Belçika'nın bir kasabasında isteyen her haneye üç tavuk vereceklerini duyurmuşlar. 2000 aile almak istemiş ve 6000 tavuk kasabaya dağıtılmış. İlk bir ayda çöp miktarı 100 ton azalmış. Bu öyküyü Amerikalı çiftçi ve gıda aktivisti Joel Salatin'den aktarıyorum. Nüfusun üçte birinin tavuğu olsa ne çöpe giden gıda sorunu kalacak, ne de "yumurta sanayi" diye bir şeye gerek kalacak, diyor Salatin. 

Biri de çıkıp endüstriyel yumurtacılığın bize maliyetini hesaplasa ne güzel olur! Tavuk yemi yetiştirilen verimli ovalar, ithal edilen GDOlu soyalar ve mısırlar, havayı ve suyu kirleten yem fabrikaları, yaşamını daracık kafeslerde geçiren antibiyotik yüklenmiş hayvanlar, o hayvanların gübre olarak bile kullanılmaması gereken dışkılarının yarattığı kirlilik... Bu döngü ile üretilen sağlıksız gıdayı tüketenlerin karşılaştıkları sağlık sorunlarının maliyetini hesaplamak daha zor olabilir ama bir bedel ödendiği kesin...

Hakim gıda sisteminin ne kadar mantıksız olduğunu ne güzel anlatıyor bu örnek! Endüstriyel yumurta üreten, tavuk yemi üreten, gıdayı kilometrelerce taşıyan şirketler kazanıyor, bedelini toplum olarak bizler ödüyoruz - ucuza aldığımızı sandığımız gıda ile, hastalıklı bir çevre ile, sağlığımız ile... 
 
Yumurta örneğinden giderek tüm gıda ürünleri için düşünmeli. Yerelde uygulanabilir çözümler hem adil ve sağlıklı gıda elde etmeye hem de israfı engellemeye yeter. Doğa dünyanın dört bucağındaki insanları aç bırakmayacak kadar cömert.

Haftanız bereketli, sofralarınız şen olsun.