Bu paragraflar genele dair yazılmıştır. İstisnalar kaideyi bozmaz ve o istisnalara yürekten teşekkürler. Çok çalıştılar, çok çabaladılar… Yine o istisnaları istisna olmaktan çıkarmak da boynumuz borcu olsun.

Politik anlamda Muharrem İnce çok başarılıydı. Yapılmaya cesaret bile edilemeyeni yaptı.

24 Haziran gecesi performansı ise kötüydü. Belki moral bozukluğu, belki yorgunluk… Komplo teorileri…(varsa eğer şimdilik) onları dikkate alamayız.

Meclis dağılımında HDP’nin aldığı oylar sayesinde AKP çoğunluğu alamadı. AKP-MHP koalisyonu anayasayı değiştirebilecek düzeyde değil.

Haliyle karalar bağlayacak halimiz yok.

MHP kilit rol oynadı. Açıkçası bu kadar Saray güdümüne karşı oyları %7-8 dolaylarında kalır diye düşünmüştüm. Daha fazlası bu yazının meramını aşar. Önemli bir konu ve kesinlikle sosyolojik bir değerlendirmeyi hakkediyor.

İyi Parti, CHP’den kayda değer bir oy aldı.

***

KK, Adalet Yürüyüşü başlatarak çok iyi etmiş, tarihe bile geçmişti. Ama Adalet Kurultay’ı ile tüm o gazı alıp, eritti. O süreç dâhilinde bir şeyi garanti etmişti; koltuğunu. Bu sonuçlardan sonra o da garanti değildir artık.

CHP kitlesinde cahil kesim çok fazla. Cehalet kavramı ekonomik gelirle değil kültürel olarak ölçülen bir şey. Bilhassa üniversitede veya geçmişinde solculuk yapmış ama şimdi kemikten CHP’li olan kesimde kibirli bir cehalet var. Sorgusuz-sualsiz bir adanmışlık.

Bu söz konusu kesim güya teknolojiyle alakalı. Aslında değil. 270 kişilik bir WA grubunda birisi “oylar İnce’ye dimi” diye yazınca 50 tane “T A M A M” diye cevap verilmesinden belli. Kime propaganda yapıyor sanıyorsunuz. Telefonlar zırt pırt bildirim alıyor, şarj yiyor, zaman alıyor, cabası.

Cehalete faydası olur ama aydınlanmacılığa işlemiyor işte. Hatta aydınlanmacılıktan yiyor.

Adil Seçim uygulaması fiyasko.

Müşahit örgütlenmesi çoğu yerde başarısız. Suruç’la özel ilgilendiler -o ayrı-. Bunun sebebi gözlemlediğim ve aldığım bilgiler kadarıyla yalnızca işi düştüğünde örgütüne uğrayan partililer ile yalnızca işi düştüğünde partilileri ile ilişki kurmaya çalışan yönetici klikten, bu iki olgunun yarattığı samimiyetsiz durumdan kaynaklanıyor.

CHP sözcüleri de fiyasko. Bana düşmez ama, benim partimde olsa istifa etmeleri yoksa ihraç edilmeleri için çabalardım. Manipülasyonun allahlını yaptılar. Eğer bilgisizlik değilse düpedüz yalancılıktı, o ekranlardan izlediklerimiz.

Çok yüklendim CHP’ye… Ama başta ben ve benim gibiler tahammül etti, değil mi… Üstelik hep dayanışma da dayanışma dersek eleştiri disiplininden de koparız. Bu çok tehlikeli. Yine de yazının ilk paragrafına hatırlatma yapayım o zaman.

Değerli gördüğüm korkunç bir söz var; Nazilerin bürokratları dönemin en mükemmelleriydi. Doktorları en iyi doktorlar, mühendisleri en iyi mühendisleriydi.

***

Halk olarak tez canlıyız. Kendisinin 10-15 kişilik, kale aldığı akil insan çevresinin değerlendirmelerinden aşırı etkilenen, oradan aldığı bilgilerle kendini göklerde veya yerin dibinde hisseden milyonlar var. (Bundan devrimci durumda faydalanabilir miyiz acaba?)

Anadolu Ajansı Saraycıdır, evet. Ama AA o verileri YSK’dan değil, birebir tutanaklardan alıyor. Haliyle çok daha hızlı sonuç belirtebiliyor.

Tayyip Erdoğan’ın başlarda 70 puan bantlarında görünmesi de az seçmen sayısı olan sandıkların daha erken bitmesi ve sonuçların diğer sandıklara nazaran erken gelmesinden kaynaklanıyor. Evet, taşralarda, köylerde Saray Rejimi taraftarları (çelişik gibi ama aslında değil) güçlü.

