Eğitim Sen Sakarya Şube Başkanı Yücel Kaçar, 2021 yılının geride kaldığını, ancak eğitimdeki sorunların artarak devam ettiğini belirtti. Kaçar, pandemiden kaynaklanan sorunların güncelliğini koruduğunu, buna Öğretmenlik Meslek Kanunu, mülakat konusu ve maaşlardaki yetersiz artışların eklendiğini ifade ederek, mücadelelerinin 2022 yılında da süreceğini kaydetti.  

Kaçar yaptığı yazılı açıklamada “2021 yılı sona erdi, pandemi gölgesinde bir yılı daha geride bıraktığımız şu günlerde, gönül isterdi ki bu yılın eğitim öğretim faaliyetleri açısından bir genel değerlendirmesini yapalım.  Öğrencilerin eğitime erişmelerini, pandemiye yönelik alınan/alınmayan önlemleri, uzaktan eğitim dönemindeki kayıpların telafi edilip edilmediğini, vaka sayılarını, karantinadaki sınıfları vb. okulların durumunu konuşalım. Ama ülkede öyle bir gündem bombardımanı var ki, olağan gündemi konuşmak ne mümkün” dedi.

Kaçar, eğitimdeki sorunların önüne geçen gündem maddelerini şöyle sıraladı: 

"Kendi alanlarında KPSS birincisi öğretmenlerin elenmesi ile tekrar gündeme gelen ucube mülakat sistemi mi dersiniz?

Öğretmenlerin haberi olmadan hazırlanan "Öğretmenlik meslek Kanunu" tasarısının meclise verilmesi mi dersiniz?

Cumhurbaşkanının meslek kanunundaki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik düzenlemesine atfen söylediği, ancak içeriği belli olmayan ücret iyileştirmesinin yandaş medya tarafından "öğretmenlere zam" diye sunulup sanki hemen bu ay öğretmenlere verilecekmiş gibi çarpıtılması mı dersiniz?

Bir reklam filmindeki “öğretmen tiplemesi” nedeniyle, son döneminde öğretmenlerin itibarının aşındırıcı argümanların tekrar gündeme sokulması mı dersiniz?

Ülkede, döviz, enflasyon, alım gücü vb. olağandışı pek çok ekonomik gelişme olmuş ve iğneden ipliğe her şey fahiş düzeyde zamlanmış olmasına rağmen, Memurları yapıldığı zaman bile çok tartışılmış olan ağustos ayındaki toplu sözleşmede belirlenen maaş artışına mahkûm etmek mi dersiniz? Ülkede sadece olağan gündemi konuşmak ne yazık ki pek gerçekçi değil.

KORONAVİRÜS SALGINI: OKULLARDA DURUM VAHİM

Yücel Kaçar, şöyle devam etti:

"Biz yine de okulların pandemideki son durumu ile başlayarak tüm başlıklara değinmeye çalışalım. Öncelikle pandemi sanki yokmuş gibi gündemden düştü ama şunu hemen belirtelim okullarda covid vakaları oldukça yüksek, her gün kapatılan sınıflara yenisi ekleniyor, hasılı kimse gündeme getirmese de durum oldukça vahim.

Geçen hafta içinde bakanlığın sözleşmeli öğretmen alımı sırasında yaşananlar nedeniyle tekrar gündeme gelen mülakat meselesi, AKP'nin parti içini oluşturan farklı yapılara (cemaat/tarikat) kamuda kadro açma gerekliliğinin bir sonucudur. Gülen cemaati varken KPSS yoluyla bu işleri çözüyorlardı. KPSS sonucuna göre atama görece adildi. Gülen cemaatinin (FETÖ) kadroları kaba bir etik kaygısıyla soruları çalma, sızdırma gibi yöntemlerle ifşa olmadan, göze batmada durumu idare ediyorlardı. Cemaat sonrası AKP kadroları bu ihtiyacı gidermek için yollar ararken dünyada eşine rastlanmayan, akla gelmez, mantığa sığmaz bu mülakat yolunu keşfetti:

“Mülakata çağrılacak adayları belirlemek üzere, İşe alınacak personel sayısının üç katı aday KPSS ile belirlenir. Adaylar belirlenip mülakata girecekler listesi oluştuğu anda KPSS sonuçları sıfırlanır. Yani adayların KPSS’de aldığı puanı/sıralaması dikkate alınmaz, herkes aynı kabul edilir. Nesnel ve merkezi bir değerlendirme ölçütü olmaksızın yapılan mülakat ile istenilen (torpilli) kişiler işe alınır.”

