Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, bugün düzenlediği basın toplantısında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na aday olduğunu açıkladı. Anayasa ve İç Tüzük’te yer alan 'Siyasi parti grupları başkanlık için aday gösteremezler’ cümlesini hatırlatan Erkan Baş, grubu olan partilerin Meclis Başkanı adayı göstermesinin yasalara aykırı olduğunu hatırlatarak adaylığının, bu duruma bir şerh düşmek olarak değerlendirilebileceğini söyledi.

‘’Saray'ın değil halkın egemenliğini temsil etmek için adayım’’ diyen TİP Genel Başkanı, basın açıklamasına Sivas Katliamı’nın yıldönümünde, katliamda hayatını kaybedenleri anarak başladı.

Toplantının ardından baroları ele geçirmeye dönük iktidar tarafından getirilen teklifin komisyon toplantısına katılmak üzere, orada Türkiye’deki hukuk mücadelesinin en direngen topluluklarından avukatları ve onların örgütlerini savunmak adına bulunacaklarını söyleyen Erkan Baş, şunları söyledi:

‘HATALI YAKLAŞIMA KARŞI DOĞRUYU GÖSTERMEK İÇİN ADAY OLDUM’

‘’Türkiye Büyük Millet Meclisi 27. Yasama Dönemi’nin ikinci devresi için TBMM Başkanlığı seçim süreci başlamıştır. Bu süreç başlamadan önce grubu olan tüm partilerin adaylarını ilan ettikleri bir durumla karşı karşıyayız. Bu hatalı yaklaşıma karşı doğru olanı göstermek için TBMM Başkanlığı’na aday oldum. Bu vesileyle aday olma kararımızın nedenlerini hem kamuoyuyla, hem de oy kullanacak milletvekili arkadaşlarımızla paylaşmak istiyorum.

‘TÜRKİYE’DEKİ EN APOLİTİK SEÇİMLER TBMM BAŞKANLIĞI SEÇİMLERİDİR’

İlk söylenmesi gereken şey şudur: Başkanlık seçimi bir prosedür, basit bir oyun değildir. Parlamento siyasi bir organdır. Buradaki her milletvekili belli bir siyasi görüşe sahiptir, fakat herhalde Türkiye’deki en apolitik seçimler TBMM Başkanlığı seçimleridir.

Başkan adaylarının kendilerini anlatmalarına, görüş ve önerilerini, hedeflerini paylaşmalarına bile izin verilmeyen bir seçim süreci işletilmek istenmektedir.

Bu Türkiye’deki en küçük dernekte bile karşılaşılamayacak garip bir durumdur. Aslında zaten herkes partisinin adayına oy versin ve çoğunluk partisinin adayı seçilsin, bu seçim de bitsin anlayışının bir yansımasıdır.

Oysa doğru olan tüm adayların, adaylık gerekçelerini, TBMM çalışmalarına dair görüş ve önerilerini kamuoyuyla ve milletvekili arkadaşlarımızla paylaşmaları, milletvekili arkadaşlarımızın da buna göre oylarını kullanmalarıdır.

ERKAN BAŞ’TAN TÜM ADAYLARA ÇAĞRI

Bu yüzden ben öncelikle tüm adayları, parlamentonun Saray baskısı altında çalıştırılmasına karşı tavırlarını ilan etmeye, parlamentonun milyonlarca emekçinin, işçinin, gencin, kadınların sorunlarını gündemine alması için yapacakları çalışmaları paylaşmaya; TBMM’nin çoğunluk partisinin her istediğini hayata geçirdiği, muhalefet partilerinin hareket alanlarının daraltıldığı, grubu olmayan partilere mensup milletvekilleriyle bağımsız milletvekillerini yok sayan işleyişine dair yaklaşımlarını ortaya koymaya, tek tek her milletvekilinin halka karşı sorumluluklarını yerine getirebilmesi için, görevlerini en iyi biçimde yapmaları için bir düzenleme planları olup olmadığına ilişkin görüşlerini kamuoyu ile paylaşmaya davet ediyorum.

Bu yapılırsa tüm milletvekilleri de oylarını verirken bu yaklaşımlara göre karar verme olanağı bulurlar. Bu kapsamda kendi görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

‘SARAYIN DEĞİL, HALKIN EGEMENLİĞİNİ TEMSİL İÇİN ADAYIM ‘

İlk söylemek istediğim şey şudur: Sarayın değil, halkın egemenliğini temsil etmek için adayım. TBMM Başkan adaylığım öncelikle, 'tek adam’ rejimiyle tarihi ve güncel önemi ayaklar altına alınmaya çalışılan, egemenlik yetkisi devredilmek istenen Meclis’in yani halkın iradesini savunma çabası ve çağrısıdır.

Türkiye, Saray’lar, saraylılar tarafından yönetilebilecek bir ülke değildir.

