TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ ÇAĞRICISI BETÜL OKUYAN

-KADINLARIN SİYASETE GİRMEKTE İMTİNA ETMELERİNİN SEBEPLERİ SİZCE NEDİR?

Aslında bu durumun nedenlerini bir kaç maddede özetleyebiliriz.

1.Toplumsal cinsiyet eşitsizliği

2. Ekonomik güçten mahrum olması

Toplumsal algı ve baskı.

Bu maddeleri açacak olursak; hem çalışan hem de ev işleri ve çocuk bakımı gibi kadın-işi olarak tarif edilip toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı bakım ve ev işlerinin kendilerine “yüklenen” görev gibi görünmesinden ve uygulanmasından dolayı kadınlar siyaset içinde yer almaktan geri duruyorlar. Siyaset içinde var olan kadınlar ya bekâr ya çocuksuz ya da çocuklarını yetiştirmiş belli bir yaşa getirmiş kadınlardan oluşuyor.

Diğer sebep ekonomi dedik. Kadınlar karşılık bulamayacağı için siyasete girmekten imtina ediyor, dünyanın her yerinde ama özellikle Türkiye’de siyaset “sermaye” gerektiriyor ve kadınlar böyle bir ekonomik güçten yoksun. Bu alan bir rant, kendine ve çevresine alan açma olayı olduğu için genel olarak erkekler bu rantı kaptırmak istemiyorlar ve kadınlar bu alanda yer almadıkları için dışlanıyor.

Diğer neden toplumsal algı dedik. Burada başarısızlık kaygısını da atlamamak gerek. Yine toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle insanlarda kadının erkeğe göre diğer toplumsal alanlarda başarısız olduğunu düşünen erkek-egemen zihniyet, siyaset alanında da kadının başarısız olacağına inanıyor. Bu da kadının üzerinde bir etki, bir baskı yaratıyor diyebiliriz. Ayrıca toplumdaki dinsel referanslar ile hareket eden partiler kadınının ikincilliğini pekiştiriyor ve parti içerisinde önemli pozisyona gelmelerinin önünü kapatıyorlar. Bu ve benzeri durumlar kadınları siyaset arenasından dışlıyor maalesef. Seçime giren partilerin kadın aday sayılarına ve adaylıklarındaki sıralamalara bakarsak ne demek istediğim daha iyi anlaşılır sanıyorum.

- EV İÇİNDE TÜM YÜK KADINLARIN ÜZERİNDEYKEN SİYASETE GİRMESİ VE BELLİ YERLERE GELMESİ NASIL MÜMKÜN OLACAK?

Bir önceki soruda bu sorunun kaynağını tarif etmiştik. Sorunun çözümüne de buradan başlamak gerekir. Kadınların üzerine yıkılan ev işi ve çocuk bakımının toplumsallaşması ya da daha doğru bir ifade ile bu ihtiyaçların kamusal bir görev olarak karşılanması sorunun çözümünde büyük rol oynayacaktır. Fakat buradaki problemin bir diğer boyutu emeğinin karşılığını alamayan birçok insan gibi üzerine bir de o kişinin bir kadın olmasıdır, cinsel kimliğinin eklenmesidir. Kadınların ev-içi emeğinin sömürüden kurtulması ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan sorunların yok edilmesi ile eşitsizliğin ortadan kaldırılması ile mümkün olacaktır. Kadınların daha az eğitimle uğraşıyor olması eğitim olanaklarına daha az ulaşıyor olması ya da daha azının eğitim alması, daha azının yükseköğrenim görmesi, daha azının meslek sahibi olması gibi nedenler de bu problemin parçalarıdır.

Kadınların çoğu burjuva demokratik siyaset sahnesinin dayattığı ekonomik güçten bile uzak. Tüm bunların yanında kadın, parti içinde de eşitsizlikle karşılaşıyor, orada da ayrı bir mücadele veriyor. Türkiye İşçi Partisi olarak bunun önüne geçmek için en başından çeşitli önlemler almayı planlıyor ve bu yöndeki çalışmalarımızı tüzüğümüze de yansıtmayı planlıyoruz.

KADIN KOTASI VE POZİTİF AYRIMCILIK VAR OLAN EŞİTİSİZLİĞİ ORTADAN KADIRMAYA YETER Mİ?

Pozitif ayrımcılık, kota elbette tek başına çözüm değil fakat ileri bir adım olarak görülmelidir. Kadınların toplumsal yaşama, üretime, eğitime, çalışma hayatına eşit bir biçimde katılmasını sağlamak gerek. Siyaset sahnesinde kotayı getirerek kadınların yaşamsal diğer olgularına çözüm bulmuş olmuyorsunuz. Ama parti içerisinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı eşitsiz ortamın parti-içine yansımasına engel olmak, kadınların devrimci siyasette eşit bir biçimde sorumluluk almasının önünü açmak için özel önlemlere ihtiyaç var. Bu önlemler kadınların önünü açabilecek şekilde farklı biçimlerde düzenlenebilir. Kadınların en fazla geriye itilmeye çalışıldığı dönemlere tanıklık ediyoruz fakat bir o kadar da sokakta, mecliste kadınların sesini duyuyoruz. Hatta son dönemlerde sokağa güç veren, korkmayan ve bu zihniyete karşı direnenlerin en ön saflarında kadınları görüyoruz.