Hasılı kelam bu ucube mülakat yönteminin konuşulacak bir tarafı yoktur, torpile dayalı bu ucube sistem derhal kaldırılmalı ve yerine liyakata göre öğretmen atama sistemi inşa edilmelidir."

ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU

Öğretmenlik Meslek Kanununun meclise gönderilmesi iktidarın son dönemde sıkça başvurduğu “ben yaptım oldu” tarzındaki keyfi uygulamalarından biridir. Biz, öğretmenlere sorulamadan hazırlanan, öğretmenlerin tartışmadığı, öğretmenlerin görüşleri alınmadan hazırlanan bu "Öğretmenlik Meslek Kanunu" tasarısından öğretmenlerin hayrına bir sonuç çıkmasını beklemiyoruz. Zaten Cumhurbaşkanının açıklamalarında öne çıkardığı başlıklar da bizim düşüncelerimizi doğrular niteliktedir.

Öğretmenlik bir kariyer mesleği değil, pedagoji ve diğer eğitim bilimlerinin gereklerini yerine getirmeye dayalı bir ihtisas mesleğidir. Öğretmenlerin ayrıştırılması ve yarıştırılmasına dayalı kariyer uygulaması asla kabul edilemez! Söz gelimi Cumhurbaşkanının meslek kanunundaki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik düzenlemesine atfen söylediği, maaş artışı diye sunduğu artışlar ise öğretmenlerin hali hazırda aldıkları "ek ders ücreti "uygulamasının ortadan kaldırılması ve doğrudan maaşla birlikte verilmesine yönelik bir çalışma olduğu yönündedir. Başka bir deyişle, doktorlarda denedikleri döner sermaye paylarını kesip bir kısmını maaşa ekleyerek zam yapıldı diye sunmalarına benzer bir durumdur. Yani gerçekte bir maaş artışı söz konusu değildir, aksine öğretmenlerin reel gelirlerinde gerileme olması söz konusudur.

Öğretmenlik mesleği ile ilgili hiç bir düzenleme 5 Ekim 1966 yılında UNESCO ve ILO tarafından kabul edilen “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi” meslek ilkelerinden daha geri olmamalıdır. Biz öğretmenler bu oldubitti tepeden inme meslek kanununa karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Son günlerde yayına giren reklam filmindeki “öğretmen tiplemesi” ile ilk defa öğretmenlik mesleği ve öğretmenler hedefe konulmuyor elbette. Son dönemde öğretmenlerin ekonomik, özlük ve sosyal hakları saldırılara maruz kaldı ama en büyük saldırı öğretmenlik mesleğinin itibarına yapılmıştır. TV'lerde ne iş yaptığı bilinmez medya figürlerinin ağza alınmayacak hakaretler yağdırdı öğretmenlere. Özel okul sahibi dernekleri yöneticilerinin yanı sıra kimi bakanların ve milletvekillerinin öğretmenlik mesleğine ve öğretmenlere söylediği sözler ve hakaretler alt alta konulduğunda ansiklopedi çıkar. Hasılı bu yeni bir durum değildir. Son yıllarda bazı dizi ve sinema filmlerinde, reklamdaki öğretmen karakterinden çok daha incitici örnekler gördük. Buradaki en üzücü şey ise ne yazık ki reklamda oynayan kişinin gerçek bir öğretmen olmasıdır. Bu arada reklamdaki silik öğretmen karakterinin, eğitim camiasını incittiği gerekçesiyle bir kaç gün önce, reklamın sonlandırılması için Sendikaların şirkete ihtarname çektiğini de söyleyelim.

MAAŞ ZAMLARI

Ülkede, enflasyon, hayat pahalılığı ve yoksulluktan kaynaklı geçim sıkıntısının arttığı, alım gücünün son derece düştüğü bir ortamda, memur ve memur emeklilerinin maaşlarına yeni bir düzenleme yapılmaması bu insanları kaderlerine terk etmek anlamına gelir. Bu açıklamanın yazıldığı saat itibarıyla memur maaş zamlarına ilişkin bir açıklama yapılmaması ağustos ayındaki toplu sözleşmede belirlenen (%5 + enflasyon farkı) maaş artışının geçerli olduğu anlamına gelmektedir.

Yılın son günü gerçekleşen akaryakıt, doğalgaz (%25), elektrik (%130’a varan) vb zamların aralık ayı enflasyonuna yansımasın ve memur maaş zamlarını etkilemesin diye gece yarısından sonra açıklanması memur maaş artışına yönelik iktidarın tutumunu ortaya koymaktadır.