Sakarya Barosu’nun hafta sonunda yapılacak genel kurulu için Başkan adaylığını açıklayan Reyhan Şahin, niçin aday olduğundan yargı bağımsızlığına, mesleğin sorunlarından hedeflerine kadar birçok konuda neler düşündüğünü anlattı.

-Neden adaysınız?

Neden adayım. Gerek ülkede gerek mesleğimizdeki sıkıntıları gördüğümde sorumluluk almak gerektiğini düşündüm. Gerçekten dayanışmanın, birliğin, bütünlüğün önem ifade ettiği bir zamanda deneyim ve sağduyuya ihtiyaç olduğunu düşündüğümden görev almam gerektiğini düşündüm. Birden fazla neden sayılabilir ama en önemli nedenler bunlar.

-Söyleminizde ve hazırladığınız kitapta siyaset üstü bir başkanlık vadediyorsunuz. Yargının ve hukukun bu kadar siyasallaştığının söylendiği bir dönemde bunu ne kadar gerçekçi buluyorsunuz? Bu soru ile beraber, aslında günümüzde yargının halini, hukuk sistemini biraz değerlendirmenizi istesem...

Bazı kelimeleri biz şablon olarak kullanıyoruz. Bunlardan bir tanesi de “yargı siyasallaşmasın”. Esas problem yargının siyasallaşmasından çok bir kurucu erk olarak yargının kendi siyasetinin olmaması. Yargı siyasetinden muhakkak güncel politik tartışmalarda taraf olmasını kastetmiyorum. Tüm politik tartışma ve konumların dışında bir hak ve adalet anlayışını, hukuk kültürünü oluşturmuş olması ifade etmek istediğim. Bu konuda bir standart oluşur, yargı sistemi kendisinin hukuk devletinin içindeki erk ve denge unsuru olduğunu bilir ise iktidar ve siyasal baskı kurumlarından bağımsız bir duruş sergileyebilir. Bizim destekleyip katkı sunmamız gereken bu.

Uzun bir meslek hayatım var. Yargının bağımsız ve tarafsız olması gerektiği mesleğe başladığımdan beri söylenir. Ama yargı hep taraflı ve bağımlı idi. Bunu dürüst olarak kabul etmemiz gerekiyor, bu şimdi olan bir şey değil. 1970’lerde, 1980’lerde, 90’larda yargının iktidarla evrildiği ve şablon ifade ile “siyasallaştığı” yadsınamaz bir gerçek. Bir sürü örneğini sayabiliriz. 70’lerdeki hukuk süreçlerinden yakın zamandaki Ergenekon ve Balyoz davalarına kadar görüyoruz ki, siyasal erkten etkilenen bir yargı sistemimiz var. Arzuladığımız, yargının tüm siyasi akımlardan etkilenmeden bağımsız pozisyonunu koruyabilmesi. Yargı güvencesi ve yargıç bağımsızlığı olmadıkça -ki bu koşullarda olmasını beklemek çok zor- pek çok yargıç ve savcının dosyalarından endişe ettiğini maalesef yaşayarak gözlüyoruz.

-Bir meslek örgütü olarak Baro’yu soracağım, ama ondan önce hak mücadelesinde Baro’yu nerede görüyorsunuz. Kimi zaman meslek mensuplarından bu konuda eleştiriler gelse de kendisine yasa ile de tanınmış bir hak savunuculuğu görevi de var. Bu konuda görüşlerinizi merak ediyorum.

Yasada Barolar kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütü olarak tanımlanıyor. Ama bizim yalnızca bir meslek örgütü olmadığımız da çok açık. Çünkü biz yargıdan tarafız, haktan, adaletten, hukuktan tarafız ve bağımsız savunmayı temsil ediyoruz. Yargının kurucu unsuruyuz. Kendimizi bu tanım içinde formatlamalıyız. Nerede bir hak ihlali varsa, nerede bir hukuksuzluk varsa baro orada kendini sorumlu hissetmeli ki bu kendisine zaten yasası ile verilmiş bir görev ve ödev. Bunu yapmak zorunluluğu var.

