Türkiye'de son iki yılda elektriğe art arda yapılan zamlar ve faturaya yansıyan ek bedeller sık sık tartışmaya yol açıyor. Özellikle de 2019 yılındaki yerel seçimler ve tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleri sonrası birbirini izleyen zamlarla pahalılanan elektriğin santral maliyeti, faturaya yansıyandan çok daha düşük.

Elektrikte santralden çıkış fiyatları kilovat başına 35-40 kuruş seviyesinde seyrederken, dağıtım bedeli, vergi ve katkılar eklendikten sonra tüketiciye yaklaşık 70 kuruşa ulaşıyor. Başka bir ifade ile santralden tüketiciye ulaşana kadar elektrik fiyatları ikiye katlanıyor. Fiyatların nasıl katlandığını uzmanlarla konuştuk.

"Elektrik şirketleri serbest piyasadan, ikili anlaşmalardan ve Elektrik Üretim Anonim Şirketi'nden elektrik temin ettikten sonra ortalama bir fiyat çıkarıyor. Sonrasında bunun üzerine şirketler kâr rakamlarını koyuyor" diyor Olgun Sakarya.

Elektrik Mühendisleri Odası Enerji Birim Koordinatörü olan Sakarya tüm bunlardan sonra ortaya yaklaşık 35-40 kuruşluk ortak perakende satış fiyatının çıktığını belirtiyor. Buna yaklaşık ortalama 10-12 kuruşluk bir dağıtım bedeli eklendiğini söyleyen uzman, "Vergi, katkılar ve diğer bedeller de üzerine konunca tüketiciye ulaşan birim fiyat 70 kuruş seviyelerini buluyor" diye açıklıyor.

Özelleştirmenin yükü tüketiciye biniyor

Elektrik piyasasını takip eden uzmanların değerlendirmelerine göre elektrik şirketlerinin özelleştirilmesinden sonra maliyetlerin tüketiciye yansıtıldığı görülüyor.

Enerji Ticaret Derneği Başkanı Burak Kuyan, özelleştirme sonrası elektrik şirketlerinin önemli yatırımlar yaptığını, bu yatırımların çıkması için de paraya ihtiyaç duyduklarını belirtiyor. Kuyan, dolayısıyla maliyetlerin tüketicilere de yansıtıldığına dikkat çekiyor.

Olgun Sakarya da son dönemde tüketicilere maliyetlerin yansıması konusunda elektrik şirketlerinin devlet tarafından kollanmasının etkisi olduğunu vurguluyor.