Merhaba arkadaşlar,
 
Önceki gece sabaha karşı üşüyerek uyandım. Pencereler açık, evin içi buz gibi! Yatak örtüsüne sarılmak yetmeyince kalkıp pencereleri kapattım, kalınca bir şeyler, ayağa çorap... uyku kaçtı tabii bu arada ve anlaşıldı: daha gün ağarmadan, çoook erken başlayan bir gün olacak! Ne yapalım, olsun bakalım, dedik... O ara gözüm takvime takıldı: 15 Ağustos!
 
"Ağustosun yarısı yaz, yarısı kış" derler ya pek kızarım bu söze...Durun hele, daha tatil yapamadık, denize giremedik, şöyle gölgede hamağa uzanıp yazın keyfini çıkaramadık, daha çok var kışa! Kışa çok var gerçekten de ama kışı düşünmenin zamanı geldi, kaçırmamak gerek. "Daha çok sıcak, çimlenemez," demeyip kıvırcıklar, marullar, ıspanak, vb.  ekilmeli. Değirmene buğday yollamalı, tarhana, erişte, kışlık konserve yapılmalı... Öyle ya orman renk değiştirmeye, meşe yaprakları kızarmaya başladı bile. Hatırlattığın içi sağol doğa!
 
Geçenlerde sohbet ettiğimiz bir dost "artık şehir hayatından uzaklaşmak, bir şeyler ekmek, dikmek, bitki yetiştirmekle ilgili her şeyi öğrenmek istiyorum. Ne zaman başlamalı?" diye sordu. Ne zaman başlamalı? Dün geçtiğine göre, bugün! Doğada döngüler öylesine birbirine geçmiş, öylesine karmaşık ki, büyük harfle başlayıp noktayla bitiremiyorsun...
 
Coşkulu, mutlu bir hafta, bereketli sofralar diliyoruz.
 
Berin Ertürk
SAKÜDA - Jade Çiftliği