'

Geçen ay basın özgürlüğüne saldırılarda birbiriyle yarışan diğer iki isim ise RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ile BİK Başkanı Rıdvan Duran’dır. Yönettikleri kurumların kuruluş ilkelerini ve yasalarını tarafgirlikle ve basın üzerindeki ekonomik tehditleriyle açıkça çiğnemektedirler. Muhalif televizyon kanalları FOX TV, Halk TV ve Tele-1, RTÜK’ün lisans iptali tehdidiyle karşı karşıyadırlar. RTÜK son olarak Halk TV’ye 5 gün yayın yasağı, Tele-1’e 5 gün yayın yasağı ve 4 ayrı para cezası vermiştir. Bu görülmemiş düzeyde ağır cezaların yanında, iktidar yanlısı yayınlarıyla öne çıkan televizyon kanallarına yönelik şikâyetler sümen altı edilmiştir. ATV için yılın ilk altı ayında RTÜK’e 90 bin şikâyet iletilmiş, hiçbiri işleme konmamıştır. Önce Cumhuriyet gazetesinin resmi ilan ve reklamlarını 35 gün süreyle keserek rekora imza atan BİK, bu kez Evrensel gazetesini ekonomik yok oluşa sürüklercesine 45 gün resmi ilan ve reklam kesmeyle cezalandırmıştır. Bu cezalarla RTÜK ve BİK, eleştirel haber yapan basının boğazına diziyle çökmüştür, nefes alma çabasını izlemektedir.

Süleyman Soylu, Ebubekir Şahin ve Rıdvan Duran Anayasa ve yasalarla belirlenmiş görevlerini yapmalı, değilse erdemli bir karar alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasını ihlal etmek, toplumsal sözleşmeyi ayakları almaktan dolayı istifa etmelidirler. Bakanlar ya da bürokratlar tehdit, hakaret ve hedef göstermeye varan söylemleriyle gazetecileri yıldıracağını düşünüyorsa dönüp geçmişe bakmalıdır. Makamların geçici, gazeteciliğin kalıcı olduğunu göreceklerdir.

TUTUKLAMA VE GÖZALTILAR

Tüm bu düşmanca tavırları, hak ihlallerini ve basına yönelik sistematik saldırıları gün gün işlediğimiz Haziran ayı raporumuzda ayrıntılara da yer verdik. Bu ay içinde basın ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırılar arasında, meslektaşlarımız Müyesser Yıldız, İsmail Dükel, Kemal Cankaya, Arif Aslan ve Zeynel Bulut’un gözaltına alınmaları, Yıldız ve Aslan’ın tutuklanması öne çıktı. Haziran’da 3 gazeteciye toplam 4 yıl 1 ay hapis cezası istendi, en az 9 gazeteci haklarında açılan soruşturmalarda ifade verdi, en az 2 gazeteci ölümle tehdit edildi.