-Buradan meslek örgütü kısmına ve Baro’nun işleyişine dair sorular sormak istiyorum. Ben seçime yönelik hazırladığınız kitapçığa göz attığımda “etkin bir baro” vaaat ettiğinizi görüyorum. Biz, önceki dönem de kurum ve komisyonları ile aktif bir baro takip ettik. İlave olarak yapmak istediğiniz şeylerden ve kafanızdaki baro işleyişinden biraz bahseder misiniz?

Baro sadece baro başkanı ve yönetiminden ibaret bir kurum değil. Baro eğer tüm organ ve komisyonları ile etkin olabilirse işlevli bir kurum. Bu yüzden katılımcı bir yönetim anlayışı diyoruz, onun için dayanışma ve birlik diyoruz. Baro’nun her üyesi kendini sorumlu, görevli hissetmeli. Yalnızca baro seçimlerinde oy kullanmak yeterli değildir. O aidiyeti hissedebilmeli ve görev almaktan kaçınmamalı meslektaşlarımız. Organlar çalışırsa etkin ve güçlü bir baromuz olur, bunun içinde dayanışma ve birlik ruhu gerekli.

Baro’nun pek çok kurum ve organında stajımdan beri görev almış biriyim. Daha bugün bir üstatla sohbet ettik. Geçmişte Tekin Yaman, Raşit Abasıyanık gibi ben daha göreve başlamadan Baro Başkanlığı yapmış meslektaşlarımla ben bir stajyer olarak herhangi bir mevzuat ya da yasal değişiklik de baronun görüşü konusunda komisyonlarda çalıştım. Bu çok önemli bir gösterge. Birikim, deneyim önemli. Bunu harcama lüksümüz yok. Ama dinamizm de bir o kadar önemli. Bu yüzden diyorum ki 2 ayda bir eski baro başkanları ve genç avukatlar meclisi ile toplantı yapacağım.

-Dinamizm demişken genç avukatlarla ilgili birkaç şey sormak istiyorum. Sakarya Barosu da hızla büyüyen bir baro ve mesleğinde yeni çok sayıda Avukatı içinde barındırıyor. Mesleğe yeni başlayan avukatların yaşadıkları meslek ve ekonomik sorunlara dair son dönem çok fazla haber okuyoruz. Öyle ki geçen hafta hazin bir şekilde mesleğe başlamış bir genç avukatın ekonomik nedenlerle bunalıma girip intiharına şahit olduk. Mesleğe yeni başlayan avukatlar için bu geçiş sürecinde Baro olarak yapılabilecek bir şeyler var mı sizce? Bir de daha çok yeni Avukatları ilgilendiren bir soru sormak istiyorum, İşçi Avukatlık hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sondan başlayarak cevap vermeye çalışayım. Ne yazık ki böyle bir kavram karşımıza geldi, “İşçi Avukatlık”. Bizim mesleğimizin en karakteristik özelliği bağımsızlıktır. Ama günümüzde Avukatlıkta, yabancı şirket ortaklarının bile dahil olduğu tekelleşmelerin olduğunu görüyoruz. Hatta ekonomik getiri yaratacağı iddiası ile avukatların yeterince iş bulamamasından yararlanarak, günlük duruşmalara girilmesi gibi iş modelleri yaratılmaya çalışılıyor. Her ne kadar “bağlı çalışan avukat” gibi süslü tanımlarla ifade edilmek istense de durumun tanımı bal gibi işçi avukatlıktır. Tekelleşmiş avukatlık şirketlerine bağlı çalışmanın köle avukatlar yarattığını düşünüyor ve mesleğin özüne de aykırı buluyorum. Biz avukatların ancak ortaklıklar ile bürolar kurarak çalışmalarını savunmak zorundayız.

