DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu Dünya Göçmenler Günü'nde yaptığı açıklamada, ülkedeki mülteci işçilere yönelik yasal düzenlemelerin hayata geçirilmemesi nedeniyle mülteci işçilerin asgari ücretten daha düşük maaş aldığına, kadın mülteci işçilerin iş yerinde tacize maruz kaldıklarına dikkat çekti. Çerkezoğlu düşük maaşlar nedeniyle mülteci işçilerin açlık ve sefalete mahkum edildiklerini belirtti.

18 Aralık Dünya Göçmenler Günü için Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Yönetim Kurulu adına DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu yaptığı açıklamayla Türkiye’deki mülteci işçilerin durumuna dikkat çekti. Çerkezoğlu, mülteci işçilerin ülkede en fazla sömürülen kesim olduğunu vurgulayarak mülteci işçilerin asgari ücretten daha düşük maaşlar aldığını vurguladı. Çerkezoğlu yasal güvenceli olmadığı için mülteci işçilerin sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara ulaşamadığını belirtti. Türkiye’de 4 milyondan fazla mülteci işçi olduğunu hatırlatan Çerkezoğlu, mülteci işçilerin sağlık hizmetlerine ulaşamadıklarını ve salgında en korunmasız kesimi oluşturduklarını söyledi.

Göçmen işçilerin çocukları eğitime ulaşamıyor

Göçmen işçilerin çocuklarının ailelerinin yasal statülerinden dolayı okullara ya da uzaktan eğitime erişim imkanları olmadıkları için eğitimden uzak kaldıklarını söyleyen Çerkezoğlu, Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeleri hatırlatarak çocukların eğitim hakkının güvenceye alınması çağrısı yaptı. Çerkezoğlu Türkiye’nin onayladığı ‘Tüm Göçmen Çalışanların ve Ailelerinin Üyelerinin Haklarının Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme’ gereğince tüm göçmen işçilerin çocuklarının, ailelerinin ikamet izni ve yasal statülerinden bağımsız olarak eğitime erişim hakkının devletler tarafından güvence altına alınması gerektiğini söyledi.

Türkiye, sözleşmeleri onaylamayarak göçmen işçilerin temel haklarını yok sayıyor

Türkiye’nin ILO’nun (Uluslararası Çalışma Örgütü) 1975 tarihli 143 Sayılı “Göçmen İşçiler Sözleşmesi”, 1949 tarihli 97 Sayılı “İstihdam için Göç Sözleşmesi” ve 2011 tarihli 189 Sayılı “Ev içi İşçiler Sözleşmesi” gibi göçmen işçilerinin çalışma haklarına dair sözleşmeleri onaylamadığını hatırlatan Çerkezoğlu, bu durumla birlikte göçmen işçilerin uluslararası olarak en temel haklarının yok sayıldığını söyledi. Türkiye’de çalışan göçmen işçilerin yasal statüsüzlüğe mahkum edildiğini belirten Çerkezoğlu, göçmen işçilerin temel haklarından dahi faydalanamadığını söyledi. Sendika hakkının, örgütlenme hakkının göçmen işçilerin elinden alındığını belirten Çerkezoğlu, göçmen işçilerin yaşadıkları haksızlığa sınır dışı edilme korkusu nedeniyle sustuklarını ifade etti. Çerkezoğlu kadın göçmen işçilerin de iş yerlerindeki tacizleri sınır dışı edilme korkusuyla şikayet dahi edemediklerini söyledi.

Göçmen işçilerin hak ihlallerine karşı Türkiye çalışma yürütmüyor

Eğitim, barınma, sağlık ve çalışma alanlarındaki hak ihlallerine karşı göçmen işçilere yönelik Türkiye’de herhangi bir çalışmanın yapılmadığını belirten Çerkezoğlu konuyla ilgi şunları ifade etti:

“Hükümet, hem Türkiye yasalarını, hem uluslararası temel insan hakları sözleşmelerini, hem de Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını ihlal eden bu uygulamalara karşı, bugüne kadar herhangi bir önlem almamıştır. Türkiye’de bulunan göçmen işçilerin de, Türkiyeli işçilerle aynı koşullarda ve beraberce örgütlenebilerek çalışması için gerekli önlemler acilen alınmalıdır.”

2019 yılında 112 göçmen işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti

Göçmenlerin daha iyi bir iş ve hayat için ya da savaş alanından kaçtıklarına belirten Çerkezoğlu kapitalist/ emperyalist yayılmacı savaş politikalarına son verilmesi, göçmenlerin hareket özgürlüğünü kısıtlayan AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşması’nın iptal edilmesi ve isteyen göçmenlerin üçüncü ülkelere geçişinin önündeki engellerin kaldırılması çağrısı yaptı.

Çerkezoğlu İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre 2019 yılında 112 göçmen işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini söyledi. Türkiye işçi sınıfının kökeni, dili, dini, ırkı, geldiği yer ne olursa olsun aynı sömürüye maruz kaldığını belirten Çerkezoğlu şu ifadeleri kullandı:

“Dünya’nın dört bir yanından işçilerle aynı işyerlerinde beraber çalışıyor, beraber ölüyor, beraber sömürülüyoruz. Tüm bunlara karşı da beraber örgütlenerek, beraber mücadele edeceğiz.
Bir kez daha vurguluyoruz ki, DİSK, Türkiye işçi sınıfının baskılara karşı sığınağı, zulme ve sömürüye karşı mücadele örgütüdür ve Türkiye işçi sınıfı, bu ülkede yaşayan, kökeni, dili, dini, ırkı, geldiği yer ne olursa olsun, tüm işçilerden oluşur.”