Silivri’deki İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Gezi Parkı davasının ikinci gününde, savunmaların alınmasına devam ediliyor. Davanın bugünkü oturumu, Avukat Can Atalay’ın mahkeme beyanıyla başladı.  Savunmasında, iddianamenin yamalı bir bohça gibi olduğunu belirten Atalay “Bir avuç rantiyecinin menfaati için kentlerimizin, doğal varlıklarımızın yağmalanmasına, geleceğimizin karartılmasına karşı çıkmak, kamuoyu yaratmak ve dayanışma ağları kurmak görevimizin bir parçasıdır” dedi. Davanın ikinci gününde savunmaların ardından mütalaasını veren savcı tutuklu sanıkların tutukluluğunun devamını istedi. Verilen aranın ardından mahkeme Yiğit Aksakoğlu’nun tahliyesine, Osman Kavala’nın tutukluluğu devamına karar verdi.

Davada, tutuklu Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu’yla birlikte 16 kişi için “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis isteniyor.

ATALAY: 25., 28., 33. MADDEYİ KONUŞMAYACAK MIYIZ?

Can Atalay, duruşmada yaptığı savunmada özetle şunları söyledi:

En sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Bu iddianame esas olarak Türkiye tarihinin, topraklarının en onurlu toplumsal olaylarından birini karalama çabasının en güncel örneği. Bu iddianame uzun yıllar boyunca siyasi ve toplumsal hayatı, ceza yargılamasının basit bir aracı haline getiren bir örnektir, yamalı bir bohçadır.

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın anayasal düzenden ne anladığını anlamadık. Savcılık, anayasal düzenden sadece Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 8. Maddesi’ni anlıyor. İddianame, anayasal düzenin diğer unsurlarıyla ilgilenmediği gibi hükümetin yükümlülükleriyle de ilgilenmemiş ve hiçbir şey dememiştir. Anayasal düzenden bahsederken 25. maddeyi, 28. maddeyi 33. maddeyi konuşmayacak mıyız? (25. madde: Düşünce, vicdan ve kanaat hürriyeti… 28. madde: Basın hürdür, sansür edilemez… 33. madde: Dernek kurma hürriyeti.) Anayasal düzenden bahsederken herkesin izin almaksızın gösteri düzenlemekten, konut hakkından, sağlıklı çevre hakkından, sosyal güvenlik hakkından bahsetmeyecek miyiz? Mücella Yapıcı’nın neredeyse tüm ömrü kültür ve tabiat varlıklarını korumakla geçti.

İddianame eksiktir, yamalı bohçadır, esaslı bir yöntem sorununa sahiptir. Böylesi bir iddianamede, savcılık bizler için ağırlaştırılmış müebbet istiyor. Ama kendi tezinde cebir ve şiddet unsuru o kadar zayıf ki Türkiye’nin dört bir yanında kırılan camı çerçeveyi, öldürülen hayvanları bizim hanemize yazıyor. Bize bu cebir ve şiddet unsurunu oluşturmak için sıraladıklarından ortaya karışık 30-50 yıl verseniz, kimimiz çok yaşlılıkta cezaevinden çıkarız ya da hiç çıkamayız.

Dünkü yumuşak tavrınız, bu iddianamenin ağırlığını ortadan kaldırmıyor. Burada toplumsal hayata müdahale için yargının araçlaştırılmasını izliyoruz. Bunu Fethullahçı çetenin AKP ile nasıl yaptığını biliyorum. Karşı karşıya kaldığımız tehlikenin farkındayım. Ağırlaştırılmış müebbet isteyen bir savcı, hukuk fakültesi mezunuysa TMK7/2’nin unsurları oluşmamışken bize, Taksim Dayanışmasına ağırlaştırılmış müebbet isteyemez. İddianamede bir tane TMK7/e oluşmuştur diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Tek bir örnek gösteremezsiniz.

NASIL BAŞLADI?

