Demirtaş’ın yeniden tutuklanması kararı ile ilgili bilgilerin paylaşımından önce bir konuşma yapan Diyarbakır Barosu eski başkanı Mehmet Emin Aktar, “Hukukun olmadığı yerde keyfiyet vardır” dedi. Mahsuni Karaman ise yeniden tutuklama kararı veren hakim ve savcılar hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti.

Toplantıya Demirtaş’ın avukatları Aygül Demirtaş Gökalp, Mehmet Emin Aktar, Mesut Beştaş ve Mahsuni Karaman katıldı. Avukatlar Diyarbakır Barosu Adli Yardım Hizmet Binası’nda basın toplantısı düzenledi.

‘KEŞKE ÇADIR DEVLETİ OLSAK’

Demirtaş hakkında yeniden tutuklanma kararının verilmesini eleştiren Aktar, “Hukuk içinde bir şey yürütüyorsa ve kitabına, kılıfına uyduruluyorsa, usule aykırı diye itiraz edebilirsiniz. Ama yapılan uygulama tamamen hukuk dışıysa bunun adı zorbalıktır. Tırnak içinde söylüyorum, adı ‘yargı’ denen bir hukuksuzluk mekanizmasıyla karşı karşıyayız ve bu saf kötülük hali hepimizi tehdit ediyor. Cumhuriyet savcıları, suç soruşturması yapmakla yetkilidirler. Soruşturmayı yaptıktan sonra birkaç karar verebilir, yetkisiz olduğunu söyleyebilir, görevsizlik kararı verebilir ya da suç görmez, dosya kapanır. Cumhuriyet savcısı bu konuda herhangi bir karar verdikten sonra aynı dosya üzerinden hiçbir yetkisi yoktur. Cuma günü yaşanan hukuk skandalında bu yaşandı. Daha önce Diyarbakır’a gönderdiği, Diyarbakır Savcılığı’nın birleştirdiği, Yüksekdağ hakkında da aynı şey geçerli, kapanmış bir soruşturma dosyasından hiçbir şüpheli olmadığı başka dosya üzerinden tutuklama istedi. Bunun tarifi yok. Bunca yıllık bir avukat olarak bunu tarif edemiyorum” şeklinde konuştu.

Aktar, eski cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel’in “Biz çadır devleti değiliz” sözlerini hatırlatarak, “Keşke çadır devleti olsaydık. Çadır devletinde hiç değilse töre vardır, töre uygulanır. Bugün hiçbir kurala bağlı olmayan bir iktidar, hiçbir kurala bağlı hissetmeyen bir yargı mekanizmasıyla karşı karşıyayız” dedi.

Daha sonra Demirtaş’ın avukatlarından Mahsuni Karaman, alınan kararla ilgili detayları paylaştı. Demirtaş’ın yaklaşık 3 yıldır Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde “siyasi rehine” olarak tutulduğunu belirten Karaman, “Sayın Demirtaş, Sayın Yüksekdağ ve milletvekili arkadaşlarını gerek tutuklanmaya götüren süreç, gerek tutuklanma şekil ve gerekçeleri, gerekse de bugüne kadarki yargılama süreçlerinde ortaya konulan siyasi ve yargısal pratik, mevcut tutulma halini ‘siyasi rehine’ olarak niteleme dışında bir seçenek bırakmamıştır. Nitekim tüm kamuoyunun algısı ve kabulü de bu yöndedir” ifadelerini kullandı.

‘SAVCILAR HÜKÜMET KOMİSERİ GİBİ’

Karaman, Demirtaş hakkında verilen tutuklama kararıyla ilgili şunları söyledi:

