‘Hocaların hocası’ olarak hürmet duyulan iktisat dünyasının önde gelen akademisyenlerinden Prof. Dr. Korkut Boratav, Türkiye’de solun 12 Eylül’ün ardından iki defa fırsat kaçırdığını belirtti. AKP iktidarının uzatmaları oynadığını kaydeden Boratav’a göre, egemen güçler, AKP sonrası merkez cumhuriyetçi, milliyetçi sağ ve ılımlı islam koalisyonunun tasarımı içinde.

Cumhuriyet gazetesinden Leyla Kılıç'a demeç veren iktisat profesörü Boratav'ın, solun durumu, CHP ve HDP'nin politik tutumu, merkez sağdaki konumlanışlar ve iktidara dair yaptığı değerlendirmeler şöyle:

-Türkiye, uzun yıllardır sağ bakış açısı ile yönetiliyor. Sol nerede eksik kaldı? 

Bugünkü iktidarı artık “merkez sağ” olarak nitelendiremeyiz. Türkiye, İslamcı/neo-faşist bir rejime dönüşme süreci içinde. İslamcı faşizm gündemde; şimdilik tamamen yerleşememiştir. Geçmişe kuşbakışı göz atarsak, 12 Mart’ı izleyen yıllarda Türk toplumu, parlamenter düzlemde “demokratik sol” CHP’nin, parlamento-dışında “devrimci-sosyalist” örgütlerin ortak etkisi altında sola yönelmekteydi. 12 Eylül’ün ana amacı buna son vermekti... Parlamenter sol parçalandı. Parlamento-dışı sosyalist sol çökertildi, toparlanamadı.

‘CHP TABANI SOLCUDUR’

-Sola karşı bir önyargı var mı? 

Sola karşı önyargı, Türkiye’de genellikle bir “merkez sol” parti olduğu düşünülen CHP açısından tartışılıyor. Bu tartışma, “sol nasıl tanımlanmalı” sorusu ile başlamalıdır. Devrimcilikten reformculuğa uzanan en geniş yelpaze içinde “solculuk”, kapitalizmin bölüşüm karşıtlıklarında, emekçi sınıfların saflarında yer almak olarak anlaşılmalı. Bu ölçüt, bugünün dünyasında emperyalizm karşıtı bir konumu da içerir. Bu ölçüte göre bugünkü CHP yönetiminin “sol” içinde yer aldığı söylenemez. Güncel ekonomik sıkıntıları eleştirmekle yetinmek sınıfsal -dolayısıyla “sol”- bir muhalefet platformu olamaz. Dünya çapında saygınlığı tükenen, içeriği boş “sosyal demokrat” yaftası, adeta sınıf muhalefetinden, yani “sol”dan uzak durmak için benimsenmiştir. Aslında “liberal” nitelemesine uymaktadır. Bu nedenlerle CHP, bugünkü yönetimi ile bir merkez partisidir. 1970’lerde halk sınıflarının taleplerini benimseyen Ecevit, CHP’yi üst üste birinci parti yaptı. SHP de 1989’da ilk sıraya yükseldi. Bu tarihsel örneklere bakarsak CHP’ye karşı bugünkü önyargılar, belki de yeterince “solcu olmaması” nedeniyledir. Bu tespitler CHP yönetimiyle sınırlıdır. Bu partinin seçmen tabanı, örgütlerinin büyük bir bölümü “solcu”, yönetim ise “merkezci/liberal”dir. Kopukluk söz konusudur.

‘CUMHURİYET DEĞERLERİNİ MİLİTANCA SAVUNMA GÖREVİNİ SOSYALİSTLER ÜSTLENDİ’

-Burjuvazi ve liberallerin, İslamcı faşizmle çıkar ortaklığına teslim olduklarını ve karşı mücadelenin sosyalistlere düştüğünü söylemiştiniz. Ne bekliyorsunuz?