Meslekteki daralma ve işsizlik nedeni ile ülkemizde her meslek grubundan insanlar zor günler geçiriyor, öyle bir dönemden geçiyoruz ama işin bizi ilgilendiren kısmına gelerek yani mesleğe yeni başlamış meslektaşlarımın sorunlarına dair görüşlerimi aktarmaya çalışayım. Öncelikle ben her meslektaşımın sorununun ortak olduğuna ve avukatlığın genci, yaşlısı, kıdemlisinden, kıdemsizine bakılmaksızın ciddi meslek sorunları olduğunu düşünen biriyim. Ama artan Avukat sayısı meslek alanında yeni başlayanlar için bir daralmaya yol açıyor. Bu görmezden gelemeyeceğimiz bir gerçek. Yaşamına son veren meslektaşımızda gördüğümüz gibi, bir büro açılacak, dizayn edilecek, kirası düzenli ödenecek mesleğe yeni başlamış tüm arkadaşlarımız bu kaygılarla boğuşmak zorunda. Bu konuda göreve geldiğim takdirde Adli Yardım ve CMK görevlerinde meslekte 5 yılın altındaki meslektaşlarımıza pozitif ayrımcılık sağlamayı düşünüyorum. Mesleğe geçiş süreci ve ilk yılın zorluklarında meslektaşlarımızın istemedikleri işi kabul etmek zorunda kalmalarını engellemek, meslek itibarını korumak için bunun bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Para kaygısı ile istemedikleri davaları kabul etmemelerine yardımcı olabilmek için bunu çok önemsiyorum.

-Hazırladığınız kitapçıkta meslektaşlarınızın hayatını kolaylaştıracak çeşitli yeniliklerden bazı projelerinizden bahsetmişsiniz. Sosyal tesis, mesleki dayanışma merkezi benzeri projeler var. Biraz bunlardan bahseder misiniz?

Çok stresli bir mesleğimiz var. Sonuçta biz problem satın alıyoruz. İşimizi icra ederken meslektaşlarımızla ya karşı kürsülerde ya da baro odalarında bir aradayız. Yani aslında meslektaşlarımızla çok farklı yerlerde değiliz mesleğimizi icra ederken. Ama meslek dışında bu stresi ortak biçimde dağıtabileceğimiz bir fiziki alanımız yok. Mevcut binamızda böyle bir sosyal tesisi yaratamadık. Adliye donatımın orada iken şu an yıkılmış olan prefabrik binalarının bir tanesi sosyal tesis olarak kullanıyordu. Hepimiz orada toplanıp çayımızı, kahvemizi içip birlikte zaman geçiriyorduk. Sohbet ediyorduk. O birlikte zaman geçirme gerçekten dayanışma ve birlikte olma duygusunu da artırıyor. O yüzden öyle bir projem var ve temelinde iletişim ve dayanışma duygusu yatıyor.

-Staj eğitim merkezini sormak istiyorum. Şu an var mı?

Şu an iyi çalışan bir staj eğitim merkezimiz var. Oradaki arkadaşlarımız son derece özverili bir şekilde çalışıyorlar. Ama giderek artan sayı nedeniyle kapasiteyi zorluyor. O yüzden güzel çalışan şeyleri daha da güzel hala getirmek için beden dili, dilekçe yazma tekniği gibi konularda profesyonel destek de alarak staj eğitim merkezinde çalışan arkadaşlarımızla birlikte daha iyisini planlayabileceğimiz düşünüyorum.

-Baro’nun sabit gündemi Adliye binası. Baro Başkanı Zafer Bey yaptığı röportajdan içinde ukde kalan bir konu olarak bahsetti Adliye binasının yeri ve fiziki koşullarının değişmemesinden. Gerçi en son “içinden adalet çıksın da nasıl olursa olsun” noktasına geldik dedi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz.

Tabi içinden hukuk çıkması çok önemli. Bu bina yapılırken de ben yönetimdeydim sanırım, o zaman da karşı çıkmıştık. O zaman ki Başsavcıya da söylemiştik, “siz gideceksiniz, biz burada kalacağız” o nedenle itiraz ediyoruz diye. Önceleri Avukatlara uzak geliyor, ondan itiraz ediyorlar gibi algılandı. Halbuki değil. Biz zaten her yere gidiyoruz. İlçe adliyelerine de gidiyoruz. Şehir dışı adliyelere de gidiyoruz. Birincisi bir resmi daire kampüsünde bir resmi daire gibi projelendirilmiş bir adalet sarayı olmaz diyorduk, ayrıca yargının bağımsızlığını şekli olarak da etkileyen bir durum olduğunu söylüyorduk ki başka sorunlarda yaşadık. Burası Valilik Kampüsü, şuradan giremezsiniz le başlayan bir dizi sorun da yaşadık. Ama bizim asıl derdimiz bunlar değil, vatandaşın adliyeye erişimi idi. İlçelerden gelen, şehirden gelen insanlar birkaç araç değiştirmek zorunda kalıyordu. Bugün hem yargı mensupları, hem adliye çalışanları, hem avukatlar hem de vatandaşlar için çalışamaz hale gelmiş, kaos halinde bir bina var. Böyle bir binayı oraya yapmış olmanın anlamsızlığı görülmüş oldu.

