İş yaşamına yıllarını verdikten sınra dinlenmeye çekilmek her çalışanın doğal hakkı. Ama maalesef emekli olmak bizim ülkemizde dinlenmeye çekilmek anlamına gel(e)miyor.

Ülkemizde, yaklaşık 13 milyon emekli var. Bunların 6 milyonu 'geçim sıkıntısı' yüzünden ikinci bir işte çalışmak zorunda.

Çünkü;

Emeklilerin tamamı yoksulluk sınırının ve ne yazık ki çok büyük bölümü de açlık sınırının altında maaş alıyor.

Hal böyle iken, açlık sınırındaki büyük artışa rağmen, ülkeyi yönetenler "üç maymunu" oynamaya devam ediyor. 

Emeklilere bu sonu reva görenlere demokrasi ve sınıf mücadelesinden emekli olmayanların, biz emeklilerin örgütlü mücadelesi çok daha büyük önem kazanıyor.

Emeklilerin intibak, yoksulluk ve açlık sınırı altındaki ücret sıkıntıları sürüyor. Bu arada, hiç artmadan enflasyon karşısında eriyip giden 1000 TL lik bayram harçlığı da can sıkıcı bir noktaya gelmiş durumda. 

Durum buyken, tüm sorunlar can yakıcılığını korurken, emekliler günü kutlaması da geldi çattı. 

Dünya Emekliler Günü 28 Haziran-4 Temmuz arasında kutlanıyor, Ülkemizde ise Mustafa Kemal Atatürk'ün emekli olduğu 30 Haziran da Emekliler Günü olarak kutlanıyor.

Emekliler Günü Kutlu Olsun diyeceğim ama yukarıda sıraladığım sorunlar ve iktidarın emekliyi yok sayma yaklaşımı orta yerde dururken, kutlu olsun demek olası değil.

Önceden de söylediğim gibi, ülkemizde emekli olmak yaşamın giderek zorlaşması demek. Geriye, insan gibi yaşamak için tek bir yol kalıyor. Emekli de olsan örgütlü yaşamı daha çok savunup, hayata geçirip yeni haklar elde etmek en akılcı ve çıkar yol.

Ve, bunun için "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz" deyişinin/sloganının altını doldurmaktan başka çare yok.

Var mısınız ?

Daha fazla geç olmadan...