Anne Eylem Şen Yazıcı, Öykü Arin için yapılan kampanyasında toplanan kan örneklerinin doku eşleşmesi işlemlerinin neden yavaş yapıldığını soran ve konuyu TBB'de gündeme getiren HDP Milletvekili Oya Ersoy'a teşekkür ettiği  mesajında şunları söyledi:

"Öykü Arin yarı uyumlu nakil oldu.Fakat kampanya bitmedi ve toplanan 150 bini aşkın kök hücre bağışının akıbetinin takibi hala çok önemli.JMML tekrar edebilen bir hastalık.Ayrıca 4000 nakil bekleyen öykü var!"

"Doku eşleşmesi neden yavaş yapılıyor?”

HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından cevaplandırılması talebiyle verdiği soru önergesi ile Öykü Arin için yapılan kök hücre kampanyasında toplanan 150 binden fazla kan örneğinin doku eşleşmesi işlemlerinin neden yavaş yapıldığını sordu.

3,5 yaşındaki Öykü Arin ve daha birçok çocuğun, kamuoyunda ‘kan kanseri’ olarak da bilinen lösemi hastası olup, yaşama tutunma mücadelesi verdiğini belirten Ersoy; “Lösemi hastalığının tedavisinde tıp biliminin öngördüğü başlıca rasyonel yöntem ise bilindiği üzere kemik iliği/kök hücre naklidir. Bu tedavi yönteminin başarısı ise, çok sayıda gönüllü vericiden alınacak kan örnekleri ile oluşturulacak bir veri havuzunda uygun doku eşlemesinin sağlanmasını zorunlu kılmaktadır” dedi.

Doku eşleşmesi sonuçlarını bekleyen hastaların beyanı ve yakınmalarının dikkate alındığında; doku eşleşmesi işlemlerinin yeterli bir hızla gerçekleştirilemediğinin görüldüğünü vurgulayan Ersoy şunları söyledi:

“Nitekim Nisan ayı başında basın-yayın organlarında yer alan haberlere göre; Öykü Arin nezdinde başlatılan toplumsal duyarlılık ve çaba sonucu, hem Öykü hem de diğer hastalarımız için umut olmak adına 150 binden fazla insanımız gönüllü olarak kan örneği vermiş; ancak geçen zaman diliminde, Sağlık Bakanlığı bünyesinde ve TÜRKKÖK sisteminde yalnızca 15-20 bin bağışçı nezdinde gerekli doku eşleşmesi işlemlerinin yapılabildiği; diğer bir ifade ile halen 130 bin civarında işlenmemiş kan örneğinin bulunduğu ifade edilmiştir.”

Yaşam hakkı ve sağlık hakkının, Anayasa ve uluslararası hukuk belgeleri ile tanınmış ve güvenceye alınmış bulunan en temel insan haklarından olduğunun altını çizen Ersoy; “Nitekim Anayasa m. 56 gereği herkes, sağlıklı yaşama hakkına sahiptir ve Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlü kılınmıştır. Öte yandan Anayasa m. 41 gereği Devlet, özellikle çocukların korunması için gerekli tedbirleri almakla yükümlü tutulmuştur. Anayasa m. 5 gereği; kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak; Devletin temel amaç ve görevleri arasında yer almaktadır” dedi.

ERSOY’UN CEVAPLANDIRILMASINI İSTEDİĞİ SORULAR

Türkiye’de doku eşleşmesi işlemlerinin yapılabildiği kaç adet doku tipleme laboratuvarı bulunmaktadır? Bunların kaçı kamuya, kaçı özel sektöre aittir?

Türkiye’de TÜRKKÖK sistemi kapsamında doku eşleşmesi işlemlerinin yapıldığı doku tipleme laboratuvarı bulunan özel kuruluşlar nelerdir?

Türkiye’de doku eşleşmesi işlemlerinin yapılabildiği doku tipleme laboratuvarının günlük, aylık ve yıllık işlem sayıları nelerdir? Bu sayılarında kamu ve özel sektöre dağılımı nedir?

Türkiye’de mevcut doku tipleme laboratuvarının sayısı, aynı zamanda bu alanda istihdam edilen uzman personel ile teknik araç ve gereçler, hastalarının ihtiyaçlarına ve tedavisine istenen zaman ve nitelikte yanıt verme noktasında yeterli midir?

Bakanlığınızın ülkemizde bu alanda mevcut olan birimleri ve personeli arttırma yolunda bir hedefi var mıdır?

Türkiye’de doku tipleme işlemlerine bakanlığınız bütçesinden ayrılan pay ve bu kapsamdaki işlemlerin yıl ve ay bazında maliyeti nedir? Özel sektöre bu kapsamda ödenen miktar nedir?

Bakanlığınız yurtdışındaki sağlık kuruluşlarından da doku eşleşmesi işlemlerine yönelik hizmet almakta mıdır? Eğer bu yolda bir hizmet alınıyorsa, bu hangi ülke ve sağlık kuruluşlarından alınmaktadır ve bunun maliyeti nedir?

Türkiye’de doku tipleme işlemlerine yönelik sağlık politikalarının oluşturulmasında, planlanmasında ve uygulamada; üniversitelerin, sağlık meslek örgütlerinin ve ilgili sivil toplum kuruluşları ile bu alanda çalışan bilim insanlarının katkı ve katılımı alınmakta mıdır? Planlama ve uygulamada bütün bu öznelerin de yer aldığı katılımcı ve şeffaf bir yapının kurulduğu söylenebilir mi?