Bazen “Cumhuriyet kazanımları” diye de ifade edilen aydınlanma değerlerini -başta laikliği- ödünsüz sahiplenmek, savunmak, Kemalist devrimlerin mirasçısı CHP’den beklenir. Bugünkü parti yönetimiyse “halkımızın dini hassasiyetlerini gözetme” bahanesi altında İslamcı uygulamalara, baskılara, anayasal ihlallere karşı mücadeleden ısrarla kaçınmaktadır. Son tahlilde siyasal İslamı güçlendiren bu edilgen tavrına rağmen CHP, yine de “merkez-cumhuriyetçi” bir parti sayılabilir. Belki de bünyesine yerleşmiş sembolik Kemalist kalıntılar sayesinde... Hem neo-liberalizme savrulması, hem de İslamcı uygulamalara karşı teslimiyeti, CHP’nin “sol-cumhuriyetçi” bir kimlik kazanmasını engellemektedir. Cumhuriyet değerlerini militanca savunma görevini sosyalist sol üstlenmiştir. İslamcı ideolojinin emekçi, yoksul katmanlarda hâkim olması, sosyalizmin emekçi sınıflar saflarında yaygınlaşmasını da frenlemektedir. Sosyalist partiler, örgütler parlamenter düzlemde fiilen etkisizdir. Ancak gençlik, emekçi, halk sınıfları örgütlenmelerinin zaman zaman ön saflarında yer alırlar. CHP ve HDP’nin milletvekilleri, hatta yönetimleri içinde de sosyalistler daima var oldu. Sosyalizmin, Marksizmin Türkiye’nin düşün alanında küçümsenmeyecek etkisi sürmektedir.

‘HDP SURİYE OPERASYONUNDAN SAĞDUYULU TUTUM İZLEDİ’

-AKP iktidarının son yerel seçimlerde gerilediğini gördük. Umut var diyebilir miyiz?

AKP iktidarı temsili demokrasi kuralları çerçevesinde nasıl son bulacak? Yanıt, 2015 Haziran genel ve 2019 yerel seçimlerinde gerçekleşti. Merkez cumhuriyetçi (CHP) ve milliyetçi partiler ile Kürt siyasetinin fiili ittifakı ile... 2015’te AKP’ye karşı sert bir muhalefet gerçekleştirmiş olan MHP’nin rolü 2019’da İYİ Parti tarafından devralındı. 2015’te HDP lideri Demirtaş’ın “seni başkan yaptırmayacağız” söylemi, milliyetçi Türk seçmeninin geleneksel tepkisini aşındırdı. 2019’da da HDP Millet İttifakı’nı dıştan destekledi. 2019 yerel seçimlerinde cumhuriyetçi ve sosyalist solun taban örgütlenmesi ve sandıklara militanca sahip çıkması da etkili oldu. AKP iktidarı ve Saray, iki seçim sonrasında da yenilgiyi benzer hamlelerle yanıtladı. Cumhuriyetçi ve milliyetçi partiler ile HDP arasındaki fiili ittifaka son verecek “karşı saldırılar”... Haziran-Kasım 2015 arasında bu operasyona Kandil’den kaynaklanan “özerklik ilanı ve hendekler” katkı yaptı. 2019’da Saray’ın Suriye’deki askeri operasyonu, iç siyaset önceliği taşıyan bir hamle oldu. CHP ve İYİ Parti’nin bu operasyona verilen açık desteğine rağmen HDP’nin sağduyulu bir tutum izlemesi dikkat çekicidir.

‘VADESİ DOLMUŞTUR’ 

-AKP iktidarı son bulursa solun tavrı ne olacak?

AKP/Saray iktidarının uzatmaları oynadığı düşüncesindeyim. Temsili demokrasinin normal kuralları içinde vadesi dolmuştur. İslamcı faşizme kesin geçişi tamamlayacak bir “Saray darbesi” olası mıdır? Öngörü yapamam. Normal ortama ilişkin konuşabiliriz. Egemen güçler, AKP’den kopmalar sonrasını içeren bir merkez cumhuriyetçi, milliyetçi sağ ve ılımlı İslam koalisyonunun tasarımı içindedir.

‘SOL 3’LÜ PROGRAMLA GÖREV ÜSTLENMELİ, CHP DE ISRARLA GÖREVE DAVET EDİLMELİDİR’

CHP’nin merkezde yer aldığı bu ortamda, sosyalist sol, önemli ve üçlü bir programı savunmak, kısmen üstlenmek durumunda olacaktır. Parlamenter sisteme dönüşün demokratikleşerek gerçekleşmesi hukuk, eğitim ve kamu yönetiminde İslamcı uygulamaların tümüyle tasfiyesi ile emek karşıtı neo-liberal uygulamalara karşı mücadelenin öncülüğü... İlk iki göreve, CHP ısrarla davet edilmelidir. Sonuncu “görev” sola özgüdür. Düzen partileri dışındaki mücadele alanını oluşturur.