KADIN BAKIŞI SİYASETTE NELERİ DEĞİŞTİRECEK?

Kadın bakışı ifadesini zenginleştirelim. Kadınların her alanda olması gerektiği gibi siyasette olması da eşitlik mücadelesinin garantisidir. Her anlamda bunu düşünebilirsiniz; hem farklı etnik, inanç, ırk, köken, cinsiyet ve cinsel yönelim ve benzeri konularında olduğu gibi hem LGBTİ+ yurttaşların talepleri düşünüldüğünde bu kesimlerin siyasal eşitliği, hem de ekonomik anlamda birer yurttaş olarak eşitlik talebinin en önemli taşıyıcısı kadınlardır. Bunun akıldan çıkarılmaması gerekir. Laiklik ve özgürlük mücadelesi de aynı şekilde kadınların yaşamsal haklarıdır ve buradaki mücadelenin en önemli dinamiğini kadınlar oluşturmaktadır.

KADINLARIN GENELDE SEÇİLEMEYECEK YERLERDE YER ALMASI ONLARI BİR VİTRİN HALİNE GETİRMİYOR MU?

Ne yazık ki az sayıda kadının meclise girmesi, üstüne de alt sıralardan milletvekili adayı gösterilmesi önceki sorularda da açıkladığım meselelerden ötürü sık karşılaşılan bir durum. Aday sayısı az ve üstelik seçilme ihtimali düşük ve alt sıralardan aday gösteriliyorlar. 24 Haziran seçimleri için Kadın adayların yalnızca yüzde 5,4’ü “ilk sıralara” konuldu. Bu uzun yıllardır böyle. Kadınlar aday adayı olabiliyor ama daha az aday oluyor, daha az milletvekili ve eser miktarda bakan seçilebiliyor. Kadınlar hangi partide olursa olsun militan bir şekilde ait olduğu siyasi yapıda siyasette çalışıyorlar ve çok ciddi emek veriyorlar ama bu koltuk olarak karşılık bulmuyor. Özellikle seçilemeyecek yerlerde yer almaları konusunda da sıkıntılar mevcuttur. Kadınların siyasal ve toplumsal alandaki başarısı pragmatik bir yaklaşımla fiziksel ve cinsiyet temelli bir tutuma mahkum bırakılıyor. Ya da diğer taraftan burjuva siyaseti yürüten partiler, zaten kazanıma ulaşmayan bölgelerde kadın aday sayısını yüksek göstermek amacıyla -sizin de dediğiniz gibi “vitrin” amacıyla- böyle hesaplamalar yapıyor, oranları sözde yüksek tutuyorlar. Bu göstermelik uygulamalara son vermek ve kadınların sesini her alana taşımak hepimize bir görevdir.

ÖDP KADIN MECLİSİ ÜYESİ SUNA ÇETİNTAŞ

-KADINLAR SİYASETE GİRMEKTE NEDEN İMTİNA EDİYOR?

İçinde bulunduğumuz zamanda ülkemizde biz kadınları çocuk yapmak, ev işlerini yapmak, evden erkeğe yardımcı olmak gibi özel bir alana sıkıştırmak isteyen bir ortamı hakim kılmak istiyorlar. Bizi cemaat-tarikat- aile üçgeninin içine hapsederek kazanılmış özgürlüklerimizi budayarak ,gericilikten beslenen erkek şiddeti yükseliyor, toplum içindeki üretken pozisyonumuz deyim yerindeyse iğdiş ediliyor.

Kız çocuklarını eğitimden uzaklaştıran ,erken yaşta evliliklerin önünü açan ve teşvik eden,çocuklarımızı cemaat-tarikat yurtlarına mecbur bırakan , cinsiyetçi-piyasacı ve gerici verili eğitim sistemi kadının toplum içinde kendi temsiliyetini ısrarcı bir dille savunmasının önünü kesiyor.

Kürtajı tümüyle yasaklayan, vajinal sülük tedavisi gibi çağ dışı ve insan sağlığını olumsuz etkileyen uygulamaları günlük hayatımıza sokan, ‘’halkın meclisinde(parlamento) kadının görünmesine tahammül edemeyip onu merdiven altına iten bir anlayış var edilmişken kadının adı bir yerlerde temsil edilse ne olur.Yada kadın temsiliyeti adil ve hakkaniyetli olabilir mi? Elbette hayır.

-EV İŞLERİ, ÇOCUK VE YAŞLI BAKIMI KADININ ÜZERİNDEYKEN SİYASETE GİRMESİ VE BURADA YÜKSELMESİ NASIL MÜMKÜN OLACAK?

Kamuya ait olması gereken evde bakım hizmetlerini kadına yükleyen,esnek, güvencesiz ve vasıfsız çalışmaya zorlayan, kadınları eve hapsetmek isteyen neo liberal gerici politikalar kadını günlük hayattan sınırlı bir alana doğru itmeye çalışıyor.