Bugüne gelirsek bölge adliye mahkemesini yani avukatların vatandaşın yoğun kullanımının olmadığı bir binayı şehir merkezine yapmak, herkesin kullanacağı adliye binasını ise şehir merkezinden 20 km. uzağa yapmanın mantıksız. Bu herkesin görebileceği kadar net, açık bir şey. Adliye binası şehir merkezinde, vatandaşın kolayca ulaşabileceği bir yerde olmalı. Bunun için pek çok Baro başkanı döneminde, pek çok girişimde bulunuldu. Umarım en azından yer tahsisi ile ilgili sorunu aşarak önümüzdeki dönemi geçirebiliriz. Çünkü ülkenin ekonomik durumu düşünüldüğünde yapılabilmesini ben pek mümkün görmüyorum.

-Sakarya’da kadın hakları konusunda yaşanan sorunlar nelerdir? Kadınların hak arama konusunda sorunla karşılaşıyor mu?

Uzun yıllar kadın Hakları Merkezi Başkanlığı yaptığım ve çeşitli kadın derneklerinde de görev aldığım için bu alanda çok yazdık, çok konuştuk, çok söyledik. Kadınları hakları konusunda bilgilendirmek için de çok yoğun çaba harcadık. Ama en temel sorunumuz zaten toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve zihniyet dönüşümünün sağlanması. Bu alandaki çabalar ısrarla ve bıkmadan sürdürülürse yasal alt zeminleri zaten var. Ancak bu alandaki çalışmalarımı hep özel ve mahfuz tutacağım ama baro çalışmaları cinsiyet ayrımcılığı gözetmeksizn avukat mesleğine yönelik tüm sorunlar ve çözüm önerileri üzerine olacak.

-Baro içinde herhangi bir cinsiyet eşitsizliğine tanık oldunuz mu?

En azından kendi adıma böyle bir tanıklığım olmadı. Olursa mutlaka bu haksızlığa uğryan meslektaşımın yanıında olurum. Ancak önce kendi bakış açımızı böyle oturtmamız lazım. ‘’Bana haksızlık yapıldı, benim cinsiyetim nedeniyle böyle davranıldı’’ demek yerine mesleği eşit koşullarda yaptığın algısını ve statiğini kendi kafanda oturtman gerekiyor. Örneğin ben mesleğimi yaparken cinsiyetimi düşünmüyorum.

-Son sorumu sorarak bitirmek istiyorum. Önümüzdeki hafta baro seçimi var. Sizce meslektaşlarınız neden Reyhan Şahin’i tercih etmeli?

O sihirli cümleyi bilen varsa bana söylese de ben de size söyleyebilsem. Kendi adıma bir tek şunu söyleyebilirim. Deneyimim, birikimim ve çalışma azmim ve kararlılığım var. Tam zamanlı çalışabilirim. Burası benim için bir hizmet makamı. Meslektaşlarımın hayatlarında karşılaştıkları sıkıntılarda güçlü bir Sakarya Barosu’nun yanlarında ve kolayca ulaşılabilir olduğunu onlara hissettirmek için ve eğer mümkünse adalet ve hukuka hizmet etmek için adayım. Meslektaşlarımızla bu paydalarda buluştuğumuz takdirde beni tercih edeceklerini düşünüyorum.

Biz de medyayazar olarak size seçimlerde başarılar diyoruz. Umarız Sakarya Barosu ve şehrimiz için en iyisi olur.