23 Nisan vesilesiyle söylemiştim şimdi tekrar ediyorum: Adına meclis denilen ancak neredeyse bütün yetkileri elinden alınmış bu mekân bir mücadele alanıdır. Bugün, demokrasinin, özgürlüklerin, temel insan haklarının önündeki en büyük engel olan ‘tek adam’ rejimini kabul etmediğimizi en yalın şekilde göstermek için adayım ve halkın iradesine sadık olan vekillerinin oyuna talibim.

‘İŞÇİLER, EMEKÇİLER ADINA ADAYIM‘

İşçilerin, emekçilerin mücadelesi adına adayım. Parlamentomuz, maalesef, işçi sınıfına karşı saldırıların odağı haline gelmiştir. Yıllar boyu neredeyse istisnasız bir biçimde iktidarlar, Meclis’teki çoğunluklarını fırsat bilerek ve arkalarını dayadıkları patronları sevindirmek üzere işçilere, emekçilere hayatı zindan edecek kararlar almışlardır. Ancak Türkiye’nin, halkımızın yazgısı bu değildir, olmayacaktır.

Türkiye nüfusunun çok büyük bir çoğunluğunu oluşturan işçiler, emekçiler, alın teriyle geçinenler, işsizler hayatın her alanında olduğu gibi parlamentoda da seslerini yükseltmek zorundadır.

Bugün emekçilerin haklarını savunmak, onların gündemlerini Meclis’e taşımak, Meclis’in gündemine halkın damgasını vurması için adaylığımı koyuyorum.  Zenginlerin, saraylıların iktidarının panzehri emekçilerin öne çıkmasıdır. Emeğiyle geçinenler adına adaylığımı koyuyorum.

‘ANAYASA VE İÇ TÜZÜK İHLALLERİNE DUR DEMEK İÇİN ADAYIM’

Anayasa ve İç Tüzük ihlallerine dur demek için adayım. TBMM Başkanlık seçimini düzenleyen Anayasa’nın 94. ve İç Tüzük’ün 10. Maddesi’nde aynı biçimde yer alan bir cümleye dikkatinizi çekmek isterim: 'Siyasi parti grupları başkanlık için aday gösteremezler.’

Bu açık hükme rağmen hep birlikte izlediğimiz üzere grubu olan  partilerin tümü adaylarını ilan ettiler. Şimdi beklenen, her milletvekilinin oy verme gününde mensubu olduğu parti tarafından gösterilen adaya oy vermesi.

Açıkçası bu durum son zamanlarda Anayasa ve İç Tüzük’e, yasalara aykırı davranmanın normalleştirilmesinin bir örneğidir. Anayasa, İç Tüzük, yasalar, kuşku yok ki sürece göre, ihtiyaçlara göre değiştirilebilir ancak Anayasa ve İç Tüzük’ün ‘etrafından dolanmak’ ve milletvekillerine yakışan bir tavır değildir. Bunun normalleşmesine, kanıksanmasına izin veremeyiz. Adaylığımız, bu duruma bir şerh düşmek olarak değerlendirilebilir.

Her milletvekilinin seçildiği bölgeye dair sorumlululuk taşıması gerektiği açıktır ancak hiçbir milletvekili sadece seçildiği bölgeye, ya da kendisine oy verenlere karşı sorumlu değildir; tüm ülkeye karşı sorumludur. Aynı biçimde kuşkusuz üyesi olduğumuz siyasi partiler hepimiz için kıymetlidir, buradaki disiplin önemlidir ancak Anayasa ve İç Tüzük’te ilgili hükmün bulunmasının bir anlamı olmalıdır. Bu vurgu aynı zamanda teker teker milletvekillerine bir sorumluluk yüklemektedir. Meclis iradesine sahip çıkmak, güçlendirmek her milletvekilinin sorumluluğudur.

‘PARLAMENTONUN ÇOĞUNLUK BASKISIYLA EZİLMESİNE ENGEL OLMAK İÇİN ADAYIM’

Parlamentonun çoğunluk baskısıyla ezilmesine engel olmak için adayım. Bu dönem parlamentomuzun özgün bir yanı olduğunu hepimiz biliyoruz. Resmi adının ne olduğunda bile uzlaşılamayan bir 'tek adam’ rejimi, bir Saray rejimi inşa edilmek istenirken TBMM de bunun  basit bir enstrümanına dönüştürülmek isteniyor.

Saray’ın talimatlarına yasal kılıf giydirmek için kullanılmak istenilen TBMM’nin iradesi Saray tarafından teslim alınmış görünüyor. Zira geride kalan dönemde bu parlamentoda çoğunluk partisi ve ortağının isteği dışına maalesef hiç çıkılmadı.

TBMM’nin işleyişi çoğunluğu ve ondan sonra da grubu olan partileri temel alan bir yaklaşıma sahip. Oysa grubu olmayan partilere mensup milletvekilleri ve bağımsız milletvekilleri de halka karşı aynı derece sorumludur ve görevlerini yapmakla yükümlüdür.

