Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Sakarya Şubeler Platformu, 2023 yılı bütçesinde, önceki bütçelerde olduğu gibi işçilerin, kamu emekçilerinin, on milyon asgari ücretlinin, milyonlarca emeklinin, kadınların, gençlerin olmadığını, kamu hizmetlerine, eğitime, sağlığa, ulaşıma yatırım öngörülmedini belirterek,  "İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret, adil bir vergi sistemi, halk için - emek için bütçe, güvenceli iş, güvenli gelecek için omuz omuza verelim" çağrısında bulundu.

Sakarya Şubeler Platformu, KESK'in yarın Ankara Tandoğan'da yapmayı planladığı  ‘Artık yeter! Emekten halktan yana, seçim bütçesi değil geçim bütçesi istiyoruz" mitingine Ankara Valiliğince izin verilmemesi üzerine bugün Adapazarı Kültür Merkezi önünde bir basın açıklaması yaptı.

KESK Dönem Sözcüsü ve Eğitim Sen Sakarya Şube Başkanı Yücel Kaçar'ın okuduğu basın açıklamasında şu görüşlere yer verildi:

Ülke olarak gittikçe derinleşen bir çoklu krizin ortasındayız.

Hayat pahalılığından, işsizliğe, hukuk ve adaletten iç ve dış politikaya kadar her alanda adeta çıkmaz bir sokağa sürüklenmiş bulunuyoruz.

Karşımızda iki ülke tablosu var.

Birinci tabloda faizden, ranttan, emek sömürüsünden beslenen %1’lik mutlu azınlık servetine servet katıyor, semirdikçe semiriyor.

İkincisinde emeği ile geçim mücadelesi verenlerden yoksullaştırılan halktan oluşan %99.

İşçiler, emekçiler, asgari ücretliler, emekliler, çiftçiler, küçük esnaflar, işsizler, dar gelirliler yani bizler , halkın %99’u olarak her güne yeni zamlarla uyanıyoruz. Artan hayat pahalılığında maaşlarımız, ücretlerimiz mum gibi eriyor.

Bin bir çeşit Ali Cengiz oyununa başvurulan resmi rakamlar bile artık bu ülkede yaşanan işsizliği, hayat pahalılığını gizlemeye yetmiyor.

Ama ülkeyi yönetenler “Gelişmiş ülkelerde bile raflar boş, dünya hatta gelişmiş batı ülkeleri bizi kıskanıyor” nutukları atıyorlar.

Kısacası ülkeyi yönetenlerin kısa, orta, uzun vadede de tek programı var. Emeği ile geçinenlere ve halka dayatılan bu program Köleliğe ve Yoksulluğa Uyum Programdır. Sistemin çarkları yıllardır bu programı hayata geçirmek için dönüyor.

Üstelik diyorlar ki “Hiç kimse bu kölelik ve yoksulluk programımıza itiraz etmesin, hakkını aramasın, sorgusuz sualsiz biat etsin”.

Bunun için grevlerimizi toplantılarımızı, basın açıklamalarını, mitinglerimizi yasaklamakta sınır tanımıyorlar.

17 Aralık’ta Ankara’da gerçekleştireceğimiz ‘Artık yeter! Emekten halktan yana, seçim bütçesi değil geçim bütçesi istiyoruz’ şiarlı Amitingimize ilişkin Ankara Valiliği tarafından verilen cevap bunun son örneğidir.

Ankara Valiliği haftalar önce Tandoğan meydanı için yaptığımız başvuruya uzun süre cevap vermemiştir.

Dün saat 10’da yani mitinge 48 saat kala verilen cevapta ise miting yerinin Anıtpark olarak belirlendiği bildirilmiştir. Üstelik miting kısa bir saat dilimi ile sınırlandırılmak istenmiştir.

Başta üyelerimiz olmak üzere bütün illerden Ankara’ya gelecek on binlerce işçi ve emekçiyi Anıtpark’a sıkıştırmayı hedeflemenin tek bir anlamı vardır. O da fiili miting yasağıdır. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış toplantı ve gösteri yürüyüş hakkı ile örgütlenme, ifade ve düşünce özgürlüğüne darbedir.

Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Bu yasaklama ve engellenmeler bize geri adım attıramayacaktır. Bu hukuksuzluklar silsilesi son buluncaya kadar mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.

Hepimiz biliyoruz ki bugün TBMM’de görüşmeleri tamamlanacak olan bütçe de yıllardır bizlere, halka dayatılan Kölelik ve Yoksulluk Programının bir parçasıdır.

Nitekim daha önceki bütçeler gibi bu bütçede de işçiler yine yok. Kamu emekçileri yine yok. Açlık sınırı altına itilen on milyon asgari ücretli, 3 bin 500 TL ile açlık sınırının yarısına bile denk gelmeyen bir maaş reva görülen milyonlarca emekli yok. Kadınlar, gençler yok. Kamu hizmetlerine, eğitime, sağlığa, ulaşıma yatırım yok.

