Dünyanın alev ışığıyla aydınlanması kimseye yetmeyince birçokları gibi Edison, Westinghouse gibi mucit sayılacak insanlar da araştırmaya, denemelere girişti. İki usta mucidin ışıklandırma (bu aynı zamanda “aydınlanma” da, bir diğer anlamda… yeni bir çağın açılması) üzerine çalışırlarken aralarındaki farkı izliyoruz. Birinci fark, birinin DC (Doğru Akım), diğerinin AC (Alternatif Akım) kullanıyor olması. İkinci fark ise çok daha önemli, sadece filmi taşımakla yetinmeyip hepimize tokat gibi bir ders vermesi: Yüksek egolu olmaları, buna da bağlı olarak hırslarının (bir anlamda esiri de) olmaları nedeniyle rekabeti bile kabul edememeleri.

Gelişme yaşamın her alanında, her anında kendini gösterirken daha büyük ve geniş olanaklar elde etmek için çabalayanların yanında 1893 Fuarı’nı aydınlatarak daha çok kâr, daha çok sömürü, daha çok alan kazanmak peşinde olanları izliyoruz.

Biz, bugün de hepimizin hayatında önemli yer alan iki büyük insanın elektrikle ilgili ilk adımlarına tanıklık ederken, rekabetin aynı zamanda belli bir kötülemeyle kandırmayla iç içe olduğunu görüyoruz.

Edison gibi biri neden rakibini kötülemek ister ki! Yaptıkları, projeleri yetmiyor mu sanki! Ama hırs belirleyici oluyor.

Westinghouse alternatif akım kullanıyor… Edison alternatif akımın öldürücü gücünü öne sürüyor. Buradan elektrikli sandalye ile idam fikri çıkıyor. Diğer taraftan Edison’un ses kaydedicisini kötülemek amaçlı Westinghouse’un “artık karısının sesinden kurtulamayacak” demesi de ilginç tabii. Bizim ülkemizde özellikle siyasette çok denk geldiğimiz bu tür polemikler, dünyanın her tarafında her zaman gündemde demek ki. Bu arada, Edison’un, telgraf yazılımından yola çıkarak “Nokta” ve “Çizgi” adını koyduğu çocuklarının Mors alfabesiyle, ‘gizli’ konuşabilmeleri müthiş.

Bugünlere hangi koşullarda, hangi sıkıntıları aşarak geldiğimizin güçlü ve akıcı öyküsü “Elektrik Savaşları”. Özellikle gençlerin izlemesi geleceklerinin kararını vermekte kendilerine en büyük yardımcı olacaktır.

(habercigazete.com'da yayınlanmıştır)