‘TÜM MİLLETVEKİLLERİNİN OYLARINA TALİBİZ’

Geride kalan dönemde herkesin fark edebileceği üzere bu görev ve sorumluluklarımızı en iyi biçimde yerine getirebilmek için büyük bir çaba harcadık, büyük bir emek verdik. Fakat böyle bir derdi hiç olmayan, parlamento çoğunluğunu oluşturan AKP-MHP grupları, bırakın İç Tüzük’ü bu kapsamda düzenlemek, demokratikleşmek üzere adımlar atmayı, mevcut İç Tüzük’ü bile demokratik teamüllere göre işletmek istemediler, anti-demokratik yorumlarla yollarına devam ettiler.

şte bu yüzden tüm milletvekilerini bu haksızlığa karşı tavır almaya, buna karşı alınan tavra güç vermeye davet ediyoruz. Bu nedenle tüm milletvekillerinin oylarına talibiz ancak özellikle grubu olmayan partilerin üyelerine ve bağımsız milletvekilleri arkadaşlarımıza da bu 'yok saymaya’ karşı birlikte tutum alma çağrımızı iletmek istiyorum.

‘ADAYLIĞIMIZ GELECEĞE BİR KAPI AÇMA ÇABASIDIR’

Adaylığımız bir tavır almadır, bir vicdan yoklamasına çağrıdır, geleceğe bir kapı açma çabasıdır.

Düzenin aynı şekilde sürdürülmesi için çaba harcayanlar, ‘böyle gelmiş böyle gider’ diyenler   tarafından sıklıkla ‘hayalperest’ olmakla suçlandık, buna fazlasıyla alışkınız.

Elbette çok büyük hayallerimiz olduğunu saklamıyoruz, çünkü bize gerçek diye dayatılan halkımızın açlığa, yoksulluğu ise biz bunu ortadan kaldırmak için mücadele ediyoruz. Büyük bir çoğunluğu maalesef halktan tümüyle kopmuş, hatta doğrudan halkın karşısında konumlanmış siyasi partilere mensup milletvekillerinden oluşan bir parlamentoya emekçilerin, yoksulların, gençlerin ve kadınların sesini taşımaya, direnişini büyütmeye gelmiştik, bunun için çalışıyoruz. Bu kapsamda gelecek hafta gerçekleşecek seçimden, beklenenden farklı bir sonuç çıkmasını ummadığımızı da açıklıkla ifade edebiliriz.

‘PARLAMENTODAN FARKLI BİR SONUÇ ÇIKMASINI BEKLEMİYORUZ’

Geride kalan dönemde Saray’ın taleplerinin çoğunluk partisi tarafından zorla kabul ettirilmesi dışında, kendi öz iradesi ile hiçbir icraata imza atamayan bir parlamentodan farklı bir sonuç çıkmasını elbette beklemiyoruz. Ancak tek başımıza da olsak doğru bildiğimizi, inandığımızı yapmaktan geri durmayan bir mücadele geleneğini temsilen buradayız ve ‘biz bu oyunu bozarız’ diyerek aday oluyorum.

‘FARKLI SESLERİN DUYULMASINA OLANAK YARATMAK İÇİN ADAYIM’

Saray’a karşı parlamentonun iradesine sahip çıkmak gerektiğini düşünen, parlamentonun bir avuç tuzu kurunun ve iktidarın ihtiyaçlarına göre çalışan bir kurum olmasını kabul etmeyen;  halkın gerçek sorunlarının konuşulması ve çözüm üretilmesi için birlikte çalışmak gerektiğine inanan, çoğunluğun baskısıyla çalışan değil, tek tek her milletvekilinin görevini yapmasına olanak sağlayan, demokratik bir işleyişin egemen olacağı bir TBMM’nin gerekliliğine inanan, milletvekillerine parmak kaldırma makinesi muamelesi yapılmasına itiraz eden, grubu olmayan partilerin ve bağımsız vekillerin de söz hakları olması gerektiğini düşünen, Meclis itibar ve işlevini kendisine dert edinen tüm milletvekillerin oylarına talip olduğumuzu belirtiyor, farklı seslerin duyulmasına bir olanak yaratmak amacıyla adaylığımı ilan ediyorum.

‘ASLİ SORUMLULUĞUMUZ HALKA KARŞIDIR’

Halkın gerçek sorunlarının; açlığın, yoksulluğun, işsizliğin konuşulabilmesi ve çözüm üretilmesi, halkın meclisinin gerçekten halka ait olması için; emekçi halkımızın adalet, eşitlik, özgürlük, laiklik ve barış mücadelesinin parlamentoda da güçlenmesi için, Saray’a değil halka hesap veren, Saray’ı değil halkı dinleyen, Saray’dan değil halktan talimat alan bir Meclis için mücadeleyi büyüteceğiz.

Bu meclis halkındır, asli sorumluluğumuz da halka karşıdır. Alacağımız her oy, Meclis’in işlev ve itibarı konusunda Meclis içinden bir ses, bir mesaj olacağı umuduyla, durumu vicdanlara arz ediyoruz.''