Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Mart ayındaki şüpheli şekilde ölü bulunan Ece Kılıçaslan'ın, 2021 yılndan bunana yüksekten düşerek 55'inci kadın olduğuna işaret ederek, "Hep mi kadınlar yüksekten düşer" sorusunu yöneltti.

Platformun Mart ayı raporunda, çok sıklaşan yüksekten düşerek öümler ile kadınların kendi yaşamlarına ilişkin kararlar aldığı için öldürülmesi, şöyle yorumlandı:

Hep mi Kadınlar Yüksekten Düşer?

2021 yılından bu güne kadar 55 kadın yüksekten düşerek şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Şüpheli ölümlerin %20’sinin yüksekten düşme şeklinde gerçekleştiğini görüyoruz. Kadınların son zamanlarda sürekli yüksekten düşerek ölmesinin, olay yerinde kadınların yanında birlikte olduğu, evli olduğu ya da eskiden birlikte olduğu erkekler olması da çoğunlukla ilişkisinde şiddet geçmişi olması, alınmış bir ayrılık kararı olması da tesadüf değil. Ancak etkin bir soruşturma yürüterek şüpheli ölümlerin önüne geçilebileceğini biliyoruz. Şüpheli ölümlerin açığa çıkması için soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin takipçisi olacağız. Hiçbir kadın ölümü şüpheli kalmayana dek mücadeleye devam edeceğiz.

Ece Kılıçaslan da yüksekten düşerek şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Ece’nin yanında daha önce şiddete uğradığı ve hakkında uzaklaştırma kararı çıkardığı evli olduğu Erol Acar’ın olduğu öğrenildi. Ölümünün açığa çıkmasını isteyen aile olayı öğrenir öğrenmez başvuru hattımızı aradı.

Ece Kılıçaslan için İstanbul’da hayatını kaybettiği evin  önünde eylemimizi yapmak için çağrıda bulunduk. Ece Kılıçaslan’ın evli olduğu şüphelinin ailesi açıklama yapmak istediğimizde, şüphelinin tekrar gözaltına alınacağından korktuklarından öldüğü yerde açıklama yapmamızı engellemek için polise başvurdu. Polis şüphelinin ailesini durdurmak yerine eylemimizi engellemeye çalıştı. Ailenin bize başvurmasının nedenlerinden biri de kadınlar yerine şüphelilerin, faillerin yanında saf tutan kolluk kuvvetleridir. Hiçbir kadın ölümünü şüpheli bırakmayacağız, şüpheli şekilde ölen kadınların öldükleri yerlerde eylemlerimize de adliyelerde aileleri ve yakınlarıyla olmaya da devam edeceğiz.

Kadınlar Hayatlarına Dair Karar Aldıkları İçin Öldürülüyor, Yargı Faillerin Sırtını Sıvazlıyor

İstanbul Sözleşmesinden tek gecede imzayı geri çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yargı reformundan bahsederken verdiği vaatler kadınlar tarafından kabul görmüyor. Var olan yasaları, 6284’ü uygulamayan, yasaları uygulamayanlara karşı hiçbir yaptırımda bulunmayan, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen hükümetin güvenilmez vaatleri olarak kalıyor. Cumhurbaşkanı bu vaatlerde bulunurken Bölge Adliye Mahkemesi “iyi hal indirimi” uygulanarak verilen cezada yeterince indirim verilmediği için Sadife Yüzer’in katiline daha fazla indirim vermek üzere kararı bozuyor. Yargıtay Hatice Kaçmaz’ın katilinin cezasında “evlilik teklifini kabul etseydi öldürülmeyebilirdi” diyerek indirim verilmesini haklı buluyor. Sedef Berberoğlu davasında ise verilen cezada “haksız tahrik indirimi” uygulanmadığı için kararı bozduktan sonra yapılan indirimin de az olduğunu söyleyerek 2. kez kararı bozuyor. Yargı failleri aklamaya, katillerin sırtını sıvazlamaya devam ediyor.

Kadınlar hayatlarına dair karar almak istedikleri için, özgür yaşamak istedikleri için öldürülürken yargının vermiş olduğu bu kararlar kabul edilemez. Bu ay açıkladığımız verilere göre öldürülen 24 kadından 12’si ayrılmak-boşanmak istemek, reddetmek, kıskançlık gibi hayatlarına dair karar aldıkları bahanesiyle öldürüldü. Bu bahaneleri meşrulaştıran, “Kadınlar kendi hayatları üzerinde dahi söz sahibi değildir” diyen bu kararlara karşı mücadelemiz sürecek, hiçbir kadın asla yalnız yürümeyecek!

Bu ay verilerden öne çıkan bir sonuç ise 4 kadın cinayetinde failler, kendilerini engellemeye çalışan kadınları da yaraladı. Fatma Gümüş ise, kızını öldürmeye teşebbüs eden ve kızının hakkında koruma kararı çıkardığı Abdullah K. tarafından olaya engel olmak isterken öldürüldü.

Failler sadece kadınları değil, kadınların yanında bulunan ve kendilerini engellemeye çalışan yakınlarını da hedef alıyor. Faillere bu cesareti verenler de önleyici politikalar üretmeyen, faillere indirimler uygulayan yetkililerdir. Kadınları korumayan her bir yetkiliye karşı da mücadelemiz devam edecek.

İstanbul Sözleşmesinden imzanın geri çekilmesi üzerine hükümetin kadın haklarından, reformdan bahsettiğini görüyoruz. İktidarın, somut adımlar attığını göstermeye mecbur kalması da örgütlü kadın hareketinin sonucudur. 

İktidarın “reform” olarak bahsettiği yasa teklifinin kadına yönelik şiddete çözüm olmadığı açıktır. Kadına yönelik şiddetin çözümü İstanbul Sözleşmesi’dir, 6284’ün etkin uygulanmasıdır. İstanbul Sözleşmesi'nden de haklarımızdan da vazgeçmeyeceğiz. Göstermelik yasa teklifi değil, İstanbul Sözleşmesi yaşatır!