-KADIN KOTASI VE POZİTİF AYRIMCILIK VAR OLAN EŞİTİSZLĞİ ORTADAN KALDIRMAYA YETECEK Mİ?

Tarihsel olarak mücadeleyle kazanılmış haklar yok sayılıp, uluslararası sözleşmelere de aykırı olarak müftü nikahıyla, boşanmada arabuluculuk gibi şerri yasalarla laik medeni hukuk ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.Böyle bir ortamda kadın kotası ve pozitif ayrımcılık sadece kağıt üzerinde var olabiliyor, mevcut durumu kadının lehine çevirmeye yetmiyor.

Tüm bu olumsuzlukları yenmenin yolu; Laikliği kazanmaktan, yönünü eşitlik ve özgürlüğe doğru çeviren, birleşik bir kadın mücadelesinden geçer. Bu mücadelede kat edeceğimiz yol, mutlu insanların ülkesine giden bir yol olabilir..

TÜRKİYE KOMÜNİST HAREKETİ ÜYESİ MELİKE TAKSİM

-KADINLARIN SİYASETE GİRMEKTE İMTİNA ETMELERİNİN SEBEBİ SİZCE NEDİR?

Kadınların siyaset ile ilgilenmemesi “imtina etmek”den ziyade somut engeller ve toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle mümkün olmuyor. Siyaset de toplumsal yaşantısından bağımsız bir “ilgi alanı” olarak lanse ediliyor. Kadın toplum dayatmalarını yırtıp atacak bilince ulaşama şansını bulamıyorsa, siyasi birikime sahip olcak motivasyonu ve zamanı da asla bulamıyor. Tıpkı emekçiler gibi. Oysa ki siyasetin onlar ile ilgilendiği kadar onlar siyaset ile ilgilenebilseydi ve birebir öznesi olabilseydiler o zaman tablo daha farklı olabilirdi.

-EV İŞLERİ, ÇOCUK VE YAŞLI BAKIMI KADININ ÜZERİNDEYKEN SİYASETTE YÜKSELMESİ MÜMKÜN OLACAK MI?

İşte tam da bundan bahsediyorum bir çok kadının hayatı kendi evinin çevresinde veya işi ile evi arasında başlayıp bitiyor. Hayatı, dünyayı kavrayamayan bir insanın politika üretmesi de mümkün olamaz. Politik bir görüşe sahip olmak, okumayı, başkaları ile tartışmayı en basit hali ile siyasetin gerekliliğini anlayacak kadar hayatın içinde olmayı gerektirir. Bunun gerçekleşmesi için kadının sırtında yük olan ev içi işlerin ve çocuk/hasta bakımının devlet eli ile parasız olarak karşılanması, böylelikle kadınların, ekonomik özgürlüğünü kazanmak üzere hayata dahil edilmesi gerekiyor. Bir de tüm bu ev içi işleri ücret karşılığı başka birine yaptırabilecek ekonomik yeterlilikte olan kadınlar var ki onların siyaset ile ilgilenmeleri, aktif bir şekilde siyaset üretmeleri mümkündür. Kadın sorununu kadın sorunu yapan da bana kalırsa ilk bahsettiğim kadın sınıfıdır. toplumdaki ekonomik eşitsizlik erkeği vurduğu gibi kadını da vurur, hemde bir kat fazla.

-KADIN KOTASI VE POZİTİF AYRIMCILIK VAR OLAN EŞİTİSZLİĞİ ORATADAN KADIRMAYA YETECEK Mİ?

Az önce bahsettiğimiz konu ile bağlantılı bir cevabı var. Kartların eşit dağıtılmadığı bir demokrasi oyununda kürsülerin eşit dağıtılması bir anlam ifade etmiyor. Parlementer sistem için konuşacak olursak kadını veya herhangi bir insanın seçme ve seçilme hakkının olması o kişileri gerçekten seçen yada seçilen yapmaya yetmiyor. Öncelikle kişiyi o bilince ve yetkinliğe ulaştıracak koşulların oluşturulması gerekiyor. Aslolan yetkin olanın sorumluluk alması ise daha az yetkin olmasına rağmen sırf kadın kimliğinden dolayı siyasi görevlerin üstlenilmesi, sorunu çözmeyeceği gibi cinsiyetçi ve şekilci bir zemine kaydırmaktadır.

-KADIN BAKIŞI SİYASETE NE GETİRECEK?

O noktada biyoloji dersinden çıkıp siyaset bilimine girmemiz gerekiyor. Bir tarafta bu eşitsiz kapitalist düzen savunuculuğunu kendine görev edinmiş kadınlar, diğer tarafta Eşirlikçi bir düzen için siyaset üreten kadınlar... bu anlamda ilk seçenekteki kadınların siyasete girmesi benim açımdan bir değişiklik yaratmazken, 2. Seçenekte bahsettiğim kadınların temsil edilmesi yada temsiliyet alması dünyayı değiştirebilir.