CHP İstanbul Milletvekili ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili Sezgin Tanrıkulu'nun 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ne ilişkin hazırladığı raporda, 2019 yılında en az 474 kadının yaşam hakkı ihlaline dikkat çekilirken, Türkiye'nin 2020 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği'nde 153 ülke arasında 130. sırada yer aldığı açıklandı.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili Sezgin Tanrıkulu'nun "2002-2020 Yılları Arasında Türkiye'de Kadın Hakkı İhlalleri" raporunda Türkiye'de kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddet ve cinsel tacizin her geçen yıl artarak devam ettiği vurgulandı.

Raporda kadınların maruz bırakıldıkları hak ihlalleri, sebepleri, siyasette ve iş dünyasında kadın temsili gibi başlıklar yer alıyor.

Türkiye'de kadın cinayeti, erkek şiddeti ve cinsel tacizin her geçen yıl artarak devam ettiğinin altının çizildiği raporda AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında Türkiye'de öldürülen kadın sayısı 66 iken 2019'da en az 474 kadın, 2020 Ocak ayında 27, Şubat ayında ise 22’ye ulaştığı belirtiyor.

AKP, iktidara geldiği günden 2020 Mart ayı itibariyle en az 15 bin 557 kadının yaşam hakkı ihlal edildi.

Rapora göre 2019 verileri incelendiğinde kadınların daha çok güvenli alanlarında, tanıdıkları kişiler tarafından öldürüldüğü ve kamuya açık alanlarda tanımadıkları kişiler tarafından tacize uğradığı tespit edildi. Öldürülen kadınların %41’i anne, %2’si hamile. Geçen yıllara oranla 2019'da nehir ve göl kıyılarında ölü bulunan kadın haberleri sayısının artığına dikkat çeken raporda cinayetlerin yaş aralığının da düşmeye devam ettiği belirtildi. Raporda öldürülen kadınların cesedinin ya da suça dair cansız beden üzerinde eşleşen DNA örneğinin bulunmaması için cesetlerin failler tarafından yakıldığı ya da parçalara ayrılmasına ek olarak yangın veya intihar süsü verildiği kadın cinayetlerinin de daha önceki yıllara oranla artığı ifade edildi. Ayrıca 2019 yılında en çok karşılaşılan haberlerden birinin de koruma altında ve boşanma davası çıkışında; koruma kararı istediği halde verilmediği için öldürülen veya yaralanan kadınlar olduğuna dikkat çekildi.

Raporda kadınların 185’i ateşli silahlarla, 101’i kesici aletle, 29’u boğularak, 6’sı kimyasal ilaç, 27’si darp edilerek, 6’sı yakılarak, 19’u yüksekten düşerek öldürüldüğüne ve 101’inin nasıl öldürüldüğü tespit edilmeidğine yer verildi.

8 Mart 2019’da İstiklal Caddesi’nde her yıl düzenlenen ve kadınların ‘Feminist Gece Yürüyüşü’ adını verdikleri gösteriye polis tarafından müdahale edildiğinden bahsedilen raporda çok sayıda kadın gözaltına alındığı belirtildi.

Şili’de kadına karşı şiddeti protesto etmek için gerçekleştirilen Las Tesis performansı diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de düzenlendiğinin yer aldığı raporda yalnızca Türkiye’de sakıncalı bulunan dans gösterisi nedeniyle kadınlar gözaltına alınarak adli kontrolle serbest bırakıldığının altı çizildi.

Kadın, Barış ve Güvenlik Endeksi araştırmasına göre kadınlar için yaşam kalitesinin en yüksek olduğu 167 ülke arasında Türkiye 114. sırada, Dünya Ekonomik Forumu'nun hazırladığı 2020 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği raporunda ise Türkiye 153 ülke arasında 130. sırada yer alıyor.

Şüpheli ölüm: 115

Nedeni tespit edilemeyen ölüm: 218

Boşanmak istediği için öldürülen: 114

Ekonomik nedenler gerekçe gösterilen: 27

CİNAYETLERİN BAŞLICA SEBEBİ CAYDIRICI CEZALAR OLMAMASI

Raporda kadın cinayetlerinin başlıca sebeplerinin faillere caydırıcı nitelikte cezalar verilmemesi, cezalarda uygulanan haksız tahrik ve iyi hal indirimleri, iktidarın eril söylemleri ve cinsiyetçi uygulamaları olduğunu altı çizildi. Kadınların yaşam hakkı ihlallerine dair sorunlarının çözümlerine yönelik sürdürülen politikaların, erkekleri korumaya daha yatkın olduğunun belirtilidiği raporda kadınların devlet koruması altındayken de erkekler tarafından öldürüldüklerinden bahsedildi.

