“Bir ülkede yoksulluk varsa onu yazmayan yazar değil, insan bile olamaz. İnsanın en aşağılanmış halidir yoksulluk. İnsanlar yoksul olmamalı. Yoksulluk insanlığın en utanç verici yanıdır,” demiş büyük usta Yaşar Kemal, yoksulluk üzerine bir sohbette. Bazı konular sadece sohbetlerde kalabilse keşke… Sadece sohbetlere konu olsa, uzun uzun konuşsak, tartışsak ama hiç yaşamasak. Olmuyor maalesef!

Enflasyon sürekli yükseliyor, A’dan Z’ye her şeye gün aşırı zam geliyor, insanlar açlık sınırının altında çalıştırılıyor ve yoksulluk gün geçtikçe derinleşiyor ne yazık ki…

Küçük bir kesimin kasaları sürekli dolarken, fotoğrafın büyük kısmında yoksulluğa doğru hızlı bir geçiş gözleniyor. Yoksulluktan en fazla etkilenenlerin ilk sırasında ise çocuklar var. Yoksulluğun kaçınılmaz sonucu olan yetersiz beslenmenin çocuklar üzerindeki etkilerini; bodurluk, öğrenme güçlüğü, aşırı zayıflık, obezite, düşük bağışıklık, zihinsel gelişim bozuklukları ve anemi olarak açıklıyor kaynaklar. Aynı kaynaklar 5 yaş altı çocuk ölümlerinin neredeyse yarısına yakınının yetersiz beslenme nedeniyle olduğunu da söylüyor. Yetersiz beslenen çocukların önce bağışıklığı düşüyor, ardından doğal enfeksiyonlar nedeniyle yaşamlarını kaybediyorlar. İnsanın kendisi yaşarken çocuğunu kaybetmesi, büyük acı. Bu yüzden çocuk acısı ile sınanmasın kimse diyoruz hep. Bir de bunun göz göre göre: yoksulluktan, yeterli beslenememekten olduğunu bilmek… Düşünmesi bile ayağınızın altından yerin kayması, dipsiz bir karanlığa düşmek hissini doğuruyor.

Çocuk ölümlerini en aza indirmeyi görev bilerek, yoksulluğun önlenebilirliği konusunda çeşitli ve çok değerli çalışmalar yapılıyor yıllardır ülkemizde. Yoksulluk üzerine çalışma sürdüren platformlardan biri de Derin Yoksulluk Ağı. Derin yoksulluğun sürdürülemez koşullarını görünür kılmak ve yoksulluğun bir insan hakları ihlali olduğunu tartışmak için bir grup araştırmacı, sosyolog, psikolog ve gazeteci tarafından 2019 yılında kurulan Derin Yoksulluk Ağı, pandemi süresince yakından takip ettiğim bir platform oldu. Pandeminin başlaması ile birlikte çalışmalarını Evden Değiştir Dayanışma kampanyası ile sürdürdü. Kampanya çerçevesinde destekçiler, online market aracılığı ile evlere doğrudan gıda, temel bakım, bebek bezi ve bebek maması ulaştırabildi. Mart 2020’den itibaren İstanbul’un 32 ilçesinde 160’ın üzerinde mahallede yaşayan 3 binin üzerinde eve destek sağlandı, sağlanıyor. Çalışmalarını sadece destek ile sürdürmüyor platform. Alan çalışmalarının yanı sıra yoksullukla ilgili bir veri tabanı da oluşturuyor. Medyayı sürekli tarıyor, bilgilerini kamuoyu ile paylaşıyor.

Böylesi çalışmalar birçok koldan sürerken, derin yoksulluk gittikçe derinleşirken, çocuklar yeni öğretim yılına başlarken; “Yeterli ve dengeli beslenmek, düzenli fiziksel aktivite yapmak, okul çağındaki çocukların fiziksel, ruhsal ve sosyal sağlığının korunması açısından önemlidir,” açıklaması geliyor, hem de Sağlık Bakanlığı’ndan. Romain Gary’in kitabını ve ayrıca Sophia Loren’in son oynadığı filmi çağrıştırırcasına: Onca yoksulluk varken… Evet onca yoksulluk varken, yukarıdaki açıklama geliyor. Düşünüyorsun, şaka gibi ama değil ne yazık ki… İnsanların çocuklarının çantasına okulda yemesi için kuru ekmek koyduğunu gösteren fotoğraflar medyada dolaşırken, evlerin yüzde 38.7’sinde her gün bir öğün atlanmak zorundayken –hem de sağlıklı yaşam, aralıklı oruç falan gibi nedenlerle değil-, araştırmalar geçen yıl her dört çocuktan birinin okula aç gittiğini söylerken; yeterli ve dengeli beslenmek, düzenli fiziksel aktivite yapmak……Evet de nasıl?

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayınladığı örgün eğitim 2021-22 raporu ve TÜİK rakamları temel alınarak Evrensel Gazetesi’nin yaptığı hesaplamaya göre; 5-17 yaş arasındaki 1 milyon 200 bin 892 çocuk, bu yıl okula kaydını yaptıramadı. Bu oran 5-17 yaş nüfusunun yüzde 19.85’ine eşit. Derin yoksulluğun yol açtığı beslenme sorununu çözemeyen ailelerin çocuklarını okula gönderemediğini söylüyor bazı kaynaklar. Tek neden bu değildir canım, dediğinizi duyar gibiyim. Tek neden olmayıp, nedenlerden sadece biriyse bile; çocukların en azından okulda bir öğün sağlıklı beslenmeye kavuşmaları lazım ivedilikle. Yaşayabilmeleri için. Okulda öğretilmeye çalışılanı anlayabilmeleri, kavrayarak hayata geçirebilmeleri için. Zihinsel gelişimlerini tamamlayabilmeleri için. İleri yaşlarda ortaya çıkabilecek kronik sağlık sorunlarının önüne geçebilmek için. Okula devamlılıklarını sağlayabilmek için. Bu nedenle Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneği’nin başlattığı “Her okulda 1 öğün sağlıklı, ücretsiz yemek” kampanyası çok değerli. Sorumlular ne ölçüde duyar bilmiyorum ama Derin Yoksulluk Ağı kurucularından Hacer Foggo’nun da dediği gibi; dünyanın neresinde olursa olsun: bir çocuk evde, okulda asla ve asla yemek düşünmemeli.