Mücella Yapıcı beraat etti. 2911’den beraat etti. Ama sizin şunu tartışmanız gerek: Nasıl başladı? 27 Mayıs’ta, 31 Mayıs’ta nasıl başladı? O günden beri 2911 ihlal edildi mi? Suçun nitelikli halleri oluştu mu? Oluşmadı! Çünkü yapılan inşaat yasak! İmar planına aykırı!

Yayalaştırma projesi diyorlar, yaya kaldırımı yapmayı unutuyorlar. Bir gece İstanbul BBŞ taşeron kardeşlerimizle oradaki ağaçları sökmeye çalışıyorlar. 28 Mayıs sabahı, kim olduğu belli olmayan 50 erkek, herkesin üzerine hücum ediyor, insanlar onlara itiraz ediyor. Elektrik tesisatı kopuyor. Bunların hiçbirinden bahis yok. Taşeron işçilerin ardından insanların üzerine taarruz eden kolluk kuvvetlerinden bahis yok ama bize 2911’den ceza istiyor.

Gezi isyanında yer alan milyonları oranın buranın fonlarıyla sokağa dökülmüş suçlular olarak göstermek kimsenin haddi değildir. Gezi, böyle kirletilemez. Taksim Dayanışması’nın, ‘Gelin İstanbul’un kent merkezindeki son müşterek kamusal yeşil alana son afet sonrası toplanma alanına sahip çıkalım’ çağrısının karşılık bulmasıdır. Biz bunu ilk kez de yapmadık. TEKEL dayanışması, Haydarpaşa dayanışması, Kuzey Ormanlarına, AKM’ye sahip çıkışımız… Başka şehirlerde de gün gün yapıyoruz. Bunlar suç olabilir mi? Gezi direnişi inşa ne itiraz hakkının kullanımıdır. Biz bir imar planına itiraz ettik ama sorun salt teknik bir mesele değildir. Gezi bir itiraz alanıdır. Kendi kaderimiz üzerinde söz söylememize engel olan her şeye karşı itirazımızın dillendirildiği yerdir Taksim Gezisi Direnişi. Savcı benim Gezi’de yediğim yalancı dolmaları Osman Kavala’nın finanse ettiğini söylüyor. İddianame Fetulahçı yalancılığının, AKP+Cemaat suç ortaklığının kendisidir. Gezi’de zulüm yapan, 15 Temmuz’da tankın içinden çıkan polis müdürü Mithat Aynacı’nın savunmasıdır iddianameniz.

YURTTAŞLAR SESLERİNİ DUYURMAYA ÇALIŞTI

Gazeteler, radyolar, televizyonlar seslerine kapalı olduğu için yurttaşlar parkları, sokakları, meydanları bir megafon eylemişler ve seslerini duyurmaya çalışmışlardır. Bu yüzden hakkımızda ağırlaştırılmış müebbet isteniyor. Murat Pabuç’un ifadesi nasıl alınmış? Nereden çıktı? Sözüne itibar edilmemesi gerektiğini kendi açıkladı. Ama savcının tanığı. Fon kullanmak suç değil. Adaleti tesis etmek üzere savcılarınızın da içinde bulunduğu çalışmaları da AB fonluyor. Gezi direnişi faşizme karşıdır. Antifaşisttir. Emperyalizme karşıdır. Hiçbir yabancı oyunu ile ‘komplo’ ile izah edilemez.

İddianamede Berkinimizin cenazesinde bulunmamızdan söz ediliyor ama bir çocuğun öldürülmesinin sorumluları ayan beyan ortadayken kimsenin hâlâ tek bir gün bile ceza almamasından bahsetmiyor. İddianamede çeşitli tarihlere dair birçok şey söyleniyor ama 1 Haziran’da Ankara’da Ethem Sarısülük’ün, 3 Haziran’da İstanbul’da Mehmet Ayvalıtaş ve Antakya’da Abdullah Cömert’in öldürülmesini unutturmak istiyor. Çocuğunun acısıyla günden güne eriyerek ölen Fadime Ayvalıtaş’tan, Fırat’ın öte yakasında katledilen Medeni Yıldırım’dan da bahsetmiyor iddianame. Ali İsmail Korkmaz’ı düşlerimizden çıkarmaya çalışan iddianameniz Mevlüt Saldoğan isimli katili ise Gezi davasının zarar göreni, müştekisi olarak yutturmaya çalışıyor. Memleketin ağacına sahip çıkmak, tarım topraklarının tarumar edilmesine itiraz etmek, akarsularının gasp edilmesine karşı çıkmak, işçilerin ölüm koşullarında çalışmasına karşı direnmek, kaçak cemaat yurtlarında çocuklarımızın öldürülmesinin peşini bırakmamak esas yurtseverliktir.

