Hendek’te sınıf öğretmeni olarak görev yapan ve MedyaYazar yazı ailesinden Hanım Koçyiğit, ikinci kitabı Verdek’i okurlarıyla buluşturdu. 2019 yılında fantastik-kurgu “Elke” kitabını yayımlayan Koçyiğit, bu kez gerçekçi bir roman ile karşımızda...

“Verdek” isimli bir kız çocuğunun yaşamı çerçevesinde aslında bir döneme ışık tutan Koçyiğit, anlatılanın bir kuşağın hikayesi olduğunu söyledi. Kitabını bir tanıklık hikayesi olarak nitelendiren Koçyiğit, “Toplumun ’70’li 80’li yıllara ait bir hafızası var. 
Ülkede büyük değişim ve dönüşümlerin yaşandığı bu dönem birçok edebi anlatıda da hâlâ kendine yer buluyor. Bu anlatıya bir tanıklık hikayesi diyebiliriz. Belli bir kuşağın zaman zaman özlemle zaman zaman acılarıyla hatırladığı, içinde; o dönemin siyasi olayları, göç, gecekondu, aile, ezen, ezilen, işçi- işçiler arası kastrasyon, misafirperverlik, kadın erkek ya da o yılların komşuluk ilişkilerini ben bir çocuğun gözünden anlatmak istedim. Çocuğun içinde yaşadığı zaman, mekan ve toplumsal altüst oluşlar Verdek’i de içine çekiyor. Anlatılan sadece Verdek’in değil o kuşağın çocukluğunun hikayesi aslında” dedi.

"HİKAYEDE MAĞDURUN DİLİ YOK"
Hikayede mağdur dilini kullanmayan Koçyiğit, Verdek’in içinde bulunduğu dönemi ve onun anlatısını şöyle yorumluyor: 
“70’li ve 80’li yıllar; kırsaldan kentlere yoğun göçlerin olduğu, işçi sınıfının hem nicel hem de nitelik olarak belirgin olduğu, dönüşümün toplumun her katmana gözlemlenir şekilde nüfus ettiği bir dönem. Müzikten sanata, politikadan günlük insan ilişkilerine, sokaktan ev içine varana kadar yaşanan hızlı bir değişimden bahsediyoruz. Hiç kolay olmayan, katmanlı zor süreçler. Öte yandan köyden kente göç eden kalabalık bir ailenin bir taraftan tutunma bir taraftan da hem kentle, hem yeni kültür ve dille olan sancılı ilişkileri bir çocuğun tanıklığında ve onun dilinden anlatılıyor. Dolayısıyla travmatik diyebileceğimiz gerçeklikler Verdek’in hayal dünyasından süzülerek daha yumuşak ve naif bir yansımaya dönüşüyor. Hikayede okuyucunun da gördüğü gibi mağdurun dili yok. Okuyucu tarafından sahiplenilmesinin en büyük sebebinin bu olduğunu düşünüyorum.”

"BÜYÜKLERİN, BÜYÜK DERTLERİ"
Kendine çizilen çemberin dışına çıkmaya çalışan Verdek’in bir de hayali dostları var: Güneş ve ejderha. Tabii büyüdükçe onların gerçekliğiyle karşılaşan Verdek, daha sonra kendi gerçekliğinin üstüne gidiyor. Ablasının aksine okumayı tercih eden Verdek’i Koçyiğit anlatıyor: 
“Onun da sık sık değindiği gibi ‘Büyüklerin, büyük büyük dertleri var.’ Verdek, bu dertlerin arasında diğer kardeşleri gibi kaybolmuş, unutulmuş bir çocuk. Onu farklı kılansa, ona çizilen çemberin dışına çıkarak içinde yaşadığı kaos ve gürültüyle baş etmenin kendince bir yolunu bulmuş olması. Hayal gücü ve hayali kahramanları güneş ve ejderha sayesinde acıların üstesinden geliyor… Ayrıca aile bireylerini, evlerinde kalan işçileri ve mahalledeki insanları gözlemliyor. Evin dışındaki dünyayla sıkı bir teması ve mahalledeki insanlarla bir etkileşimi var. Mahalle onun için bir okuldan farksız. Evet, ne olacağını bilmiyor ama ne olmak istemediğini anlamış bir çocuk olarak okumak istiyor.”


"VERDEK YOLA ÇIKMAYA KARAR VERİRSE..."
Kitabın sonu “Burada mı bitti?” sorusunu sorduruyor. “Verdek’in hikayesi bu kadardı benim için” diyen Koçyiğit, devamını düşünerek yazmadığını söylüyor ama okurlardan gelen geri dönüşlerin bir beklentiye işaret ettiğini ifade ediyor. 

Verdek’in yola çıkmaya karar vermesi gerektiğini belirten Koçyiğit, “Herkes devamını bekliyor. Ve bu geri dönüşler beni çok mutlu etti. Verdek yola çıkmaya karar verirse ben de seve seve yazarım tabii ki. Son olarak; Verdek ve onun gibi göç, yoksulluk, savaş gibi sebeplerle hayata 1-0 yenik doğmuş çocukların yolu açık olsun diyorum” ifadelerini kullandı.

Hasret Gültekin KOZAN