Seçimlerde yer alacak partilerin aday listeleri açıklandı ve yine bizi şaşırtmadılar. Kotadan dolayı mecburen kadın aday koymak zorunda olan parti listelerinde KA-DER’in verilerine göre kadınlar yalnızca %22 dolayında yer bulmuş. Bunlarında sadece %5.4‘ü birinci sırada. Yani nüfusun %50, seçmenin ise %51’ini oluşturan kadına meclis kapıları yine kapandı.

Seçim çalışmaları boyunca erkekleri geride bırakan bir performans sergileyen kadınlara ‘’siz bizim için vazgeçilmezsiniz ama bizim hakimiyet alanlarımıza yaklaşmadığınız sürece’’ denildi.

Hiç kuşkusuz tüm partiler gösterdikleri aday kadar vekil çıkarmayı hedefler ve buna bakarak da ne alakası var kadınlarımızın hepsi seçilebilecek sırada diyebilirler, ancak illerdeki oy dağılımlarına bakıldığında bunun sadece bir temenniden öteye geçemediği ortada.

Bu konuyu ele aldığımız yazı dizisi için görüştüğümüz kadın adaylar ve partilerin kadın kolları başkanları, var olan sayının yetersizliği ve meclisin kadınsız yarım kalacağı konusunda hem fikirler.

Burada bir parantez açıp seçim sonrasında çıkacak sonuçlara göre durumun kadınlar arasında çokça tartışılacağını düşünüyorum diyerek parantezi kapatıyorum

Bunun yanında yine ortaklaşılan diğer konular arasında kadının erkekleşerek değil kadın kimliği ile mecliste bulunmasının önemiydi.

Malesef meclise baktığımızda bir çok kadının kendi öz kimliğinden uzaklaşarak erkek gibi davranmaya, onların dilinden söylemler geliştirmeye başladığını görüyoruz.

Oysa kadın mecliste dahi kendi kimliği ile var olmayı başaramıyorsa ülkenin sorunlarına çözüm bulmalarını nasıl bekleyebiliriz?

Meclisteki genel kurul toplantılarının televizyonlarda kesintisiz yayınlandığı dönemlerde hepimiz tartışmalar sırasında dile getirilen küfürlü sözleri, atılan yumrukları, çekilen silahları gördük. Hal böyle iken kadın, kendi gibi davranamazsa bu durum nasıl değişecek?

Buna en iyi örneği sanırım, protesto amaçlı olarak kendini meclis kürsüsüne kelepçeleyen Aylin Nazlıaka’nın başına gelenlerde görüyoruz. Siyasetini yada yaptığı eylemi beğenmeyebilirsiniz, ancak kendi hemcinsinize –erkekler müdahale edemediği için- öyle saldırırsanız şiddet uyguladığından dolayı mücadele ettiğimiz erkeklerden ne farkınız kalır?

Yine ortak tanımlardan bir diğeri; kadının sevgi, şevkat ve en önemlisi barışın kendisi olduğu ve ne yazık ki kadınsız bir meclisin bu hasletlerden uzak kalacağı ortada.

Toplum içinde çifte sömürüye uğrayan kadın mecliste hemcinslerinin varlığından elbetteki mutlu olacak ve bu sayının artması, tam eşitliğin sağlanması için mücadeleye devam edecektir.

Ancak bizim beklediğimiz vekillik tarzı; toplumu birbirine düşmanlaştıran,biat kültürünü kutsayan, emek sömürüsünü katlanılmaz hale getiren bir siyasete payanda olmaları değil, nezaketi, saygıyı, hoşgörüyü, emeğe saygıyı ve en önemlisi barışı tesis eden bir sistemi hayata geçirmek için çabalamaları.

Bunun için ortaya koydukları her mücadelede yanlarında olacağımıza da söz veriyoruz.

Kadınlar , ‘’kadın gibi’’ meclise.