Geçen gün, televizyonda 70’li yılların yerli filmlerinden birini izliyorduk… Eşim, “O zamanın kameramanları gerçek birer sanatçıymış… Ah bir de okumuş olsalarmış.” dedi. Gerçekten de çerçeve o kadar ölçülü, o kadar düzgündü ki… Bir yandan filmi izledik bir yandan da tartışmaya başladık. Yönetmenler için de geçerliydi bu saptama… Oyuncular için de… Özellikle karakter oyuncuları dediğimiz taşıyıcı oyuncularda o gücü göremiyoruz ne yazık ki. Ben, kamera arkasında iken, “portre oyuncu” denilen oyuncular vardı. Sadece fiziki güzellikleri/yakışıklılıklarıyla yer bulan. Gerçi zaman içerisinde onlar da eğitildiler, oyunculuğu öğrendiler… Zaten kendini geliştiremeyenler silinip gittiler piyasadan.

Oyuncularla oynamak…

Adlarını sıralamadıklarım olabilir, bağışlasınlar, ama sinemamıza bir Erol Taş, bir Kadir Savun, bir Hulusi Kentmen, bir Aliye Rona, bir Danyal Topatan, bir Adile Naşit, bir Cevat Kurtuluş gelmedi bir daha… Süleyman Turan da var, Cahide Sonku da… Diclehan Baban da, Dilaver Uyanık da… Yazdıkça aklıma geliyor… Hni bir elin parmaklarının sayısını geçer mi, bu günküler?

Tuba Deniz, Küre Yayınlarıarasından çıkan “Biraz Mağdur, Biraz Mağrur”da Türk Sinemasındaki Kahramanları ele alan yazıları derlemiş. Kişilerden çok karakterler belirleyici. Bu, gerçekten çok önemli… Sinemamızın birikimi ve geleceğe yönelmesi anlamında rehberlik edebilecek önemli ipuçları içeriyor.

Mütevazı bir kaynak

Tuba Deniz; hepsi çok genç, hepsi çalışkan ve sinema sevdalısı Ayşe Adlı, Barış Saydam, Havva Yılmaz, Hilal Turan, Hüseyin Etil, Koray Sevindi, Mesut Bostan, Metin Demir, Nur Şeyda Koç, Nuray Hilal Tuğan, Yasin Aydınlık ve Yusuf Civelek’e sinema kahramanlarını irdelemeleri için bir fırsat tanımış. O kadar dolu, o kadar önemli, o kadar güçlü bir çalışma çıkmış ki ortaya… Bir sinemacı için başucu kitabı diyebiliriz. Karakter analizlerine en çok senaristlerin ihtiyacı var, yönetmenlerinse daha da çok… Bana kalsa kameramanlar da karakterleri tanımalı ki, resmi ona göre yapsın ve/veya yönetmenine destek olsun. Oyuncular için de bilinmesi gereken bir şey karakter; canlandırdığı karakteri tanımaksızın nasıl başarılı olabilsin ki! Buna da bağlı olarak film eleştirmenlerinin de okuması, yorumlamada çok işlerine yarayacaktır.

İyi veya kötü değil, gerçek…

Bir gazeteciye röportaj verirken “hüngür hüngür ağlarken birden kahkahalarla gül” demiştim Erol Taş’a… Gazetecinin eli ayağı birbirine karışmıştı, ne diyeceğini unutmuştu. Biz de Erol Ağabey’le (çiçekler çelenk örsün başucunda) göz kırpmıştık birbirimize. Sonra da o duyguları nasıl verdiğini anlatmıştı, neleri düşünerek ağladığını, neleri aklına getirerek güldüğünü…

Karakterler yapışıp kalıyor oyuncuların üzerlerine. Herkes işin kolayına kaçınca, bir oyuncu bir karakter yaratmada başarılıysa o tür rolden başka bir şey gelmiyor. “Biraz Mağrur, Biraz Mağdur”da yazarlar; politik, kültürel ve sosyoekonomik çerçevede, sinemadaki kahraman karakterleri, ülkenin gidişatına göre değişimi de gözeterek ele alıyor. Bunun bir ilk adım olması dileğiyle…

Türk Sinemasında Kahramanlar, Biraz Mağrur Biraz Mağdur, Editör Tuba Deniz, Küre Yayınları, 2017, 272 s.
(Sadibey.com'da yayımlanmıştır)