Hendek’te Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda geçen yıl 3 Temmuz’da meydana gelen ve 7 işçinin ölümü, onlarca işçinin de yaralanmasıyla sonuçlanan patlamayla ilgili davanın görülmesine 13Eylül Pazartesi günü devam edilecek.

Haklarında 2 yıl 8'er aydan 22 yıl 6'şar aya kadar hapis istenen 4’ü tutuklu 7 sanığın yargılandığı davanın dördüncü duruşması Ferizli Cezaevi Bitişiği Büyük Duruşma Salonu’nda Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak

AİLELERDEN DAYANIŞMA ÇAĞRISI

Patlamada ölen işçilerin yakınları ile yaralanan mağdurlar, duruşma öncesinde sosyal medyadan paylaştıkları duyurularla kamuoyundan destek istiyor.

Adalet taleplerini yineleyen mağdurlar, paylaşımlarında şu ifadeleri kullanıyor:

“Sakaya ili Hendek ilçesi Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda 3 Temmuz 2020 tarihinde yaşanan patlamada 7 işçi hayatını kaybetmiş, 128 işçi de yaralanmıştır.

Pek çok iş cinayeti gibi ölümlerin göstere göstere geldiği, kaza değil cinayet niteliğinde olan bu vahim davada toplumsal adaletin gerçekleşmesi için toplumun tüm duyarlı kesimlerini davaya katılmaya çağırıyoruz.”

GEÇEN DURUŞMADA NELER YAŞANMIŞTI

10 Haziran’da yapılan üçüncü duruşmaya acılı bir babanın haykırışları damga vurmuştu. 26 yaşındaki evladını kaybeden Muammer Yılmaz, MÜSİAD Sakarya Şube Başkanı İsmail Filizfidanoğlu'nun müdahalesiyle karşılaşınca adliye önünde isyan etmiş, "Resmen organize suç örgütü bu! Lanet olsun bu düzene, lanet olsun!" demişti.

"SABOTAJ İDDİASI BİLDİRİLMEDİ"

Patron Yaşar Coşkun ikinci duruşmada, fabrika hakkında 2008-2009 yılları arasında "Sabotaj” iddiasında bulunmuş, hatta ihbarda bulunduğunu ifade etmişti. Hendek Kaymakamlığı ve Sakarya İl Emniyet Müdürlüğüne bu iddia soruldu. Böyle bir sabotaj iddiasının bildirilmediği söylemiş, Yaşar Coşkun’un bu iddiası yalanlanmıştı.

FABRİKA SAHİBİ AVUKATLARI PROVOKATÖRLÜKLE İTHAM ETTİ

Sanık Yaşar Coşkun, tutuklu kalmasının kimseye faydası olmadığını öne sürerek, "Faydası varsa 10 yıl tutuklu kalalım. Dışarı çıkıp bütün mağduriyetleri gidermemiz, işlerimizi toplamamız lazım. Cezaevi şartları çok zor, insanlar koronavirüsten ölüyor" diye konuşmuş, mağdurları, acılı aileleri, avukatları ve onlara destek için salonda bulunanları kastederek "Bu mahkemeye lütfen provokatörleri sokmayalım. Takdiri size bırakıyorum" demişti.

DİSK: ADETA İŞ CİNAYETLERİNİN ÜSTÜNÜ ÖRTMEK İÇİN DURUŞMALAR YAPILIYOR

Duruşmayı izleyen DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Seyit Aslan, 13 Eylül’e ertelenen duruşmayla ilgili yargı sürecinin adeta kaplumbağa hızında ilerlediğine dikkat çekmiş ve “Alınmayan önlemler, ‘hadi hadi’ düzeninin yarattığı çalışma koşulları sonucunda işlenen iş cinayetleri yargı eliyle kamuoyunun gözünden kaçırılıyor” demişti.

Devletin iş cinayetlerini gerçek anlamda aydınlatmak gibi bir çabası olmadığının altını çizen Aslan, “Adeta bu iş cinayetlerinin üstünü örtmek için duruşmalar yapılıyor. Sanık avukatları kan dondurucu açıklamalar yapıyorlar, işçileri suçluyorlar. Soma’da da böyle Ermenek’te de böyle” demişti.

KAMUOYU OLUŞTURMAK GEREKİYOR

Patronların “Nasıl olsa ceza almayacağız, nasıl olsa yargılanmanın sonucunda beraat edeceğiz” rahatlığıyla hareket ettiğini söyleyen Aslan, şöyle konuşmuştu:

“Türkiye’de adaletin hukukun bu kadar yerlerde gezdiği koşullarda Büyük Coşkunlar da Soma da Ermenek de yeniden sahiplenmeyi, yeniden duruşmaları takip etmeyi, yeniden kamuoyu oluşturmayı gerektiriyor. Yoksa iktidarlar ve sermaye el birliğiyle bu cinayetleri işlemeye devam edecekler. Yolsuzluklar yoksulluklar düzeni devam edecek.”

“İŞÇİNİN CANI SARF MALZEMESİ OLARAK GÖRÜLÜYOR”

Duruşma sonrasında açıklamada bulunan mağdur avukatlar Can Atalay şöyle konuşmuştu:

İşçi canını sarf malzemesi olarak görmeye alışmış bu işveren. Mesele 7 işçinin canı ve oradan sağ kurtulan insanlar, bu kadar ucuz olmamalı. Türkiye'de en ucuz işçi maliyeti işçi canı olarak görülmemeli. Duruşma salonunda tutuklu bir patron bugün avukatları tehdit etti, 'Sizin hangi davaları takip ettiğinizi biliyoruz' dedi. Bizim takip ettiğimiz davalar belli, yaptığımız her şeyin farkındayız, sahip çıkıyoruz. O lafları aynen kendisine ve güvendiği dağlara iade ediyoruz. Dedi ki, 'Biz o davalardaki insanlara benzemeyiz, biz başkayız' dedi. Bundan sonra buradaki insanların işine, vücut bütünlüğüne en ufak bir şey olursa sorumlusu coşkun ailesidir. Sorumlusu kolluktur. İster suç duyurusu deyin, ister uyarı deyin. Duruşma salonunda vekillere dönüp parmak sallayan, parasıyla gözü dönmüş bir anlayış var karşımızda"