AA manipülasyon yapmıyor mu… Evet, yapıyor. Ama gerçekleri mazeret uydurarak da örtmeyelim.

Başarılı olduk da sonuçları altın tepside onlara mı verdik, yoooo… O zaman kazanamadık diye tüm suçu karşı tarafın manipülasyon ve hırsızlığına indirgemek anlamsız. 16 Nisan gibi değildi bu.

Türkiye’de merkez sağ diye bir kavram kalmamıştır. Demokrat Parti falan zaten yıllardır dipteydi de Saadet’in bu kadar düşükte kalması bunun esaslı göstergesi. Benim sandığımdan bile çokça “1 Saadet’e 1 Tayyip’e” pusulalar çıktı.

***

Boykot seçeneği en başında son derece yakıcıydı. Düşünsenize seçimin kuralları değişiyor, hukuksuzluklar yasalaşıyor. Her şeyi kendileri belirliyor. Düşünsenize KHK’larla ülke yönetiliyor, OHAL utanmadan hala var. Düşünsenize 6 milyonun oyunu almış on binlerce kişi ve en önemli figürleri hapiste, dahası hapisten seçim çalışması yapıyor. Süreç içinde seçim çalışması ayağına insanlar öldürülüyor… Daha ne olabilir bu seçimi gayrı meşru ilan etmek için.

Boykot çıkışı tutmalıydı, tutmadı. Üstüne üstlük yüzde 87 katılım çok yüksek. İnsanlar seçimle değişebileceğine dair umutlandılar. Bunu kibirle hor görmek anlamsız. Boykot fikri en başta tutmadığı için de bu tutumu daha sonra almak, sürdürmek saçma olurdu. Buradan hareketle kitleleri sistem karşıtlığına çekecek politik argüman ve araçları yaratmak gerekirdi. Ama senle, ama başkasıyla, ama severek ama istemeyerek oldu. Umut yeşerdi, yetmedi.

***

Saray tabanı son derece sert. Tüm çelişki ve çıkar çatışmalarına rağmen bir arada duruyorlar. Bizlerdeki en büyük eksik bu. Bir arada durmayı devede kulak çıkar çatışmamıza rağmen beceremiyoruz. Kibir bu.

Bence birikim yerinde. Ülke solunun niceliğinden bağımsız olarak çok gelişkin olduğunu düşünüyorum. Her konuda fikri var. O kadar var ki, bir türlü yan yana duramıyor işte.

Türkiye’de toplumsal hareketlilik çok dinamik. Ama toplumsal örgütlülük de bir o kadar az ve zayıf.

***

Muhalefette kalan ya ehlileşir ya marjinalleşir. Gerçek kimlik iktidar olunca ortaya çıkar. İktidar düşmanlığı yapmıyorum, anarşist değilim. Bilakis sosyalist iktidarcıyım.

Aritmetik hesaplardan haricen yazıyorum; CHP tabanından HDP’ye öyle düşünüldüğü kadar oy geçmemiştir. Zaten baraj dolayısıyla azımsanmayacak sosyalizan oy emaneten CHP’de toplanıyordu yıllardır. Bu emanet oylar şimdi HDP’ye geçmiştir. Bu demek değildir ki sosyal-demokrat oylar da HDP’ye geçmemiş. Geçti tabi, ancak Selahattin Demirtaş/HDP oyu kıyaslaması doğru değil.

Dahası CHP’nin sağcı bir ittifak yapması, içindeki solcuların HDP’ye gönül rahatlığı ile oy vermesine imkân tanıdı.

Eksikliğine rağmen İnce, CHP’den çok daha solda konumlanması sebebiyle, partisinin yüzde 8 fazlasında oy aldı. Yüzünü sola dönen kazanıyor. Bu CHP için de HDP için de geçerli.

Türkiye toplumu devrimci bir dönüşümü çağırıyor. Devrimci bir partiyi çağırıyor. Kitleleri konsolide edecek, onları kesin ve net hedefe kilitleyecek, asgari ihtiyaçlara eşitlikçi düzlemde cevap verecek bir kitle partisini çağırıyor.

Son olarak tüm yazılanların ışığında ülkenin hali 24 Haziran’dan öncekinden pek de farklı değil hani. Moral-motivasyon falan düşük ama geçer.

Sosyalist adaylar meclise girdi. Hepsine güveniyoruz. Hem de bu güven baya fazla. O adayların samimiyetine inanan binlerce insan oy verdi onlara. Mümkünü zorlamak, bir sosyalist blok kurmak ve toplumsal mücadeleye meclisten güç vermek de onların boynunun borcu. Hepimize kolay gelsin.