Ne var peki?

Daha en baştan istisna diyerek, muafiyet diyerek sermayeden 750 Milyar TL vergi almaktan vazgeçme var.

Yine Her 100 TL vergimizin 5 TL’sinin Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemine

DİSK'ten OVP'ye karşı Emeğin Mücadele Programı! DİSK'ten OVP'ye karşı Emeğin Mücadele Programı!

6 TL’sinin de ve hizmet alsak da almasak da müşteri garantili şehir hastanelerine, yol, köprü, havaalanı projelerine hazine garantisi olarak gitmesi var.

Her 100 TL verginin en az 15 TL’sini “Savuma-Güvenlik Harcamaları” adı altında silahlanmaya, çatışma ve savaş politikalarına gitmesi var.

Tüm bunlara rağmen bütçeyi sanki halk için, emekçiler için “kesenin ağzının açılacağı” bir bütçe gibi gösterenler var.

Buradan emeği ile geçinen tüm kesimleri, yurttaşlarımızı uyarıyoruz. Bugüne kadar onlarca, yüzlerce defa hayata geçirilen bu oyunu bozmaya çağırıyoruz.

Herkes bilsin ki kesenin ağzını işçiler, emekçiler, emeklikler, çiftçiler, küçük esnaflar için yani halkın %99’u için açmıyorlar. Kesenin ağzı her zaman olduğu gibi yine paradan para kazananlar, faizden, hazine garantisinden beslenenler, çalıştırdığı asgari ücretliler kadar bile vergi ödemeyenler için açılıyor.

Ülkeyi yönetenler bugün EYT, sözleşmeli istihdam, asgari ücret artışı gibi konuları seçim yatırımı haline getirmeye çalışıyor.

Ama son günlerde iktidar sözcüleri ve bakanlar tarafından yapılan açıklamalar gösteriyor ki ne asgari ücretliler ne de EYT’liler bu iktidarın umurunda.

Bankaların, şirketlerin karını dört beş kat artırdığı, emeğin milli gelirden aldığı payın 10 puan düştüğü koşullarda bile asgari ücreti düşük tutmanın, EYT’nin kapsamını daraltmanın hesaplarını yapıyorlar.

Asgari ücretliyi, kamu emekçisini, emekliyi iktidarlarının politikaları ile sadaka verecek fakir, fukaraya dönüştürdüklerini söyleyerek hepimizle açıkça dalga geçiyorlar.

Kaldı ki bugüne kadar ne zaman kaşıkla verseler, kepçe ile geri aldılar. Bu bütçede geçen seneye göre %150 artan vergilerin tüm yükü yine emekçilerin, halkın omuzlarına yıkılması da bu durumu ispatlıyor.

Her şey bir yana bir ülkede her üç çocuktan biri okula aç gidiyorsa ve o ülkeyi yönetenler bu çocuklara yıllık maliyeti 50 milyar TL olan bir öğün yemek talebini reddediyorsa, işçiye, emekçiye kesenin ağzını açması zaten beklenemez.

%1’in çıkarı için %99’u yok sayan adaletsizliğe, haksızlığa karşı çaresiz değiliz. Çağrımız işçisi, kamu emekçisi, emeklisi, asgari ücretlisi, kadını, genci ile bu düzenin çarkları ile yoksullaştırılan, ezilen, ötekileştirilen herkesedir.

GELİN;

  • Temel tüketim maddelerine son iki yıl içinde yapılan zamların geri alınması,
  • Mali kayıplarımızın yaşanan gerçek hayat pahalılığı ve yoksulluk sınırında yaşanan artış temel alınarak telafi edilmesi,
  • Vergide adaletin sağlanması, az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınması,
  • Tükettiğimiz her şeyden alınan dolaylı vergilerin düşürülmesi,
  • Gelir vergisi birinci dilim oranının %15 ten %10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar olan maaşların-ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesi,
  • Kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılması, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınması,
  • Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesi
  • Kamu hizmetlerinin tasfiyesine, özelleştirmelere, Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemine aktarılan hazine garantilerine son verilmesi,
  • Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılması,
  • Her türlü güvencesiz istihdama son verilmesi,
  • Engelli yurttaşların erişebilirlik sorununun çözülmesi, engellilere yönelik kamu hizmetlerinin geliştirilmesi,
  • Kaynaklarımızın savunmaya, güvenlikçi politikalara, silahlanmaya değil; emek, barış ve demokrasi için kullanılması,

TALEPLERİMİZE HEP BİRLİKTE SAHİP ÇIKALIM.

GELİN; İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret, Adil Bir Vergi Sistemi, Halk İçin-Emek İçin Bütçe, Güvenceli İş, Güvenli Gelecek İçin omuz omuza verelim.