Bir zamanlar komünist icadı olduğu, ülkeye komünizm getireceği söylenen tren -ki, o zaman kara trendi- hızlanınca kapitalizmin simgesi oldu… Yer bulunmuyor artık.

Bilge Olgaç, -çiçekler çelenk örsün başucunda- senaryosunu, rahatsız edilme olasılığı en düşük olduğu için trende yazdığını anlatırdı. Raylardan gelen o ritmik sesle daktilo tuşlarının düşle dolu tıkırtısı besbelli coşturuyordu kendisini…

“Gaste, okunmuş gaste!” çığlıklarını anımsıyorum ben de, Anadolu bozkırından geçerken köylerden el sallayanların yanı sıra okumaya (ve tabii, raflara serilmek, soğuktan korunmak amacıyla kırık camların yerine gerilmek amaçlı) istekli çocukların…

Uzuuun bir yolculuktur şiir

Haydar Ergülen, bir tren kentinde doğup büyümenin, yaşamanın kendisine yaşattığı coşkuyu anlatıyor “İnce Tren”de… “Yolcu dediğin kişinin yarısı da ‘gönül gezdiren’ değil midir” diye soruyor… Bir keyif olarak görüyor tren yolculuğunu da şiiri de…

Şiiri uzun uzadıya ve uzuuuun bir yolculuk olarak düşlediğini söylüyor çekinmeden. Şiiri düşlemenin düşünmekle aynı olduğunu iddia ediyor: “…tıpkı tren ve kitap yolculuğunun aynı olması gibi. Düşlerken şiiri yazmaya başlar insan ve sonra onun bir parçası olur.”

Şairlerin treni…

Cemal Süreya’nın sürgüne gidişi değil midir biraz da tren… çocukluğunun ilk anıları arasındaki. Ergülen, Attilâ İlhan ile Ahmed Arif’i de katıyor trenle anılan şairlerin arasına, oradan bir başka Ahmet’e, Ahmet Kaya’ya geçiyor Nevzat Çelik’in dizelerinden el alarak.

Haydar Ergülen’in şiirleri gibi yazıları da okuru bambaşka yerlere götürüyor, taşıyor, yolcu ediyor… Sonrası okura kalmış. Onu da, “…yanlış tren yoktur tabii, yanlış istikamet vardır, hangi trene binersen bin, seni birgüzel ağırlar, ama gideceğin yere değil gideceği yere götürür. Bilmiyorum artık trenin götürdüğü yere mi gitmek istersin yoksa yüreğinin götürdüğü yere mi?” Düşler de şiirler de insanı güzel yerlere götürür, bir deneyin.

Haydarpaşa olmazsa tren de olmaz!

Şairin şiirce yazdıkları, sadece geçmiş değil, gelecekle de doğrudan bağlantılı. Haydarpaşa’da, denize karşı Boğaz’ın serin rüzgarını göğüslüyor. Tam da o nedenle ne akıldan çıkarılabilir ne gönülden Haydarpaşa. Tam da o nedenle onlarca, yüzlerce insan günlerce, haftalarca “Haydarpaşa gardır, gar kalacak” diye haykırdı zaten. haklıydılar ve kabul ettirdiler, rant düşkünü egemen erke de.

İçinden tren geçen şehir…

Haydar Ergülen, içinden tren geçtiği için çok sevdiği Eskişehir’le özdeşleştiriyor treni… Buna da bağlı olarak bir şehri sevmenin kardeşliği sevmek olduğunu söylüyor. Doğal olarak bağlıyor hepsini birden: “Ev bölüşülmez kardeşlik bölüşülür, bahçe paylaşılmaz kardeşlik paylaşılır ve kardeşlik treninde kimse ayakta kalmaz, yersiz kalmaz, herkese yer vardır.”

İnce Tren
Haydar Ergülen
Anlatı
Kırmızı Kedi Yayınevi
Kasım 2018, 217 s.

(siyasihaber4.org'te yayımlandı)