Gazeteci Hakan Gülseven Independent Türkçe'deki yazısında, iktidarın büyük patronlara müjdelediği 2 yıl geri ödemesiz yüzde 9 faizli kredi ve muhalefetin buna olan tepkisini yorumladı

Gülseven'in yazısı şöyle:

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati geçtiğimiz günlerde sanayicilerle yaptığı toplantıda Türkiye'nin kalburüstü patronlarına bir müjde verdi: Tayyip Bey'in yüksek iradesiyle büyük patronlar için iki sene geri ödemesiz, yüzde 9 faizli 150 milyar lira kredi bütçesi ayrılmış.

Bu para kimin parası? Tayyip Bey Rize'nin Potomya'sında babadan kalma tarlaları mı satıp yarattı parayı?

Tabii ki hayır.

Bir avuç patrona neredeyse faizsiz dağıtılacak 150 milyar lira, bildiğiniz bizim paramız. Sırtımıza bindirdikleri deve yüküyle vergiden oluşuyor.

Bol miktarda parası olan zenginlerin dövize yönelmemesi için kur garantisi karşılığı aldıkları mevduat faiz ödemeleri de halkın cebinden yapılıyor.

Emeklilerin artık sadakaya dönüşen bayram 'ikramiye'sine enflasyon zammı yapmayan Saray iktidarı, emekliden aldığı vergiyi sermaye sınıfına aktarıyor.

Bu esnada daha fazla emekli günlerinin önemli bir bölümünü ucuz ekmek kuyruklarında geçiriyor.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hiçbir döneminde bu kadar açıktan bir sermaye düzeni kurulmamıştı. İşçi sendikalarını kapatan 12 Eylül askeri diktatörlüğü bile bu işi 'terör' gerekçesinin arkasına saklamıştı.

Din, iman, ezan, bayrak nutukları ata ata, halkın manevi değerleri üzerinden iktidar eyleyen şen ortaklar AKP-MHP, halkı her geçen gün daha fazla sefalete mahkum ederek sermaye sınıfına hizmet ediyor. İşin özeti bu.

Tayyip Bey bunu açık açık söylüyor zaten. Geçen gün yaptığı konuşmada, "TÜSİAD'ın mevcut iktidarı nasıl götürürüz diye bir derdi var ama şu 20 yıllık dönemde bunlar parayı bizimle kazandılar" demişti.

Tayyip Bey bu kez çok doğru konuştu. Son 20 senede Türkiye'nin belli başlı holding sahiplerinin servetlerini kaça katladığına bir bakın, Tayyip Bey'e siz de hak verirsiniz.

Mevcut iktidar sermayenin en katışıksız iktidarıdır.

Patronların endişesi iktidarın bu niteliğinden kaynaklanmıyor. Başta TÜSİAD olmak üzere büyük patronlar düzenin sürdürülebilirliğinden endişe duyuyor.

Zira sermaye sınıfı servetini katlayıp dururken AKP'nin yarattığı yeni sermayedarlar ve siyaset üzerinden servet elde etmiş yolsuzluk ordusu Türkiye'nin geleceğini büyük bir iflasa sürüklüyor.

Patronlar kurnazdır. Geleceği okurlar. Bu arabanın bu iktidarla devrileceğini çoktandır görüyorlar. Dış borcu hızla milli gelirine eşitlenen bir ülkenin durumu idare edebilme ihtimali olmadığının farkındalar.

Dolayısıyla bu iktidarın gitmek zorunda olduğunu, patronların payına ortak olmayacak yeni bir iktidarla, yine yükü emekçilerin ve yoksulların sırtına bindirecek bir IMF programı dahilinde 'normalleşmek' gerektiğini düşünüyorlar.

Peki ya bu göreve namzet düzen muhalefeti?

Daha önce bu ülkede muhalefete muhalefet etmenin pek kolay ama aynı zamanda pek anlamsız olduğunu yazmıştım ama şimdi bir istisna yapacağım.

İktidarın açık sermaye hizmetkarlığı karşısında muhalefet ne yapıyor?

İşte zurna tam burada 'zırt' diyor!

Patronları ürkütmemek, iktidar oldukları takdirde kendilerinin de sermayedarlara hizmette kusur etmeyecekleri teminatını vermek için üç maymunu oynayan bir 'altılı masa' profilimiz var.

Misal, halkın 150 milyarının bir avuç patrona dağıtılması karşısında bırakın tepki göstermeyi, cılız bir itiraz bile yükseltemiyorlar.

Tersine, sermayeden yana mızmızlanıyorlar.

CHP sözcüsü yaptığı basın toplantısında Bakan Nebati'nin 'müjde'sinin sanayiciyi mutlu etmediğini, Nebati'nin kendisini zorla alkışlattırdığını, zira patronların endişeli olduğunu söyledi!

"Siz kimin parasını kime dağıtıyorsunuz?" diye çıkışmak aklına bile gelmedi.

Patronlar endişeliymiş!

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN