Yananlardan mısın, yakanlardan mı?
2 Temmuz’u yaşamış ve Sivaslı olanlar bu soruyu iyi bilir…
“Alevi misin, Sünni mi?” demenin yeni şekliydi – ki orada hayatını kaybedenlerin tamamının Alevi olmamasına rağmen- Sünni olanlar, utangaç bir tavırla, “yakanlardan” diye cevap verirdi. Yüzlerce yıllık ayırım, toplumda böyle karşılık bulmuştu artık.

Yıllar boyu her 2 Temmuz’da o kareleri kanımız daha çok çekilerek, daha büyük bir kabus haliyle izledik. Her seferinde insanın insana neler yapabileceğini daha iyi gördük.

Zulüm bu toprakların demirbaşıydı sanki bir türlü söküp atamadığımız.

Hani Ortaçağ Avrupa filmlerinde yakılan, idam edilenleri izleyen, alkış tutan güruhu izlerken nasıl olur diye aklımızdan geçer ve bu cahilliğe içimizden isyan ederiz ya, ama iş kendi topraklarımıza ve üstelik bizden olmayanlara gelince binlerce bahanemiz hazırdır: “Kutsalımıza hakaret edilmiştir, genel ahlaka uyulmamıştır’’ vs.

Bu dünyada bir tek biz ve bizim gibi olanların yaşamaya hakkı vardır. Diğerleri lanetlidir ve yok edilmesi gereklidir.

Suriye savaşı sırasında İŞİD’in yaptıklarına hayretle bakanlar, kendi ülkelerindeki yanık insan eti kokusunu hiç duyuyorlar mı, yoksa uzaklar yakından daha mı net görünüyor?
Vicdan yükünü bu şekilde taşımak daha mı kolay?

Bizlerin başından itibaren söylediği gibi olayın kendiliğinden gelişen, hassas duyguları incinmiş bir grubun işi değil, devletin karanlık köşelerinde tezgahlanıp uygulandığı tanıklar ve dönemin kimi siyasilerince ortaya çıkarıldığında ise devletin ali menfaatleri bahanesine sığınıldı. Asıl olan ‘’Kutsal devletin’’ iyiliği ise gerisi teferruattı.Dönemin başbakanı ‘’Otelin etrafını saran vatandaşlarımıza hiçbir biçimde zarar gelmeiştir. Onlardan ölen ve yaralanan yoktur’’diyerek aslında cezalandırılması gereken güruha sahip çıkmış, göstermelik davalarda sanıkların avukatlıklarını yapanların bir kısmı daha sonra milletvekili olmuşlardı. Bütün bunlar dahi bize ‘’kutsal devletin’’ gerekirse kendi insanını nasıl gözden çıkardığının en acı örneklerinden birini gösterdi. Oysa insanı olmayan bir devlet çölleşmiş toprak parçasından başka neydi ki?

Bugünlerde Akdeniz’deki mültecileri kurtardığı için gözaltına alınan o kaptan kimbillir hangi ‘’kutsalların’’ aleyhine bir iş yapmıştır ki cezalandırılması istenmektedir.

‘’Zulüm bizdense ben bizden değilim’’ diyerek kendi devletinin zulmüne karşı çıkan Rachel Corrie kimler tarafından ve hangi kutsal dava uğruna öldürüldü?

Çocuklar ölmesin demek neden bir öğrtemenin özgürlüğüne mal oldu?

Dedim ya zulüm bu toprakların demirbaşıydı muktedirin elinde ve herkese iki yol düşüyordu ya insan olmayı başarıp yanmayı göze almak ya da zulmün bir parçası olup yakanlardan olmak.

Peki siz yananlardan mısınız? Yakanlardan mı?