KAVALA: SUÇLAMALAR FANTASTİK

Duruşmanın dünkü ilk oturumunda Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater ve Ali Hakan Altınay savunma yaptı.

Osman Kavala, suçlamaların mantığa aykırı olduğunu belirterek, “Haysiyet kırıcı, fantastik bir iddianame ile karşı karşıyayız” demişti. Yiğit Aksakoğlu da “İddianamede doğru olan tek şey sayfa numaraları” diye konuşmuştu.

Mücella Yapıcı ise aynı gerekçeyle daha önce de yargılandığını ve beraat ettiğini belirtirken, Çiğdem Mater, çekmediği filmin çekmiş gibi iddianamede yer aldığına dikkat çekmişti.

16 KİŞİ YARGILANIYOR

Taksim Gezi Parkı’nda AVM ve kışla yapmak için 2013 yılının mayıs ayı sonunda ağaçların kesilmesiyle başlayan eylemler, hükümet sert ve suçlayıcı tutumu üzerine Türkiye geneline yayılmıştı. Gezi eylemlerinin üzerinden 6 yıl geçtikten sonra 16 kişi hakkında, ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis talebiyle dava açıldı. İddianamede, bazı sanıklar hakkında ayrıca ‘mala zarar verme, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması, ibadethane ve mezarlıklara zarar verme, ateşli silahlar kanuna muhalefet, nitelikli yağma ve nitelikli yaralama’ iddialarından ek cezalar isteniyor.

İddianamede, sanıkların 2011 yılından itibaren Gezi direnişini yönlendirmeye başladığı öne sürülüyor. Yine Gezi direnişinin finansmanını ve koordinasyonunu sağlamak suçlamaları yöneltiliyor. Davada dönemin bakanlar kurulu üyeleri ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu 746 müşteki yer aldı.

Osman Kavala ve Yiğit Aksak’ın tutuklu olduğu Gezi Davası’nda yargılananların isimleri şöyle:

Osman Kavala

Ali Hakan Altınay

Ayşe Mücella Yapıcı

Ayşe Pınar Alabora

Can Dündar

Çiğdem Mater Utku

Gökçe Yılmaz

Handan Meltem Arıkan

Hanzade Hikmet Germiyanoğlu

İnanç Ekmekci

Memet Ali Alabora

Mine Özerden

Şerafettin Can Atalay

Tayfun Kahraman

Yiğit Aksakoğlu

Yiğit Ali Ekmekçi

Memet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Gökçe Yılmaz Handan, Meltem Arıkan Hanzade ve Hikmet Germiyanoğlu hakkında ise yakalama kararı var.

SAVCI KAVALA VE AKSAKOĞLU’NUN TUTUKLULUĞUNUN DEVAMINI İSTEDİ

Avukat Turgut Kazan’ın savunmasının ardından mütalaasını veren savcı, Almanya’da bulunan ve savunması alınamayan İnanç Ekmekçi’nin savunmasının istinabe yoluyla alınmasını talep etti.

Savcı ayrıca tutuklu hak savunucusu Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu’nun, üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyetinin dikkate alınarak tutukluluk hallerinin devamını istedi. Savcının mütalaasının ardından duruşmaya 30 dakika ara verildi. Aranın ardından mahkeme Yiğit Aksakoğlu tahliye edilmesine, Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına hükmetti.