Raporda AKP iktidarında İstanbul Sözleşmesi'nin imzalandığı 2010 senesi ve kadınların eşitliksiz yaşam koşullarına karşı bir araya gelip seslerinin çıkmasıyla bazı uygulamaların kaldırıldığı 2017 son çeyrek dönemleri olmak üzere kadına yönelik şiddetin diğer dönemlere oranla azaldığı tespit edildi. Devletin attığı somut adımlar bu örneklerden de görüldüğü üzere kadınların yaşam haklarına saldırıları azaltmakta.

İktidarın ve mensuplarının kadınlara yönelik kullandığı ötekileştirici ve cinsiyetçi dil de kadına yönelik şiddete alt yapı oluşturduğunun belirtildiği raporda "İletişim araçları ve bazı TV programlarında kullanılan sorumsuz söylemler ise bu ağır bilançoyu olağan göstermeye çalışmaktadır" denildi. Raporda devlet kurumları, denetim mekanizmaları ve iktidar; sorunların çözümüne yönelik üzerlerine düşen görevlerde gerekli politikaları yürütmediği ve somut adımlar atmadığına dikkat çekildi.

Raporda 2015 yılında tecavüze direndiği için vahşice öldürülen Özgecan Aslan'ın ardından kamuoyunda "Özgecan Aslan Yasası" olarak bilinen, kadın cinayetlerinde haksız tahrik ve iyi hal indirimlerinin kaldırılmasını öngören düzenleme nin 2019 yılında da meclisten geçemediğinin altı çizildi.

6284 Sayılı Koruma Kanunu ve İstanbul Sözleşmesi hükümlerinin tüm yetkili kurum ve kuruluşlarca yerine getirilmesi çağrılarının kayıtsız kaldığından bahsedilen raporda ek olarak MEB tarafından bazı tarikatlarca basılan ve cinsiyet eşitsizliğini vurgulayan yayınların ilk ve orta dereceli okullarda dağıtıldığına dair haberlerin de basında yer bulduğuna değinildi.

SİYASETTE VE İŞ DÜNYASINDA KADIN TEMSİLİ

Raporda kadınların her alanda geri planda bırakılmaya çalışılmasına, çalışma hayatı ve siyasi temsilde de karşımıza çıkmaktadığından bahsedildi. 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde kadınlar, erkek egemen siyasette kendilerine yer bulamadığının belirtildiği raporda 8 bin 257 belediye başkan adayının sadece 652’si kadın olduğuna dikkat çekildi. Raporda bin 389 belediyenin 3 büyükşehir, 2 il, 38 ilçe ve 2 belde olmak üzere 45’i kadın adaylar tarafından kazanılmış ve KHK ile ihraç edilen adaylara mazbata verilmemesi nedeniyle bu sayı 43’e düştüğüne yer verildi.

Liderliğe ve siyasi aktörlüğe tarih boyunca erkeksi bir kimlik verildiği için kadınların bu algıyı yıkamadığından bahsedilen raporda hemen hemen bütün toplumlarda kadına aile içi eş ve anne olması görevi belirlenmiş olmasından kaynaklı yoğun tempo gerektiren siyasi faaliyetlerde kendilerine yer bulamadıkları belirtildi. Başta İskandinav ülkeleri olmak üzere birçok ülkede kadınları siyasete katmak için getirilen zorunlu kota uygulamalrının Türkiye'de partilerin gönüllü uygulaması olarak kullanılmaktan öteye geçemediğine dikkat çekildi. Kadınların siyasete katılımına en uygun yöntem olan nispi temsil seçim sistemi ise ülkemizde barajlı olarak kullanıldığı için siyasi katılımda yine engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Nüfusun yarısını oluşturan kadınların karar alma süreçlerinde bulunamıyor oluşu bir sorun olarak görülmedikçe parlamento içerisindeki dengesiz dağılım ülkemizde uzun yıllar devam edecektir.

Raporda ev içi emeğin kadına yüklenmesinden dolayı kadın istihdamını hizmet sektörüne, parça başı üretime, yarı zamanlı çalışmaya ve tarım işçiliği alanlarına yoğunlaştığı belirtildi. Kent ve kırsal alanda farklılık göstermekle birlikte iş gücüne katılım ülke genelinde 2019 yılı Eylül döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre erkeklerde işgücüne katılma oranı yüzde 72.6 olduğunun belirtildiği raporda kadınlarda bu oranın yüzde 34.9 olduğu ve değişiklik göstermediğinin altı çizildi. Ayrıca cinsiyet ayrımcılığının eğitime yansımasının bir sonucu olarak günümüzde üst düzey yöneticilik konumları kadınların en düşük oranla çalıştıkları meslek olarak kaldığı da belirtildi.

Eylül 2019 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 2.2 puan artarak, yüzde 36 olduğunun belirtildiği raporda tarım dışı sektörde kayıt dışı çalışanların oranının bir önceki yılın aynı dönemine göre 1.6 puan artarak, yüzde 23.6 olduğu belirtildi.