Biraz gecikmeli de olsa, gazetecilik sorumluluğu kapsamında olan bu değerlendirmelerimi paylaşmadan edemeyeceğim.

Açlık grevindeki ve ölüm orucundaki eylemciler aldıkları net mesajdan sonra eylemlerini bitirdi. Tutuklular tedavi için hastanelere kaldırıldı.

Nerelerden sevkiyat yapıldığına bakalım.

İzmir’deki Kırıklar 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde 26 Aralık tarihinden bu yana açlık grevinde olan Sami Öztürk, Abdullah Oral, Erdal Polat ile 1 Mart tarihinden itibaren açlık grevinde olan Fettullah Demirtaş, Hebat Demir, Selman Yakut, İshak Dayan, Ferdi Karabey, Abdulkadir Akdoğan, Sercan Gümüş, Ramazan Kızıldağ, Tekoşer Talha Turgut, Aydın Akyüz hastanelere kaldırıldı.

İstanbul’da, açlık grevi eylemlerini tahliye olduktan sonra evlerinde sürdüren Vedat Hesass, İhsan Sinmiş, Tuncer Sağlam ve Abdullah Algan da, alkış, zılgıt ve sloganlar eşliğinde hastaneye kaldırıldı. Bu kişilerden İhsan Sinmiş, hastane önünde yaptığı açıklamada, Öcalan’ın gönderdiği mesajın önemli olduğunu vurgulayarak, ‘’Başta zindanlarda hayatını kaybeden yoldaşlarımıza ve tüm açlık grevinde olanlara selam gönderiyoruz. Direnişimize devam edeceğiz’’ diyordu.

Yani, bu direnişin sona ermediğine vurgu yapıyordu. O nedenle, sürecin tahlilinin çok iyi yapılması, alınacak önlemlerin de bu düzeyde olması gerekiyor. Aksi halde, açlık grevleri ve ölüm oruçları ülke gündeminden pek çıkmayacak gibi.

Urfa ve Siverek T Tipi cezaevlerinde kalıp da açlık grevini sonlandıran tutuklular, sağlık kontrolleri yapıldıktan sonra hastanelere kaldırıldı.

İstanbul Maltepe 1 No’lu Kapalı Cezaevi’nde bulunan ve açlık grevini sürdüren hükümlülerle “hükümlü oldukları” gerekçesiyle görüşme sağlanamazken, Maltepe 2 No’lu Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutuklularla görüşen avukatlar, “Her iki cezaevi idaresi ile görüşüldü. Hastaneye sevk konusunda talepleri olduğu takdirde sevkleri yapılacak’’ bilgisini kamuoyu ile paylaştı.

Kandıra 1 No’lu F Tipi kapalı Cezaevi’nde ilk grupta yer alan tutukluların hastane sevkleri yapıldı. Gebze M Tipi Kapalı Cezaevi’nde açlık grevinde olan tutuklular da hastanelere kaldırıldı.

Başka illerdeki tutuklu ve hükümlülerin durumlarıyla ilgili farklı uygulamalar ise endişe verici boyuta geldi.

Ümraniye Cezaevi’nde, avukatların açlık grevindekilerle görüşmesine ‘hükümlü olmaları’ gerekçe gösterilerek izin verilmedi.

Bolu Cezaevi’ne giden avukatlar ise “16.30’dan sonra görüşme yaptırmıyoruz” denildi ve ilk gün teması engellendi. Ayrıca, karar karar avukatlara gösterilmedi.

Silivri Cezaevi’nin bahçesinde bekletilen ambulanslarla, tutuklular kampüs içinde bulunan hastanelere sevk edildi.

Mardin’de ise İl Sağlık Müdürlüğü'ne bağlı cezaevi doktorları 104 tutuklunun kontrollerini yaptı. Ardından öncelikli olarak durumu ağır olan tutuklular Devlet Hastanesi'ne sevk edildi.

Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde başlattığı ve tahliye edilmesinin ardından Mazıdağı ilçesindeki evinde sürdürdüğü eylemini sonlandıran Ekrem Yüş (45) de, diğer ilçelerde eylemlerini sürdüren 5 tutuklu ile Diyarbakır'a sevk edildi.

Tarsus T1 Kapalı Cezaevi’ndeki 25 tutuklu da tedavi için hastanelere kaldırıldı.

Van'daki 3 cezaevinde kalan 6'sı ölüm orucundaki toplam 307 tutuklunun sevki de sağlandı.

Siirt E Tipi Kapalı Cezaevi'nde açlık grevini sonlandıran eylemciler hastaneye sevk edilmek yerine, cezaevine götürülen doktorlar tarafından muayene edildi.

Patnos L Tipi Kapalı Cezaevi'ndeki 4 tutuklu, tedavi için hastaneye sevk edildi.

Tutuklu bulundukları cezaevlerinde tahliye edildikten sonra açlık grevlerini evlerinde sürdüren Sedat Akın (Batman), İsmet Yıldız, Sevican Yaşar, Salih Tekin, Bilal Özgezer, Mustafa Yıldız, Naime Çelik, Halef Yiğit (Mardin) ve Ahmet Öngün (Mardin), Diyarbakır’da iki ayrı özel hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı.

Öte yandan, "Leyla Güven ile başlayan ve 4 bini aşkın tutsak ile devam eden açlık grevi ve 30 tutsağın ölüm orucuna çevirdiği direniş, Öcalan'ın çağrısıyla sona erdi" açıklamasını yapan, HDP milletvekilleri Dersim Dağ, Tayip Temel ve Murat Sarısaç da hastaneye kaldırıldı.

Geçmiş yıllardaki açlık grevleri ve ölüm oruçlarında yaşamını yitirenler karşılıklı siyasi inatlaşmanın bedelini canlarıyla ödemişti. Bu kez öyle olmadı ve ölmeden ses vermek sonuç aldırdı.

Bu durum, uzun süredir yaşanan kaosun yarattığı olumsuzluklar arasında tek başına pozitif bir gelişme olarak tanımlanabilir…