Gencecik bir kadın yıllarca mücadele ettiği kansere yenildi, ama kendisinin de dediği gibi savaşarak kaybetti, teslim olmadı. Yaşadığı o zorlu süreçte hayata tutunmak için yaptıkları kendisi gibi aynı hastalığın pençesindeki pek çok insana ilham kaynağı oldu. O mücadelesi ile anılmayı hak ediyor. 

Sosyal medyada milyonlarca insan onu ve mücadelesini selamlayan paylaşımlarda bulundu. Belkide bir çok insan onu ölümü ile tanıdı ve  yaşadıklarını öğrendi. Ancak ne yazık ki bir de zavallılar güruhu var ki -aralarında kadınların da olması en can yakan kısmı- O’nun giydiği şortta dahi çıplaklık görebilecek kadar insan olma vasfını yitirmişler. Sizlere acımalı mı, yoksa nefret mi etmeli bilemiyorum.
Hayatınız boyunca hiç sevilmediniz mi?
Hiç kimse başınızı okşamadı mı?
Kendinizden bu nefretiniz niye?
Bu aşağılık kompleksi hepinizi, bir yaratığa dönüştürmüş durumda, en kötüsü de bunun farkında bile değilsiniz.
Neden kendinizden bu kadar utanıyorsunuz?
Bedeniniz sadece cinselliğin aracı mı sizin için?
Merak ediyorum siz şortu sadece kendinizi sergilemek için mi giyiyorsunuz? Dedim ya en acısı, bu sözleri söyleyenler arsında kadınların da olması. 

Hepimizin görüntülerini dehşetle izlediği Emine Bulut cinayetinden sonra tüm illerde olduğu gibi ilimizde de basın açıklamaları yapıldı. Bunlardan birinde haberi yapmak için beklerken yanımızdan geçen orta yaşlı bir kadının ‘’erkeklere iş bulsunlar, onlar da sinirlenip bu cinayetleri işlemesinler’’ dediğine şahit olmuştum. Yani cinayetlerin asıl nedeni erkeklerin işssiz kalması ve sinirli olması ölüme bir gerekçe bulmuş ve rahatlamıştık.  -bu durumda onlara iş sağlaması gereken kişi kadınlar olmadığına göre sorumlu kim yada kimlerse  bu cinayetlere yardım ve yataklık etmekte.- 

Yine aynı olay üzerinden pek çok nefret söylemi ile karşılaştık, Katile düzülen övgüleri duyduk. 

Onlara göre kendileri gibi olmayan herkes ölümü hak ediyor. Üstelik ölmesi de yetmiyor mutlaka arkasından kötü söz edip aşağılanması da gerek, yoksa nasıl tatmin olacaklar. 

Bu nasıl bir ruh halidir anlamam mümkün değil. Üstelik son dönemde hat safhaya çıkmış olmasına rağmen, bu cinnet hali topraklarımıza yabancı değil. Tarihi resmi yayınlar dışında başka kaynaklardan okursak, yakılan ağıtlara kulak verirsek,  ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

Bu topraklar; başı okşanmamış, yüreği soğuk bırakılmış çocukların ülkesi. Kalplerin ve sözlerin acı yakıcılığı da, kuyruğunu yiyen yılan gibi kendi sonumuzu hazırlamamız da bundan.

Yine de Pandoranın kutusundan en son çıkan umut ayakta tutuyor hepimizi.