“18 Eylül 2019 tarihinde AİHM Büyük Daire’de yapılacak duruşma öncesi, AİHM Büyük Daire’den çıkacak kararı etkilemeye yönelik olarak Sayın Demirtaş, 2 Eylül 2019 tarihinde tutuklu olarak yargılandığı Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasından tahliye edilmişti. Ancak başka bir dosyadan kesinleşen 4 yıl 8 aylık cezası nedeniyle fiilen cezaevinden çıkamamıştı. AİHM Büyük Daire duruşmasından 2 gün sonra; tutuklu kalınan sürenin, kesinleşen mahkumiyet kararından mahsup edilmesi ve bu suretle Sayın Demirtaş’ın denetimli serbestlikle cezaevinden çıkmasını sağlama amacıyla yaptığımız başvurunun karara bağlandığı gün, emsaline hiç rastlamadığımız bir yargı skandalı ile karşı karşıya kaldık: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 20 Eylül 2019 tarihinde telefon ile Edirne Cezaevi Müdürlüğü’nü arayarak Sayın Demirtaş’ı SEGBİS odasında hazır etmelerini istemiştir.

Hangi amaçla şifahen çağrıldığını öğrenmek üzere SEGBİS odasına çıkan müvekkil, Savcının 6-8 Ekim olayları ve suç isnatları nedeniyle şüpheli olarak ifadesini almak istediğini öğrenmiştir. Sayın Demirtaş, suçlamaların kapsamı, cezaevinde oluşu, telefon ile çağrılmış olması ve Avukatlarının hazır olmaması gerekçesi ile daha sonra ve bizzat Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda beyanda bulunacağını belirtmiştir. Bunun üzerine ifade alma işlemine son verilmiştir. Aynı gün öğleden sonra ve yine telefonla Sayın Demirtaş’ın tutuklamaya sevk edildiği, Edirne Cezaevi’ne ve biz avukatlarına bildirilmiştir. Tutuklamaya sevk edilen ve Edirne Cezaevi’nde SEGBİS odasında tek başına hazır edilen müvekkil, burada beklediği sırada, Ankara Adliyesi koridorlarında Sayın Demirtaş’ı sorgulayacak ve tutuklayacak hakim arayışına girilmiştir."

‘SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIZ’

Karaman, bütün bunların karmaşık ve anlaşılması güç meseleler olduğunu ve bu karmaşıklığın yegâne nedeninin, siyasal iktidarın güncel politik ihtiyaçlarına göre, etkili bir muhalefet liderini yargı eliyle rehin tutma anlayışından ve yargıya müdahalesinden kaynaklandığını ifade etti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Demirtaş ile ilgili kararını açıkladığı 20 Kasım 2018 tarihinde Cumhurbaşkanının, ‘Bizi bağlamaz, karşı hamlemizi yapar işi bitiririz’ dediğini hatırlatan Karaman sözlerini şöyle bitirdi:

“Bu talimat doğrultusunda Sayın Demirtaş 14 gün içinde hükümlü hale getirilerek tahliyesi engellenmişti. Bugün paylaştığımız bu hukuk dışı uygulama ile Sayın Demirtaş’ın tutuklanmasının da yine aynı kaynaktan gelen ‘siyasi bir müdahale, hamle olduğu’, Cumhurbaşkanının karardan bir gün sonra Demirtaş ve Yüksekdağ’ı kastederek ‘bunları bırakamayız, şehitlerimiz bize hesap sorar’ beyanından anlaşılmıştır. Bu hukuk dışı yol yöntemlere başvurularak Demirtaş’ın rehineliğini daimi kılma hamlesi, Sayın Demirtaş’ın tahliye edilmesinin önlenmesini amaçlamaktadır. Buradan Adalet Bakanlığı ile Hakimler ve Savcılar Kuruluna sesleniyoruz: Ankara Cumhuriyet Başsavcısı, Soruşturma Savcısı ve tutuklama kararını veren Ankara 1. Sulh Ceza Hakimi hakkında derhal ve resen soruşturma başlatın. Yok hükmündeki bu kararı telafi edici çareler bulun. Aksi halde, sorumluluk makamında olanlar olarak, olmayan soruşturma dosyası üzerinden verilen bu tutuklama kararına karşı tutumsuzluğunuz Türkiye Yargısının tamamen yok olduğunun tescili olacaktır. Ayrıca tüm sorumlular hakkında tarafımızca da suç duyurusunda bulunacağını kamuoyunun bilgisine sunarız.” (DUVAR)