Kapakta, kendine özgü gülüşüyle Yılmaz Güney yer alıyor. Zaten “Endişe” deyince akla ilk gelen o.

Tahir Yüksel, “Karanlıktaki Işık: Yılmaz Güney”den sonra, bu kez “Endişesiz Bir Ülke, Endişesiz Bir Dünya İçin Yılmaz Güney” ile çıkıyor “Çirkin Kral”ı sevenlerin ve bu ülke için endişe duyanların karşısına. Kolay değil, çocukluğunda gördüğü ilk filmde alkışlanan Yılmaz Güney için yollara düşüp, cezaevinde de olsa onunla görüşmek ve neredeyse bütün basılı belgeleri toplamak. Yılmaz Güney kadar tutkulu biri Tahir Yüksel de. Hakkını vermek gerekir.

Karanlıktaki Işık, Adana Altın Koza Festivali nedeniyle Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından 2019’da yayımlanmış. Ancak baskısı bulunamadığı için birçok insan, Zavallılar’daki Yılmaz Güney’in yıkılmış hali gibi… Eylül 2022’de bu kez Küçükçekmece Belediyesi “Endişesiz Bir Ülke İçin”i yayımlamış, bir sergiyle Yılmaz Güney’in doğum gününe denk getirerek.

Prestij kitaplar

Belediyelerin birincil görevleri arasında yer alır kültürel etkinlikler ve beraberinde yayınladıkları kitaplar. İnsana en sık ve en kolay ulaşan kurumlardandır belediyeler. Kültür ve sanatın gücü birçok şeyi aşar, sıkıntıları giderir; çünkü insanı hedef alan bu tür çabalarla gelişmeleri daha da yukarı çekmek mümkündür. En tam da bu nedenle belediyelerin bu tür etkinlikleri daha sık, daha çok, daha geniş kapsamlı yapmaları gerekir.

Birçok belediye, benzer etkinlikler yapıp benzer kitaplar bastırıyor. Prestij kitaplar denilen bu kitapları iyi kağıda kaliteli basılmış olmaları nedeniyle de birçok insan gözü gibi koruyor hem kıymetli oldukları hem de sürekli el altında tutulmalarıyla yeni ufuklar açtıkları için. Ancak baskısı belli olan bu prestij kitaplarına ilgili herkesin ulaşması pek mümkün değil. İlgilenenlerin, gerçekten yararlanabilecek olanların bu kitaplara ulaşamaması kabul edilemez.

Günümüzden farkı yok…

Burada bir soluklanalım ve “Endişesiz Bir Ülke, Endişesiz Bir Dünya İçin”e dönelim… Yılmaz Güney’in yaşamını anlatan ve fotoğraflarla desteklenen kitap, özellikle işsizliğin, ekonomik zorlukların, açlığın kol gezdiği bu günlerde, hedef belirleyen birinin, yani Yılmaz Güney’in “star” oluşuna giden yoldaki azmini ve çabasını sergiliyor. Bir öyküsü nedeniyle mahkûm edilen Yılmaz Güney, cezasını çekmek üzere Nevşehir Cezaevine kapatılır: “Burada 1,5 yıl yatacaksın. Bir program yap kendine. Geçmişi değerlendir. Roman yazmak istiyorsun. Bir, roman yaz. İki, siyasi olarak hedeflerin var ve düşüncelerini geliştir. Üç, çıkınca sanatla, sinemayla ilgilen” diyor ranzasına uzanınca. İlk romanını “Boynu Bükük Öldüler”i (Orhan Kemal Roman Armağanı kazandı) yazıyor.

“Yirmi otuz kişinin ötesinde kimse hikâyeyi okumamıştır bile; ama taşıdığım niyet, insanca yaşama niyet ve özlemi, onların beni mahkûm etmeleri için yeterli bir neden sayılmalıdır” diyecek denli farkındadır üç sayfalık kısa öyküsünün kitleler üzerinde hiçbir etkisinin olmadığının. Değil komünist, tutarlı bir demokrat bile olmadığını da ekler hiç yüksünmeden. Demek ki kendisini geliştirmelidir, demek ki çok çalışmalı ve hedefine ulaşmalıdır.

Adana’daki günlerinden edebiyatla, sanatla ilgilidir, şiir değilse de öykü, roman yazmayı koymuştur kafasına. Hatta daha Adana’dayken bir edebiyat dergisi çıkarır. Bunlar belki küçük ayrıntılar gibi gelebilir, bize bugün. Ancak hedefe giden yolda hepimizin yoluna ışık tutacağı, rehber olacağı kesindir.

Çalışmanın gerekliliği…

Senaryosuz çektiği hep söylenegelir Yılmaz Güney’in, özellikle ilk yıllarda, ama belli ki kafasında kurmuştur ve senaryonun yarı ürün olduğunu bilir. Küçük bir kağıda, hatta sigara kutusunun üzerine alınan bir not bile yeterlidir. İlerleyen yıllarda, özellikle cezaevinde, senaryoya o denli önem verir ki, yönetmene bile uyarılar vardır. (“Düşman”da, -ki, en beğendiği senaryo olduğunu ifade ediyor- kendisinin cezaevinde olmasının da etkisiyle, karakterleri belirlerken “Fareler ve İnsanlar”ı örnek gösterir.)

Özellikle “Yol” için ne denli yoğun çalıştığını anlatıyor zaten. Kendisi olmadan bir cezaevi filmi çekmenin zorluğu nedeniyle filmin ağırlığını dışarıya kaydırdığını, “Duvar” ile de kendisinin yönetmenliğiyle bir cezaevi filmi çektiğini biliyoruz Tahir Yüksel’in bu derlemesiyle…

Dönelim başa…

Belediyeler hizmet için varlar ve kültür hizmeti çok daha önemli, çok daha gerekli. Prestij nitelikli olmasa da alabildiğine çok kitap yayınlamalı ve halka ulaştırmalılar… Belki Küçükçekmece Belediyesi (ve/veya başka küçük belediyeler) için zor olabilir, ama örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kitaplarını daha ucuza satışa çıkarabilir (bunca pahalılığın içerisinde yüksek geldiği için alamadığım kitaplara yutkunarak bakıyorum vitrinlerinde). Bu bir görevdir.

Endişesiz Bir Ülke, Endişesiz Bir Dünya İçin… Yılmaz Güney
Tahir Yüksel  
Küçükçekmece Belediyesi Kültür Yayınları, Eylül 2022, büyük boy